Arama

Mustafa Özcan
Haziran 12, 2021
Çöken devletler
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Ulusalcı kesimler bölgedeki bazı ülkelerin ve devletlerin çöküşünü 'Batı destekli' Arap Baharı ile birlikte esen sert halk hareketlerine ve rüzgarlarına bağlıyorlar. Bu tespitin gerçeklikte bir payı var mı? Bu gerçeği yansıtıyor ama tersinden. Peki! Düzü nedir? Esasında Arap Baharı, kötüleşen, tereddi eden siyasi ve ekonomik ahval ve buhran neticesinde patlak vermiştir. Hatırlanacağı gibi Mübarek devrilmeden önce Sadettin İbrahim'in isimlendirilmesiyle rejim cumhuriyetçi kraliyet rejimine geçiyordu (cummelikiyye). Bunu Mübarek'ten 10 yıl evvel l ilk kez deneyen ve başlatan Esat hanedanlığı olmuştur. Cumhuriyeti hanedanlığa ve kraliyete çevirmişlerdir. Bunun siyasi kirveliğini ise Clinton'ın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright yapmıştır. Demokrat bir hükümetin dışişleri bakanı anti demokratik bir sürece kirvelik yapmıştır! Ardından gelen Geoge Walker Bush ise 2005 yılında bölgede Kifaye hareketiyle birlikte anılan demokrasi rüzgarları estirmişti. Condeleezza Rice da 60 küsur yıldır müstebitlerle iş tuttuklarını ve zorbalara çalıştıklarını şimdi ise demokrasiye şans tanıma vaktinin geldiğini söylemiştir. 18 ay sonra ise yeniden istikrara döndüklerini ilan edecektir. 5 yıl önce Suriye'de fiili hanedanlığı onaylayan Demokratlar yerine gelen Cumhuriyetçiler ise önce demokrasi havarisi kesildiler. Ardından halkı yüzüstü bıraktılar. 2005 yılında Cumhuriyetçiler, 2011 yılında ise Demokratlar halkı asker dipçiliği ile karşı karşıya bırakmıştır. Suriye'de ise devletin zayıflaması ama Esat'ın bekası ve İslamcıların püskürtülmesi esasına göre bir denklem gözetmişlerdir. Kendi çıkarları ve İsrail'in çıkarları bunu gerektirmiştir. Arap Baharından sonra da Obama önce birlikte yürüyormuş gibi yapmış ardından halk hareketlerine sırt dönmüştür. Mübarek'in devrilmesi karşısında ikircikli davranan, bastonu ortadan tutan Obama Sisi'nin darbesine ise tam destek vermiştir. Muhammed Mürsi yerine Muhammed el-Baradey olsaydı belki biraz daha itinalı davranabilirdi. Kısaca Amerikalıların demokrasi konusunda bir standartları bulunmuyor. 1949 yılında Hüsnü Zaim darbesini destekleyen Amerikalılar o gün bugündür her zaman otoriter rejimlerden ve darbelerden yana olmuştur. Demokrasiyi de kılıf ve baskı aracı olarak kullanmışlardır. Suriye'de Beşşar Esat ile birlikte başlayan kraliyetçi cumhuriyetler modası sırasıyla Azerbaycan'a da uğramıştır. Mübarek'in 30 yıl boyunca iktidarda kalması ve son döneminin çok verimsiz geçmesi yetmiyormuş gibi bir de oğlu Cemal'i yerine hazırlaması bardağı taşıran son damla olmuş, halkı kışkırtmıştır.

Mübarek ile birlikte Kaddafi de oğlu Seyfülislam'ı yerine geçirmeye hazırlanıyordu. Keza Yemen'in 'çavuş' lakaplı lideri Ali Abdullah Salih de aynı şekilde oğlu Ahmet'i yerine hazırlıyordu. Tunus'ta ise devrik lider Zeynelabidin Bin Ali yerine geçirecek erkek bulamadığı için olmalı daha sağlığında iktidarın dümenine eşi Leyla Trabelsi ile damadını ortak etmiştir. Liderler uzayan iktidar dönemlerinden dolayı vakıadan kopmuş ve iktidar işlerinden usanmışlardı. Yerlerine çocuklarını geçirmek ve öylece iktidar sonrasının tadını çıkarmak istiyorlardı. Bıkkınlıkla ipin ucunu da kaçırmışlardı. Kaddafi ile Saddam Hüseyin kendilerini roman yazmaya kaptırmışlardı. Bunu emeklilik günlerinde yapsalar hem sanatın hakkını verir hem de boş vakitlerini hoş geçirmiş olurlardı. Ama iktidar tutkusundan vazgeçemediler. Uzun süren iktidar dönemi performanslarını düşürmüş ve siyasi canlılıklarını alıp götürmüştü. Son dönemde iktidarlarına siyasi yeknesaklık ve durgunluk damgasını vurmuştu. Bush da sadece 11 Eylül olaylarını değil aynı zamanda Arap ülkelerindeki ekonomik durgunluğu da bahane ederek cengaverliğe soyunmuş ve bölgeyi fethe çıkmıştı. Bölgeye beyaz adamın yükünü taşımak, misyonunu omuzlamak ve bölgeyi kurtarmak ve demokrasi getirmek istemişti. Ne hayret verici bir durum ki, Esat'ı atayanlar ile demokrasi adına Saddam'ı devirmek isteyenler aynı ülkenin liderleriydi. 2000'li yıllarda petrol gelirlerinin düşmesi tek ekonomik kaynağı petrol olan Arap rejimlerini s sarstı. Bush da durumdan vazife çıkarmıştır. Paul Bremer Saddam Hüseyin'in komşularına sarktığını söylerken de benzeri bir kaypaklık içindedir. Saddam'ı yayılma siyaseti izlediği ve bir de Sünni olduğu için devirdiklerini söylemiştir. Halbuki, Saddam'ı Kuveyt'e azmettiren George Bush'un Bağdat Sefiresi April Glaspie olmuştur. Saddam'ı yayılmacılıkla suçlayan idare askeri müdahalelerle birlikte İran'ı da yedeğine alarak bölgeye nizamat vermeye çıkmıştır. Bu suretle İran yayılmacılığının da önünü açmıştır. Bunu fark eden Ürdün Kralı Abdullah da Şii Hilal deyimini üretmiştir. Demek ki ABD işine geldiği gibi davranıyor kah muayyen bir davranış modelini müdahale gerekçesi sayıyor kah yanına kattığı ülkelerle birlikte aynısını yapıyor! George Bush 1991 yılında Saddam'ı Kuveyt'ten sürmek için Lübnan'da benzeri bir pozisyona sahip olan Esat'ı da yanında cepheye katmıştır! Demek ki oynak hareket ediyorlar ve sabit bir kriterleri yok.

