Arap Baharını bastırdılar ama geride başarısız devletler ve zalim devletler kümesi kaldı. Arap Baharı sonuçları itibarıyla uluslararası sistemin nifakını ve kaypaklığını da gösterdi. Bu durumda ortada yarım kalmış natamam bir süreç var. Bu mütebaki süreçte başarısız devletler kümesi birer ikişer ortadan kalkacak. Her mikyasa göre Ürdün gibi ülkeler başarısız devletler kümesini temsil ediyor. Öyle ise yeni köklü bir bahar ve rejimleri köklerinden sökecek yeni devrimler gerekiyor. Nitekim, yeni dönemde Umman Sultanlığında dışişleri bakanı görevini bırakan Yusuf Bin Alevi yeni bir baharın ve devrimler sürecinin mayalanmakta olduğunu haber veriyor. Bu uyarıyı İslamcılar yapsa temennilerini dile getirmişler der ve fazla kulak asmazdık. Lakin bunu 23 yıl dışişleri bakanı olarak görev yapmış, ağırlığı olan birisi söylüyor. Bunun nedeni Arap dünyasının berbat rejimler tarafından kötü yönetilmesidir. Bu hiç değişmedi. Bush 11 Eylül'den sonra Arap ülkelerinin düşük kalkınma hızını bahane ederek bu ülkelere nizamat vermeye kalkıştı ve üzerine çullandı. ABD de bu süreçte ileriye geçmek isterken tökezledi. Yara aldı. Çin gibi ülkeler arayı kapattı ve öne fırladı. Yusuf Bin Alevi tarihe not düşerken Arap dünyasının yarım kalanı düzeltmek için yeni bir bahara ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Daha doğrusu küresel bir intifadaya ve silkinmeye ihtiyaç var. Kısaca Arap rejimleriyle İsrail arasında pek bir fark bulunmuyor. Filistinliler intifada Araplar ise devrim gözlüyor veya bahar kuyruğunda! Arapların ve insanlığın üzerindeki zulüm halesini kaldırmak gerekiyor.
Arap Baharı neden başarısız oldu?
Bunun izahı Suriye rejiminin Suriye üzerine küresel bir komplo olduğu yönündeki iddiasıyla münasip ve doğru orantılıdır. Gerçekten de Suriye'de olayların patlak vermesinden 10 yıl sonra neredeyse bütün perdeler aralandı ve gizli kapaklı bir şey kalmadı. O sıralarda Suriye rejiminin daileri veya trolleri Suriye'de halk hareketinin nedenini Bender Bin Sultan'ın komplosuna bağlıyorlardı. Halbuki süreç ile anlaşıldı ki birleşik kaplar ve domino teorisinde olduğu gibi Suudi Arabistan rejimi Esat rejiminin devrilmesini değil İran'a bağlarını kesmesini istiyordu. Cezayir olayları sırasında Mübarek gibi Kral Fahd da araya girerek İslamcılara ön açmaması konusunda Şadli Bin Cedid'e telkinde bulunmuşlardı. Fahd İslamcıların sadece kötekten anladığını söylemiştir. Dönemin Suud Kralı Abdullah da Arap Baharı zemininde Obama nezdinde Mübarek kurtarmak için devreye girmişti. Bender Bin Sultan da onların kuklasıdır. İran ile Suudi Arabistan Suriye'de birbirini istemese de Esat'la bir sorunları olmamıştır. Siyaseti konusunda ayrılsalar da Esat'ın kalması konusunda kenetlenmişlerdir. Baştan beri İsrail, ABD ve Rusya Esat'ın arkasında kenetlenmişlerdir. Suriye'de ve sair ülkelerde Arap Baharının sekteye uğramasının temel nedeni bu realist zemindir. Bu vakıayı görenler devrime gönülden destek verseler de zahirde temkinli yaklaşmışlardır. Temkin sahipleri için mesele devrim değil ödenecek bedelidir. Suriye devriminin arkasında ne Bush'un bendesi Bender Bin Sultan ne de Mustakbel akımı, hareketinin temsilcilerinden Cemal Cerrah vardır. Sadece yaşadığı şartlardan bunalmış ve 'bizim diğer Arap ülkelerinden ne eksiğimiz var, biz de kendi göbeğimizi kendimiz kesebiliriz' diyen zavallı kitlelerdir. Biz de sokağı hareketlendirelim diyen gençlerin ve kitlelerin gayretidir. Bunlar yüzüstü bırakılmış ve rejime değil bunlara küresel bir komplo kurulmuştur.
