Ürdün garip bir devlet. Şerif Hüseyin'in oğullarına siyasi bir sığınak bulmak için kurgulanmış ve Churchill tarafından kuvveden fiile geçirilmiş veya sınırları cetvelle tayin edilmiş suni ve palyatif bir devlettir. İngilizlerden sonra Amerikalıların hizmetine girmiş ve protektora yani himaye altında bir devlet görünümü kazanmıştır. Ömrü himaye altında geçmiş bir devlet. Daha doğrusu devlet kodunda bir istihbarat üssüdür. Amerikan istihbaratı ve yerel istihbarat birimleri tarafından korunan ve gözetilen bir muhaberat devletidir. İşlevselliği devam ettikçe de statüsü devam edecek yani bölgesel ve uluslararası güçler tarafından korunmaya ve kollanmaya amade olacaktır.
3 Nisan tarihinde (2021) gece yarısına doğru eski veliaht ve prens Hamza Bin Hüseyin'in malikanesi veya sarayı basılmış ve Genelkurmay Başkanı Yusuf Huneyti ve beraberindeki istihbarat heyeti 'asi emir' ile görüşmeye sarayına gitmişler ve burada pek de hoş olmayan bir karşılaşma vuku bulmuştur. Huneyti bu buluşmada Prens Hamza ile görüşmüş ve ondan aşiretlerle buluşma ve görüşmeye son vermesini ve ülkenin istikrarsızlaştırılmasında rol almamasını istemiştir. Bu tebliğ usulü veya tarzı Prens Hamza'nın tepkisini çekmiş ve Kral Hüseyin'in oğlu olduğunu hatırlatmış ve kendisine bu üslupta ve tarzda muhatap olamayacağını ifade etmiştir. Huneyti ise saygıda kusur etmeyerek emir kulu olduğunu hatırlatmıştır. Prens ise Ürdün halkıyla buluşmasına kimsenin engel olamayacağını ifade etmiş ve bu talimatı reddetmiştir. Yine de Yusuf el Huneyti alttan almış ve kendisine tevdi edilen tebligatı yerine ulaştırmıştır. Bu görüşmenin maksada hizmet etmediği ve aksine aksü'l amel yaptığı çok geçmeden anlaşılmıştır. Yöntem olarak da tebliğ şeklinin şık olmadığını anlayan Kraliyet rejimi bir adım sonra Prens Hamza ile temas ve telkinleri Kral Hüseyin'in kardeşi eski veliaht prens Hasan'a tevdi edilmiştir. Genelkurmay başkanı fırtınalı görüşme sırasında bir darbe kalkışmasından ya da ihtimalinden söz etmemiştir. Sadece aşiretlerle görüşmesi gündeme getirmiş ve bunun çalkantılara neden olacağını bildirmiştir.
Neden aşiretler? Ürdün aşiretler konfederasyonu bir ülke. Aşiretler dayanışması ile korunmaktadır. Dolayısıyla aşiretlerin tamamı veya bir kısmı rejime olan desteğini çektiğinde ve kırılma yaşanması halinde Ürdün rejimi sarsıntıya tutulur. Ne Prens Hamza ne aşiretler ve ne de Ürdün halkı gidişattan memnun görünmüyor. Ülke hızlı bir biçimde başarısız devletler kümesine doğru yuvarlanıyor. Korona salgını öncesinde de durum parlak değildi. Korona salgını altında ülke yönetilemez hala gelmiştir. Salgın sonrasında hem ekonomik dengeler daha fazla bozuldu hem de ülke kötü yönetimden dolayı sağlık skandallarıyla karşı karşıya kaldı. Yoğun bakım ünitelerinde hastalardan oksijen maskelerinin çıkarılması veya oksijen tedarikinin sonlandırılması sağlık sektöründe skandallardan birisi olmuştur. Bu skandal mağduru bazı kimseler hayatlarını kaybetmişlerdir. Yine ramazan ayında uygulanacak salgın rejimiyle alakalı da dindar kitlelerle hükümet karşı karşıya gelmiştir. Bu kötü tablo karşısında Ürdün'e hükümet dayanmıyor. Biri gidip biri geliyor. İşte bu ortamda Prens Hamza ile aşiret reisleri arasındaki görüşmeler rejimin huzurunu kaçırmıştır. Prens Hamza aşiretler ve reisleriyle konuşmalarında bir sakınca olup olmadığını Huneyti'ye sormuş ve ondan konuşmaların muhtevasıyla alakalı bir serzeniş duymamıştır. Huneyti sorunun kendi sözlerinden değil aşiret reisleri veya temsilcilerinin algı ve telakkilerinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Konuşmalarının muhtevası rahatsız edici değilse o halde mücerret buluşmalar, konuşmalar bile kraliyet rejimini rahatsız etmektedir! Çünkü durum kırılgandır. Besbelli ki bu buluşmalarla ülke üzerine çöreklenen ağır hava daha da ağırlaşmaktadır. Bunun nedeni de Kral Abdullah'ın geldiğinden beri başarısız bir grafik çizmesidir. Fas'tan Ürdün'e kadar yeni nesil krallar eskilerin yerini tutmuyor. Her alanda gerileme ve başarısızlık sergiliyorlar.
