10 Mayıs 2021 tarihinde Gazze ile İsrail arasında başlayan silahlı atışmalar 21 Mayıs tarihinde Cuma gecesi saat 02.00 sularında sona erdi. Mısır'ın arabuluculuğu ile gerçekleşen dolaylı görüşmeler bir sonuç vermedi, İsrail tek yanlı olarak Mısır heyetine ateşkese hazır olduğunu duyurdu ve kararlaştırılan saatte de silahlar sustu. İsrail Hamas'ın şartnamelerine uysa da duymak istemiyordu. Bunlar arasında Harem-i Şerif'e ilişmeme de vardı. İsrail dersini almıştı.
İsrail müzakere suretiyle veya karşılıklı pazarlıklarla bir ateşkese ulaşılmasına razı olmadı. Sebebi de Filistin tarafını muhatap kabul etmeyişi ve hala üstünlük anlayışından vazgeçmemesidir. Nitekim, Şaron da 2005 yılında Gazze'yi terk ederken kesinlikle ikili bir müzakere ve anlaşma yoluna gitmemişti. Gazze Şeridini muallakta bırakmıştı. Askeri olarak çekilmiş ama geride abluka bırakmıştı. Bu abluka da Gazze'nin dış dünya ile bağlantılarına engel oluyordu. İsrail'in 12. Kanal'ının haberlerine göre güvenlik kabinesi toplanmadan önce 20 Mayıs 2021 günü akşam saatlerinde Mısır'a ateşkese hazır oldukları mesajı iletilmiştir. Peki! Netanyahu çatışmalarda ısrarlı gözükmesine rağmen neden ateşkese razı oldu? Kara harekatına girişmedi?
Netanyahu bıçak sırtı durumda siyasi hesaplarına göre manevra yapmıştır. Beklediği hızlı zaferi gerçekleştirememiş ve baskın bir savaş hali yürütememiştir. İsrail ordusu her ne kadar sürekli savaş halinde olsa bile sosyal yapı kırılgandır. 1967 yılından beri yükseliş halinde olan aşırı sağ ve dinci sağ içindeki bazı unsurlar sebat konusunda dayanıklı olsalar, daha uzun bir savaşı sürdürmeye azimli görünseler de İsrail halkı Musa Aleyhisselam dönemindeki gibi kırılgan hale gelmiştir. İsrail halkının sadece yüzde 10'u savaş konusunda azimli sayılır. Diğerleri İbni Haldun'un deyimiyle rahata ve konfora batmıştır. Haganah veya diğer tedhiş örgütlerindeki eski eleman yapısı kalmamıştır. İsrail halkı medeniyetlerin güvesi olan konfora gömülmüştür. İlk karedeki sağlam insan yapısı muhafaza edilememiştir. Filistin halkı bizzat Gazzeliler sefaletin ve felaketin dibini görmüş bulunuyorlar. Daha fazla kaybedecekleri bir şeyleri yok. Bu nedenle de ölümüne savaşıyorlar. İsrail ise ölümüne değil silah gücüyle savaşıyor. Karşılıklı atışmalarda insan kayıpları arttıkça bu İsrail açısından caydırıcı olacaktır.
Savaştan siyasi rant devşirme hesapları bıçak sırtı bir durumdur. Hırslı Netanyahu iktidarda kalabilmek için savaştan medet umsa bile savaşın kontrolü ve seyrinde bir aksilik uçlarda olan onun siyasi kariyerini daha hızlı sona erdirebilir. Bu açıdan Netanyahu başarısız bir deneme yapmış ve ardından ateşkese razı olmuştur. Zira artık tek yanlı bir savaş yok. Karşılıklı atışmalar var. Hamas 11 gün içinde tam 4 bin füze ateşlemiştir. Ben Gorion Havaalanı trafiğe kapanmış ve trenler seyri seferden men edilmiştir. İnsanlar yine sığınaklara inmiş fabrika ve işyerleri ve dolayısıyla üretim aksamış ya da durmuştur.