Gençlerin gayretine ve ideallerine mukabil dünyada onlara eşlik etmeyen bir siyasi yapı ve vakıa vardır. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere kimse gençlerin devriminden yana olmamıştır. Sosyal ve siyasi yangının kendi hanelerine yansımasından ve sıçramasından endişe etmişlerdir. Şimdi de gerçeklere karatma uyguluyorlar! Bunu en güzel ifade edenlerden birisi 50 yıl boyunca Suriye Radyo ve Televizyon Kurumunu idare eden Fuat Bilat'tır. Kendisi realist bir idealisttir. Ailesi 200 yıl önce Fırat'ın doğusundan yani Irak havzasından Suriye'ye gelenler arasındadır. İşi gereği rejime yakın olduğu kadar sokağa da uzak değildir.
Bir gün kendisine sorarlar. Neden, 2011 yılında gençlerin devrimine katılmadın? Cevabı ibretliktir ve bugünkü tablonun nedenlerini anlatmaktadır. Yaşım senin yaşında veya devrime yakıt olanların ve omuz verenlerin yaşında olsaydı ben de muhtemelen kendimi devrimciler arasında bulurdum. Kendi tarzımda aslında ben ilk gündem beri devrimin saflarındayım. Belki başlamadan önce de ben devrimciydim. Ama kendi tarzımda ve anlayışımda.
Dikkat et yavrum!
Kendi ülkelerinde halka zulmedenler ve boyunlarında boza pişirenler nasıl olur da hürriyet isteyen bir halkın yardımına koşarlar? Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Arapların kalleşliğiyle birlikte İran ile Rusya'nın devreye girmesiyle 2011 yılında basın ve yayın alanında devreye giren kimi reform paketleri 2016 yılından itibaren durdurulmuştur zira askeri çözüm ağır basmıştır.
Burada ilginç hususlardan birisi Rusya'nın sürekli olarak Suriye'de (muhalefetin) askeri bir çözüme izin vermeyeceklerini söylemesidir. Peki şimdi muhalefet terk-i silah etti Rusya siyasi bir çözüm mü dayatıyor? Rusya sadece muhalefetin askeri başarısına karşı değil aynı zamanda bütün zeminlerde de başarısını istemiyordu. Ona göre vakıadan daha iyisi bulunmuyordu. Rejimin askeri çözümüne destek vererek reformların önünü kesenler İranlılar ile Ruslar olmuştur. Elbette onların da gerisinde İsrail ile ABD'nin varlığı da unutulmamalı. Adeta Lavrov gibilerinin söylemleri George Orwell'in 1984 yılı romanından çıkmış kalıplar gibidir. 'Savaş barıştır' gibisinden kimyası bozulmuş laflardan ibaret!
Peki! Bugün yeniden tıkanmanın, başa sarmanın parametreleri ne?
Yusuf Bin Alevi 'tek bir bahar yetmez' sloganıyla özetlediği şartlar muvacehesinde ikinci Arap Baharı için şartların olgunlaştığını ve bütün Arap ülkelerinin bu süreçten kendilerini kurtaramayacaklarını ve kaçamayacaklarını söylemek yersiz olmayacaktır. 2011 yılında Arap Baharını tetikleyen şartların Arap ülkelerinin genelinde yeniden teşekkül ettiğini, yangının bir kıvılcım beklediğini ifade etmiştir. Ürdün ile Kuveyt'teki kıpırdanmalar yeni bir Arap Baharının ayak sesi olabilir. Yusuf Bin Alevi'nin sözleri lehte ve aleyhte tartışmaları tetikledi. Bu tezi savunan da var karşı çıkan da. Karşı çıkanların başında ise ilk Arap Baharını söndüren ve halkın iradesine ket vuran Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. BAE temsilcilerinden Dr. Abdulhalık Abdullah, Yusuf Bin Alevi'nin sözlerinin gerçeği yansıtmadığını söylüyor ve buna dair üç argüman sunuyor.
Birincisi, yaşanan bir süreç var. Arap Baharı sonrasında kitleler acı bir deneyim geçirdiler ve daha önce olmayan yeni bilgilerle donandılar. 10 yıllık süreçte yaşadıkları onlar açısından caydırıcı olacaktır. Nitekim Cezayir halkı da 1991 yılından sonra 20 yıl içine kapanmıştır. İkinci neden ise halkın iradesine rağmen koltuklarına yapışıp kalan ve bıktırana kadar 30-40 yıl iktidarda hüküm sürenler, kalanlar artık yoklar. Eski rejimler havlu atıp gitti. Üçüncü caydırıcı faktör ise IŞID tipli terör örgütlerinin açığa çıkması ve halk iradesini kendilerine mal etmeleri veya rayından çıkarmaları. Bunlar da devrimin tufeylileri ve asalakları olarak hareket ettiler. Daha doğrusu yerel ve uluslararası sistemin halka karşı bu unsurları kullanması ve böylelikle halkın iradesini çelmesi ve çarpıtmasıdır. Abdulhalık Abdullah, BAE adına Yusuf Bin Alevi'nin tezini veya analizini temelsiz ve çarpık (müşevveş) buluyor. Çarpık olan onun zihni ve bu zihinden çıkan çözümlemelerdir.