Prens Hamza da bunu ifadeden çekinmiyor. 'Testiyi kıranla suyu taşıyan bir olmaz' diye gerçeği yüzlerine çarpıyor. Sarayının basılması üzerine avukatı aracılığıyla BBC'ye bir kayıt gönderiyor ve kendisinin göz hapsine alındığını duyuruyor. Bunun dışında yine baskın öncesinde yurt dışında hatırlı kişilere durumunu paylaşan mesajlar ulaştırıyor. Yapılanların tanıksız kalmasını istemiyor. Ülkede durumun tehlikeli bir vaziyet aldığını söyleyenlere de bir çift sözü var: "Ülkeyi harap ettiniz ve yolsuzluğa boğdunuz şimdi de kalkmış beni suçluyorsunuz, benden hesap soruyorsunuz!" Ön suçlamalardan birisinde Kral Abdullah'ın Prenses Nur'dan dünyaya gelme oğlu Hamza'nın dış çevrelerde temas ve muhabere (haberleşme) halinde olduğu ve ülkenin istikrarını baltalamaya çalıştığı ve devlete karşı vatandaşları kışkırttığı ileri sürülmüştür.
Dışişleri Bakanı Eymen Safedi'nin suçlaması. Dışişleri Bakanı Eymen Safedi daha detaylı ve galiz suçlamalarda bulunmuştur. Safedi Prens Hamza ile yabancı çevrelerin Ürdün'de istikrarsızlığı ve çalkantıyı körüklemek üzere sıfır saatine ayarlı bir mutabakata vardıklarını ileri sürmüştür. Gece baskınlarıyla tutuklanan bazı isimlerin devlet güvenlik mahkemesine sevk edileceklerini de duyurmuştur. Bununla birlikte Ürdün basını ve özellikle de Dustur Rey ve Gad gibi gazeteler bu darbe tanımına itiraz etmişler ve böyle bir şeyin hilafı hakikat olduğuna parmak basmışlardır. Gazeteler ifade etmeseler de durumun hikayesi şu olmalıdır: Darbe bahanesiyle önleyici darbe vuruluyor.
SARAYIN KADINLARI VE ENTRİKA ÜSSÜ
Kral Hüseyin'in dul eşi ve Hamza'nın annesi Nur da bu tür ithamların bühtan olduğunu ifade etmiş ve gerçeğin ortaya çıkması için dua ettiğini söylemiştir. Prenses Nur hala ABD'de yaşamakta ve kaçamaklar şeklinde Ürdün'e gelmekte ve burada kimseye görünmemektedir. Kral İkinci Abdullah'ın eşi Rania ile de küs veya soğuk oldukları kaydedilmektedir. Prens Hamza Amerikalı anne Nur'dan olduğu için belki de veliahtlıktan azledilmiştir. Kral Abdullah ise Filistinli bir anneden dünyaya gelme ve Filistin asıllı bir eşle evli bulunmaktadır. Lakin Hamza'nın annesi Amerikan asıllı olsa da Kral Abdullah'ın kendisi halis İngiliz veya Amerikalı birini andırmaktadır. Arapçadan ziyade İngilizceye hakimdir ve kendisini Amerikan istihbaratı korumaktadır. Mossad Başkanı Yossi Cohen ile de sıkı ilişkiler içindedir.