Seçim malzemesi dışında savaşı uzatmanın bir anlamı yok. Çatışmaları uzatmanın seçime de yararı olmayacağı anlaşılmıştır. Gazze bataklığında kolay bir av yok. Bu nedenle kara savaşı dediler blöf yaptılar ve arkasını getiremediler. Yalama oldular. Tekrar Gazze'yi işgal etseler ne olacak? Birincisi, böyle bir maceranın bedeli çok ağır olacaktır. İkincisi Gazze'ye girseler bile çıkamayacaklar ve orada tutunamayacaklardır! Orada verecekleri kan kaybının astarı yüzünden pahalı olacaktır. Maktul başbakan İshak Rabin bir defasında Gazze'yi Akdeniz'in yutmasını temenni ettiğini söylemiştir. Şaron ise tek yanlı olarak bölgeden çekilmiştir. Gazze'yi serbest bıraksalardı daha rahat ederlerdi. Ama inat uğruna bunu yapmadılar. O takdirde Gazze de muhtemel kayıpları ile kazanımları arasında bir denge güderdi. Lakin onlar aklın gereğini değil dürtülerinin ve büyüklük kompleksi ve kibir duygularının gereğini yaptılar, esiri oldular. Bu nedenle de bir türlü aklın yolunu tutamadılar. Başları beladan kurtulmuyor ve rahata ermiyor. Yine de Netanyahu esasında savaşı sürdürmek ve Gazzelileri yıldırmak istiyordu. Taktik olarak kara harekatından bahsettiler. Kara harekatı bir bataklık demekti. Bunun yerine sadece Gazze'yi uzaktan dövmekle yetindiler. Havadan bombaladılar karadan da tanklarla toplarla ateş yağdırdılar. Lakin hava avantajı olmakla birlikte savaşın nihai seyri karada belirlenir. İsrail daha fazla yıpranma korkusuyla buna cesaret edemedi. Kayıplarını gizlese bile yine de Gazze'de tutunması imkan dışı. İkinci faktör ise 1948 topraklarında Lüd, Askalan gibi 12 şehir kazan kaldırdı. Bu askeri strateji açısından şu demek oluyor: İsrail'in arkası ve sırtı açık. Mesele Mescid-i Aksa meselesi olunca dindarı ile dindar olmayanı hepsi birden ayağa kalktı. Lud, Kudüs, Nasıra, Ümmü'l-Fehm, Hayfa, Akka karıştı. Lud'da olağanüstü hal ilan edildi. Lud şehrinde kazan kaldıran Filistinlilerin Hamas ile bir bağlantısı yok. Daha çok Halk Komitesi üyeleri.
İsrail ile Filistinliler arasındaki güç dengesi Filistinliler lehine gelişme kaydediyor. Hala aradaki mesafe kapanmış olmamakla birlikte İsrail'in caydırıcılığında bir aşınma var. Yenilmez İsrail imajı yerle bir oluyor. Füze savar gök kubbe tam olarak işlevini yerine getiremiyor.
11 günlük sürecin bilançosunda Netanyahu bahsi kaybetmiştir. İsrail yeni edinmekte olduğu dostlarına güven verememiştir. Yaptığı çılgınlıklar ve ahmaklıklar kar olarak Filistinlilerin hanesine yazılmıştır. Mısır rejimi iç kamuoyunu arkasına alabilmek için Filistin taraftarı kesilmiş veya görünmüştür. ABD'de İsrail yanlısı tutum giderek daha fazla dengeye geliyor. Kongre ve basın yayın araçları Beyaz Saray'dan daha dengeli ve ilkeli davranıyor. İsrail ABD'deki üçgende kaybetmeye başladı (Kongre, Beyaz Saray ve basın çevreleri). Bu nedenle de 11 günlük süreçte manevra yapamayan İsrail yanlısı güçler iyot gibi ortada kalmıştır. Buna tipik bir misal Birleşik Arap Emirlikleri'dir. Buna mukabil yeni dengelerle birlikte ABD ve Mısır'ın yaklaşımında kısmen değişiklik husule gelmiştir. Netanyahu son Amerikan seçimlerinde (3 Kasım 2020) tercih değiştirse Trump yerine Biden ve ekibinin arkasına geçse de şimdiye kadar bunun pratik bir yararını görememiştir. İsrail askeri açıdan yıpranmış, dostlarının yüzünü karartmış ama güldürememiştir. Diplomatik arenada mevzii kaybetmiştir. 25 ülkenin kendilerini desteklediğini söylese de bu karanlıkta ıslık çalmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Ateşkes yürürlüğe girmeden evvel 11 günlük süreç içinde İsrail tarafından 12 kayıp verilmiştir. 330 İsrailli de yaralanmıştır. Gazze'de şehit olanların sayısı 232 kişidir. Bunlardan 65'i bebek ve çocuklardan müteşekkildir. Yine ölenlerden 39'u kadın 17'si ise yaşlıdır. 1900 kişi de yaralanmıştır. Batı Şeria'da ise 29 kişi şehit verilmiştir. Bunlardan 4'ü çocuktur. 7 bin kişi de yaralanmıştır.
Ateşkes kalıcı olur mu diye soruluyor. Bundan böyle İsrail ile Filistinliler arasında hiçbir şey kalıcı olmayacaktır.
Mustafa Özcan