Esasında bu başlıktaki bir yazıyı daha ziyade birkaç ay önce tasarlamış ve kaleme alacaktım. Ama ha yazdım ha yazıyorum derken araya başka gündemler giriyor ve yazılacak yazı da başka bir bahara kalıyor ve mevsime sarkıyor. Bu da öyle oldu. Tam da karların bölgeyi ve Kudüs'ü beyaza bürüdüğü günlerdi. O günlerde takip ettiğim Ürdün'den Dima Tahbub bazı Ürdün şehirlerinden karla kaplı manzara fotoğraflarını twitter hesabı üzerinden paylaşıyordu. Kartpostallık kareler eşliğinde kar mevsimine işaret etmişti. Yine aynı günlerde Mescid-i Aksa karlar altında kalmıştı. Manzara insanın gönül tellerine dokunuyordu. Son yıllarda Suudi Arabistan ve Irak dahil bölgeyi özellikle de Ürdün ve Filistin'i kar bürüyor ve bölge karlarla kaplanıyor. Böylece zaten romantik olan şehir ve beldeler daha da romantik hale geliyor. Karlı geceler Dostoyevski'nin Beyaz Geceler adını taşıyan romantik romanından yansımış gibi. Ne de özlemiştik 80'leri ve karlı ve beyaz günleri. Her yılbaşı mutlaka kar yağardı ve fazla iletişim aracı olmadığından mektuba başvurur ve aldığımız kar manzaralı kartpostalları sevdiklerimiz için postaya verirdik. Annemaria Schimmel'in Doğudan Batıya adlı otobiyografisini veya hatıratını okurken karlı manzaraların Ürdün'de 90'lı yıllardan beri hissedildiğini anlıyoruz. Lakin son yıllarda daha bir kesafet kazandı. Manzaralar daha bir romantizm yüklü hale geldi. Son yıllarda Ürdün'den Cezayir'e; birçok Arap ülkesinde karlı manzaraları müşahede edilmektedir. 2000 yıl sonra bölgedeki iklim şartlar değişiyor. Geçmişte 2000 yıl önce Libya gibi bugün çorak sınıfına giren ülkelerin ve beldelerin Bizans İmparatorluğu'nun tahıl ambarı olduğunu biliyoruz. 2000 yıl sonra döngü tersine dönüyor. Sanki 2000 yıl önce, 2000 yıl sonra Mesih'in döngüsü. Hadislerde ifade edildiği gibi ahir zaman diliminde Hicaz ve kurak iklimler nehirlere, çayır ve çimene dönüşecektir. Nitekim 30 yıla yakındır bu yönde gelişme ve eğilimler var. Çöl yeniden yeşeriyor.
ABD'de sık sık kar fırtınaları yaşanmaktadır. Bu yıl da böyle oldu ve bazı vilayetlerde kar fırtınası nedeniyle seferberlik ilan edildi. Bu durum 20 yıl belki de daha uzun süre önce Zafer dergisi gibi dergilerde vasıtasıyla haber verildi. Buzul çağı öngörüsü haber niteliğinde yer almış ve ABD'nin 2021 yılında buz tutacağı haber verilmiştir. Daha doğrusu bu sene ABD'de buzul çağı yaşanacağı haber verilmişti. Yine de korkulduğu kadar olmadı. Suudi Arabistan da yakın günlere kadar kar ve doluya sahne oldu. Bazılarının değindiği gibi karlı havalar Mehdi ve Mesih'i bekliyor olmalı! Kısaca artık bölgede kasvetli yazlar yok. Kar ve yağmur alması nedeniyle eskisi kadar su kıtlığı da yaşanmayabilir. Bu da sevindirici başka bir gelişme.
Bu zaman zarfında sosyal medyayı takip ederken bölgeden bazı sosyal medya kullanıcısı bayanlar dikkatimi çekti. Bunlardan birisi olan ve takibimde olan Ürdünlü akademisyen ve milletvekili Dima Tahbub ciddi bir hanım. Samimi bir kişiliği ve duruşu var. Dik duruşu nedeniyle zaman zaman sıkıntılara uğramaktadır. Nitekim eşi de şehit olmuştur. Eşi olan Filistin asıllı gazeteci Tarık Eyyub Irak'ın işgali sırasında 8 Nisan 2003 tarihinde başkent Bağdat'taki El Cezire televizyonu merkezine ABD Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen hava saldırısını anlatırken hedef olması sonucu vefat etmiştir. Bir başka Filistinli hanım da Laka Hatır olup yüzünden ve çehresinden Filistin yansımaktadır. Elbette İhsan Fakih gibi daha meşhurları da vardır. Bilgi donanımı itibarıyla önde olsalar da ötekiler kendi çaplarında daha mütevazi şartlarda hizmet etmektedirler. Kudüs bu yıl beyaz gecelere sahne oldu. Ardından da her Ramazan'da olduğu gibi Aksa ve Makdisliler (Şeyh Cerrah Mahallesi sakinleri) Yahudi çetelerin baskın ve saldırılarına maruz kaldı. Lakin inanılmaz bir şey oldu yediden yetmişe Filistinliler kenetlenerek, yekpare bir biçimde harim-i ismetlerini savundular. İsrail polisi ve yerleşimcileri püskürttüler. Birkaç yıl önce nasıl ki elektronik kelepçe projesini çökertmişlerse bu defa da yerleşimcilerin mekanı ele geçirme ve paylaşma planlarını akamete uğratmış ve baskınlarını püskürtmüşlerdir. O kadar azgınlaşmışlar ki Mescid-i Aksa'ya Müslümanların girişini elektronik kelepçe ile kısıtlayacaklar, caydıracaklar ve içeriye baskın yapan fanatik Yahudiler ise bu uygulamadan azat olacaktı. Onlar için yolgeçen hanı olacaktı. Mabet ele mübah sahibine ise yasak!