Buna mukabil çoktandır ikinci dalga Arap Baharını bekleyen ilim ve fikir erbabı kesimler de bulunuyor. Bunlar arasında bulunan Moritanya asıllı Muhammed Muhtar Şankiti ikinci dalga Arap baharını öngörenler arasında yer alıyor. Keza Fas Başbakanı Abdulilah Benkiran da Tunus, Mısır'da Arap Baharının henüz canlı olduğunu ve ölmediğini söylüyor. Umman Sultanlığındaki akademisyenlerden Abdullah Baabud da Yusuf Bin Alevi'nin tezini onaylayanlar arasında. Körfez ülkelerinin bile yeni bir Arap Baharının uzağında olmadığını belirtiyor. Arap ülkelerinin genelinin bir Arap baharına teşne vaziyette olduğunu vurguluyor. Abdulphalık Abdullah'ın çarpık olarak nitelediği Yusuf Bin Alevi'nin tezinin doğru olduğu bir gerçek. Baabud'a göre korona salgını gölgesinde ekonomi bitik vaziyette. Devrimlerin temel nedenlerinden birisi mevcut yapıyla ilgili umutların tükenmesidir. 10 yıl sonra Arap aleminde umutlar yeniden tükenme noktasına gelmiştir. Abdulhalık Abdullah'ın karşı görüşüne rağmen kim diyebilir ki Sisi rejimi Mübarek rejimine göre daha iyidir! Tam tersi giden geleni aratmıştır. Sisi ramazan bile dinlemeden hamele-i Kur'an'ı yani Kur'an hafızlarını idam ediyor. Hem de seksenini geçkin olanları bile. Mübarek Firavun olarak yaftalanıyordu, damgalanıyordu, bu durumda Sisi için bir unvan bulmak zor olacak! Süper Firavun demek gerekecek! Bölge savaşlar, istikrarsızlık ve fakirlik ile çalkalanıyor. Bu nedenle Dr. Abdullah Baabud daha kötü bir senaryoyu bekliyor. Birinci Arap Baharının ayakta bıraktığı bütün yapıları yerle bir edecek yeni bir halk hareketi ve dalgalanma! Kur'an hem geçmiş medeniyetler bağlamında hem de İsrail'in gelecekte uğrayacağı yıkım bağlamında 'ma alev tetbira/yükseltilerin düzlenmesi' ifadesiyle dile getirmektedir. Burada kabahat halkta mı yoksa kendilerine tapınan ve uslanmayan kuyruk ve başına buyruk rejimlerde mi? Dr. Abdulhalık Abdullah, Yusuf Bin Alevi'nin tezine karşı karanlıkta ıslık çalıyor. Bakalım karanlıkta ıslığın faydasını görecekler mi? Birinci Arap Baharının tek eksiği liderlikti. Belki ikincisi onu da tedarik eder ve süreci tamamlar.
Küresel düzen bitti
Madem Arap Baharını küresel rüzgarlar yıktı. Öyle ise insani düzenin önünde küresel bir engel vardır ve miadını doldurmuştur, behemehal yıkılmalıdır. Küresel düzen yama yapılmasına bile kabul etmiyor.
Çivisi Çıkmış Dünya gibi kitapları olan Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf dünya sistemin çöktüğünü ve yeni bir dünya düzeninin kurulması gerektiğini savunuyor ( Milliyet 30 Nisan 2021). Kısaca çivisi çıkan sadece Arap alemi değil ayın zamanda dünyanın da çivisi çıkmış bulunuyor. Dünya sistemi tükenmiş durumda. İnsanlık can çekişiyor. Dünya bir kaht-ı rical döneminden geçiyor. Küresel kurumlar yıpranmış ve insanlık yoldan çıkmış ve ötesinde yorulmuş durumda. Yüzlerce yıldan beri üzerleri ölü toprağı serpilmiş Araplar ve Müslümanlar uyanarak inisiyatif alırlar ve ateşleyecekleri baharla birlikte dünyayı yeniden ısıtabilirler mi? Yoksa ısınmayan dünya yanmaya doğru gidecek. Yusuf Bin Alevi ikinci Arap baharı tezinde aslında böyle bir durumu temenni etmiyor sadece haber veriyor. Arazları var tedbir alınmazsa patlak verir diye uyarıyor.
Bu devran böyle gitmez!
Gerçekleşirse dünya ve insanlık yeni bir şafağa uyanmış olacaktır. Müslümanlar unuttukları rehberliği de yakalamış ve geri kazanmış olacaklardır.
Mustafa Özcan