Geçmişte müteaddit defa İsrail kabinelerinde görev almış bakanlardan Ben Eliezer Mübarek için İsrail'in stratejik hazinesi deyimini kullanmıştı. Bugün de yine Savaş Bakanı Gantz Ürdün kralı İkinci Abdullah için aynı ifadeyi paylaşmaktadır. Salih Naami'nin deyimiyle Prens Hamza'nın ikinci eşi ve beş çocuğunun annesi Prenses Besme üzerinden karalanması ayıptır. Güya Mossad subaylarıyla bağlantılı olduğu ve bağlantılı subayın onu güvenli bir şekilde Ürdün dışına çıkarmak ve İsrail'e ulaştırmakla mükellef olduğu söylentileri, yalandan ibarettir. Tam tersine Prens Hamza İsrail ile ilişkilere mesafeli bulunmakta ve Arapları da mesafeli ilişkilere çağırmaktadır. Bu nedenle ne ABD ne de İsrail Kral İkinci Abdullah'dan vazgeçmezler; devrilip yerine Prens Hamza'nın geçirilmesine sıcak bakmazlar. Bu işin tabiatına aykırı olurdu. Tam tersine Ürdün'deki İslami kesimler siyasi namusunu savunmuşlar ve darbeye hazırlık suçlamalarından dolayı zimmetini aklamışlardır.
Ahmet Ebu Guneyme ile Salih Armuti İslami kesimleri temsil eden isimlerden olup Prens Hamza'nın darbe hazırlığı ile suçlanmasını çirkin bulmuşlardır.
PRENS HAYYA İLE PRENS HAMZA
Kral İkinci Abdullah'ın üvey kardeşleri de başı dertte. Bunlardan birisi Prens Hamza ikincisi de üvey kız kardeşi Hayya'dr. Üvey kız kardeşi Prenses Hayya da gürültülü bir biçimde Birleşik Arap Emirliklerini terk ederek, kaçarak Londra'ya sığınmıştır. Kocası Muhammed Bin Mektum'dan kaçmıştır. Bu gürültülü kaçış hikayesinden sonra BAE ve özellikle de Dubai Başbakanı enişte Muhammed bin Raşid el-Mektum ile Ürdün kraliyet sarayı arasındaki ilişkiler tavsamıştır. Birleşik Arap Ülkeleri darbe üssü olarak anılmaktadır. En azından Mısır darbesinde önemli bir payları olduğu gerçektir. Hartum'da da Ömer Beşir'i devirmek için Suudi Arabistan ile BAE, Beşir'in Siyasi Barosu Şefi Ali Osman Taha'yı ayartmışlar ve namluya sürmüşler, devreye sokmuşlardır. Ürdün'de de darbe hazırlığı söylentileri arasında Basım İvadullah ile Şerif Hasan Bin Zeyd, Ali Osman Taha gibi bu iki ülke ve bilhassa BAE tarafından ayartıldığı ileri sürülmektedir. Ürdün tahtı Bin Bir Gece Masallarında anlatıldığı üzere bir entrika üssü ise BAE ve Suudi Arabistan sarayları da darbe üssü olarak tanımlanıyorlar.
İsrail basını tutuklamalar furyası sırasında BAE elçiliğinin önünde sıkı güvenlik tedbirleri alındığını duyurmuştur.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Genel Sekreter Yardımcısı Zeki Beni Erşid BAE liderlerine dil uzatma suçlamasıyla tutuklanmış ve Leys Şebilat gibi bir süre içeride tutulduktan sonra salıverilmiştir. Nereden nereye! Bu suçlama ile Beni Erşid'i hapse atanlar şimdi aynı karalamayı bizzat kendileri yapıyorlar. Kaderin cilvesine bakın! Tarih devranı diye işte buna derler!