Bugün bölgede çökmekte olan iki ülke var. Bunlardan birisi Lübnan, ikincisi de Ürdün. İkisi de gözler önünde günden güne eriyor. Lübnan'ın çöküşünün ardında bölgesel müdahaleler ve özellikle Suriye rejimi var. Lübnan Golan Karşılığında Suriye rejimine sus payı olarak verilmiş ve baba Esat burasını yıllar yılı çiftliği gibi kullanmıştır. Albright sayesinde atanan oğlu Beşşar Esat ise eski alışkanlık ile birlikte Lübnan'a müdahalesine devam etmiş ve buradaki nispi özgürlük ortamını yok ettikten maada ekonomisini de çökertmiştir. Refik Hariri suikastıyla birlikte ülke ekonomi dayanaklarından birinden mahrum kalarak uçuruma yuvarlanmıştır. Kısaca Lübnan'ın bu hale gelmesinde iki Yahudi'nin parmağı var. Bunlardan ilk Kissinger olup Hafız Esat'a burasını çiftlik olarak bahşetmiş ve serbest alan olarak tanımıştır. İkincisi de oğlunun siyasi kirveliğini yapan Eşkinazi Yahudisi Madeleine Albright'tır. Bugün ülke ekonomik olarak can çekişmektedir. Bundan dolayı da hem Irak hem de Lübnan 2019 yılından beri kötü gidişat karşısında hükümet aleyhtarı gösterilere sahne olmaktadır. Ülke sonunda çökmenin eşiğine gelmiştir.

Lübnan'ı Mahmut Abbas, Kaid Sibsi, Abdulaziz Buteflika ayarında hasta ve yaşlı bir adam olan Michael Aoun tarafından yönetilmektedir. Dümeni de Hizbullah ile İran ortaklığının elindedir. Bu ülkelerin çöküşünde en büyük paylardan birisi İran rejimine aittir. Hamaney şaka gibi bir konuşmasında Irak ile Lübnan sanki güllük gülistanlıkmış gibi Kudüs'ün kurtarılmasını engellemek isteyenlerin Lübnan'a çomak soktuklarını ve göstericileri kışkırttıklarını ileri sürmüştür. Suriye olaylarını başlangıçta Bender Bin Sultan'a ve Cemal Cerrah'a yüklemeleri gibi. Alaeddin Burucverdi de 2019 yılından beri aralıklarla Irak ve Lübnan'da devam eden gösterilerin Suudi Arabistan tarafından organize edildiğini i ileri sürmektedir.

Bugün Suriye rejimi de çöken rejimlerden bir başkası. Lakin İran ile Rusya yıkılmasına izin vermiyorlar. Üzerinde ikili manda rejimi var. Fiili müdahale sayesinde, ekonomik olarak çökse de güvenlik açısından ayakta tutuluyor. Bununla birlikte Suriyeli doktorların ve sair melek erbabının gözü Somali'ye yerleşmekte. Kısaca bugün sıradan bir Suriyele Esat sayesinde Somali'yi bile arar duruma gelmiştir. Varın gerisini siz düşünün. Zira Somali'de fakirlik olsa da istikrar var. Suriye'den daha güvenli. Kısaca ABD, Rusya uydularıyla birlikte ayrıca İran ile Esat ekseni bölgeyi yaşanmaz hala getirmiştir.

Peki Ürdün'e ne oluyor? Bir cümle ile özetlemek mümkündür. Yolsuzlukla birlikte daralan bölge ve küresel ekonomiler Ürdün rejimini de zora sokmuştur. Orada da halinden memnun olmayan kabileler kıpırdama halinde. Bölgesel ve küresel ekonomik daralma başkalarının ianesiyle yaşayan Ürdün'ü zora sokmuştur.

Sonuç olarak, bölge devletlerini halkın çökerttiği tezi gerçekçi değildir. Devletleri çökerten başlarına musallat olan kötü idare ile birlikte bir de buna eşlik eden harici müdahalelerdir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN