Son olaylar da gösterdi ki Filistin'de özellikle Kudüs'te direniş ve mücadele ekseninde bir kayma yaşanıyor. Eksen kayması yaşanıyor. Bu kaymanın temel belirtileri şunlar: Çoktan beri direniş ve mücadele Kudüs ve Mescid-i Aksa odaklı hale gelmiştir. Bu mücadelede Mescid-i Aksa meselesi ve dini semboller daha fazla öne çıkmıştır. Kitleler değil semboller öne çıkmış ve kitleler sembollerin peşine düşmüştür. Mücadele ekseni Örgütsel zeminden kitlesel zemine kaymıştır. Bir başka gelişme de kitlesel katılımlara 1948 topraklarındaki Filistinlilerin damgasını vurmasıdır. Kısaca Kudüs davası yalnız kalmadığı gibi Kudüslüler de direnişlerinde yalnız değiller ve 1948 toprakları olarak anılan topraklarda yaşayan İsrail vatandaşı Filistinliler de mücadelede yerlerini almışlardır. Fetih ve Hamas gibi örgütler yeni mücadelenin ekseninde, seyrinde ikinci planda kalmışlardır. Daha çok Hamas'ın ağırlığı Gazze Şeridi'nde hissedilmektedir. Mescid-i Aksa konusunda ise füzelerle ikmal desteği (lojistik) temin etmeye çalışmaktadır. Beyti Makdis veya Kudüs'teki mücadele fıtri bir mücadele olup savunma tarzını esas alan ve anlık gelişmelere karşılık veren bir seyir takip etmektedir. Kudüslüler taşa ve taşlı savunmaya geri dönmüşlerdir.
Aksa Müdürü Şeyh Ömer Kisvani 26 ile 28 Ramazan günlerinde yaşananların işgal ile direniş arasında bir savaş ortamı, hali olduğuna parmak basmış, temas etmiştir. Bu görüşe Mescid-i Aksa hatiplerinden İkrime Sabri de katılmaktadır. 1967 yılından beri Aksa çevresinde bu kesafette yani yoğunlukta ve cesamette yani büyüklükte bir karşılaşma ve sürtüşme yaşanmadığını ve savaş halini andırdığını ifade etmiştir. Mescid-i Aksa böğründe tarihte kopan çığlıklardan biri daha kopmuştur. Mescid-i Aksa Müdürü Şeyh Ömer Kisvani hoparlör vasıtasıyla bir çağrıda bulunmuş daha doğrusu bir çığlık atmıştır. Bu çığlık 'Salahaddin nerede?' çığlığıdır. Bu çığlık Filistin halkının ve davasının içinde bulunduğu durumu özetlemektedir. Sahipsizliklerini göstermektedir. Ümmet çapında Salahaddin gibi bir kurtarıcı beklemekte ve bu kurtarıcının Filistin'i sahili selamete çıkaracağını ummaktadır. Bu hengamede diriler ölülerin, ölüler de dirilerin yerine geçmiştir.
Bugün hem Araplar hem de İsrail Salahaddin düşmanıdır. Ortak düşmandır. Araplar Salahaddin'e reddi mirasta bulunmuşlardır. Birleştirici misyonu onların ayrıştırıcı kimliğinin panzehridir. Salahaddin düşmanlığında iki taraf da müttefiktir. Bunu en iyi anlatanlardan birisi Geylani sülalesinden Macid Arsan Geylani'dir. Başyapıtı niteliğindeki Salahaddin Nesli Böyle Zuhur Etti Kudüs Böyle Geri Alındı (Hakeza Ade Cilu Selahaddin Hakeze Adet el Kuds) kitabında ümmet içinde Salahaddin ruhunun geri dönmemesi için İsrail'in Salahaddin'i unutturmak istediğini anlatır. Bunun için sinsi çabalar gösterir. Lakin İsrail mezalimiyle birlikte maksadının tersine hizmet ediyor. Mescid-i Aksa'da Salahaddin ruhunu geri çağırıyor, ayağa kaldırıyor. Haçlılar ele geçirdiklerinde Mescid-i Aksa'da 70 bin Müslümanı kıtır kıtır kesmişlerdi. Şimdi Haçlılardan işgal nöbetini Siyonistler devralmıştır.
Filistinliler de bu ruhu geri çağırıyorlar. Şartlar olgunlaştığında Salahaddin ruhu yeniden ete kemiğe bürünüp dirilecek ve ayağa kalkacaktır. Bugün Salahaddin ruhunu ne İran, ne Araplar ne de İsrail istemektedir. Onun ruhu mazlumların çığlığıdır. Araplar da fetih ruhunu unutturmak, sömürgeleşme çığırını tahkim etmek istiyor. Bu nedenle de okul kitaplarında ve müfredatında tarih ve kahramanlarıyla mücadele ediyorlar. İsrail gibi İslam kahramanları üzerine bir çizgi çekmek niyetindeler. Dahi Halfan gibiler Endülüs fethini alaya alıyorlar. İşgal olarak nitelendiriyorlar! Onun gibi düşünen bazıları Allah'ın burasını Yahudilere verdiğini savunuyor. Afrika fatihi Ukbe Bin Nafi onların nazarında tehlikeli tarihi bir figür. Pörsümüş ruhlara ve yönetimlere karşı kitleleri yeniden ayağa dikebilir, kaldırabilir. Tarihi figürler de bulaşıcı olduğundan onlar karşısında 'hezar/sakın' diyorlar. Halit İbni Velid gibi fatihler onların hışmına uğruyor, karalamasına maruz kalıyor ve savaş meydanlarında budayamadıkları kahramanlıklarını tarih sayfalarında budamaya, silmeye çalışıyorlar. Kendileri fodul, cüce ve satılık olduklarından dolayı tarihin seyrini değiştiren kahramanları hazmedemiyorlar.
Aksa kahramanlarını arıyor. Kahramanlar yer değiştirmiş durumda. Ruhunu satmış işbirlikçilerin, korkakların kahramanı Salahaddin değil aksine Netanyahu! Onlar Aksa'nın değil Süleyman Tapınağının safındalar. Dolayısıyla Filistinlilerle ayrı vadide işbirlikçiler ise İsrail ile birlikte ayrı vadide yürüyorlar.
28 Ramazan günü hoparlörden başka bir çığlık daha duyuldu. Bu bir kadın sesiydi. Bu başka bir tarihi çığlıktı. Va Kudsah Va Aksah! Bayanlardan birisi tarafından dile getirilen bu çığlık Vah Kudüs vah Aksa; yetişin, kurtarın anlamına geliyor. Böylece Aksa havzasında tarih içinden süzülüp ve sökülüp gelen iki çığlık duyduk. Bunlardan ilki 'Salahaddin nerede?' çığlığı idi. İkincisi de Va Aksah va Kudsah çığlığıdır. Yetişin! Kudüs elden gidiyor manasında bir çığlık. Bu çığlıkların geçmiş zamanda tarihi izleri ve zeminleri de var. Ünlü Mısırlı edebiyatçı ve Necip Geylani'den önce İslami romanlar yazmakla şöhret bulan Ahmet Ali Bakesir 'Va İslamah' adlı bir roman kaleme almıştı. Aynu'l Calut kahramanı Muzaffer Kutz'un Moğolları 1300 tarihinde Mısır kapılarında durdurmasının, dize getirmesinin hikayesidir. Bu roman, Kutz'un Filistin'in Aynu'l Calut mevkiinde Moğolları durdurmasının destanını işler. Ödünç alınan bir yıllık iktidar döneminde Muzaffer Kutz Moğollara ilk büyük yenilgiyi tattırır. Böylece ön şarkta Moğol yıldızı sönmeye başlar. Roman Cihada Çağrı başlığıyla Ali Nar hoca tarafından çevrildi ve yayınlandı.
Bugün de tarih, Mısır önlerinde ve Filistin'de tekerrür etmekte ve biçare savunmasız halk Salahaddin'i ve Türk kökenli bir kölemen olan Muzaffer Kutz'u aramakta ve beklemektedir. Filistinliler ümmete İslami mukaddesat için yetişin, kurtarın çığlığı ve imdat işaretleri gönderiyor. Bu çığlıklar çığıra dönüşüp karanlığın içinden yeni bir Salahaddin'in çıkmasına önayak olacaktır.