Kudüslüler veya yerel ahali de biliyor ki burasını ancak kendileri savunacaklardır. İş başa düşmüştür. İyi günde bile dost olmayanlar kötü gün de hiç ortalıkta görünmeyeceklerdir. Burasını sadece silahsız murabıtlar savunacaklardır. Nitekim, Kudüs halkı yine taşlı savunmaya dönmüş ve Mescid-i Aksa içine taş öbekleri yığmıştır. Makdisliler sıkı durmuşlar ve Ramazan aynın 26'ıncı günü 205 civarında yaralı verseler de yerleşimci-polis sarmalı çeteleri püskürtmüşlerdir. Mahmut Abbas ve örgütlerin liderliğinde siyasi veya askeri mücadele başka alana kaymıştır. Herkes kendi mevziini savunmaktadır! Bu durumda kutsalı savunmak da halka kalmıştır, düşmüştür. Halk kitleleri davalarına yabancılaşmamışlar ve murabıt sıfatlarıyla topraklarını ve ümmetin namusunu savunmaktadırlar. İsrail itikafı ve itikafcıları yıldıramamıştır. Aksine arı kovanına çomak sokmuştur. Aynı zamanda Kudüs davası turnusol kağıdı olmuş ve İsrail yanında duranlarla mukaddesat yanında duranları ayrıştırmış ve açığa çıkarmıştır. BAE'li kodamanlar Şeyh Cerrah Mahallesi gibi mahallelerden Filistinlilerden satın aldıkları mekanları İsrail'e peşkeş çekmişler ve devretmişlerdir.
İsrail, direnişin intifaya dönüşmesinden korkmuştur. Bunu göze alamamıştır. Böylece 2020 ve 2021 yılında elde ettiği diplomatik müktesebatını kaybetme derdine düşmüştür. Bugün Ürdün, BAE, Fas, Mısır, Bahreyn ve Sudan gibi ülkelerin semalarında İsrail bayrakları dalgalanmaktadır. Bunlar Kudüs için Mescid-i Aksa için İsrail ile ilişkilerini riske atmak istemeseler de altları kaynamakta ve toplumsal bir tazyik altında bulunmaktadırlar. İhanetleri apaçık sırıtmaktadır. Fas gibi ülkelerde gösteriler yapılmakta ve alimler Fas yönetimini suçlamaktadır. İsrail ile ilişkiler üzerinden ülkelerin iç kamuoyu kaynamaktadır. Bu nedenle de birçok ülke Moritanya gibi ilişkilerini askıya alabilir, gözden geçirebilir ve halkın safına dönebilir.
İsrail, çılgınca davranarak İslam dünyasını kışkırtmaktadır. Sözgelimi İsrailli yerleşimciler veya fanatikler Mescid-i Aksa'ya çizmeleriyle girdikleri gibi aynı zamanda Mushafları ayakkabılarıyla çiğnemişler ve Müslümanların inançlarını ve duygularını rencide etmişlerdir. Teravih namazı sırasında namaz kılanları çekiştirmişler ve saldırmışlardır. Bu çirkin tutum bazı İsrailliler nezdinde bile infiale yol açmıştır. İnanılmaz manzaralar tarassut edilmiştir. Filistinliler, güce karşı siper ettikleri sineleriyle destan yazıyorlar. Gökyüzü Kudüs semalarına karlı beyaz masum geceleri hediye ettiği gibi Filistinliler de direnişleriyle ve Aksa'yı savunarak direnişin beyaz gecelerini yazdılar. 26 Ramazan bir destandı. 10 Ramazan 1973 tarihinde de benzeri bir destan yazılmıştı.
Beyaz gecelerde semanın izleri ve işaretleri ile Kudüslülerin direnişini birbirine karıştı ve karıldı. Bu yol zafere çıkar.