Halepli müfessir Muhammed Ali Sabuni Hoca ile Suriye olaylarının başladığı 2011 yılının Temmuz ayında Cevahir Oteli'nde Müslüman Alimler Birliği'nin toplantısı sırasında görüştük. Hoca konuşmaların yapıldığı salonun kapısından çıkarken karşı karşıya geldik. Hocaya ister istemez günün konusu olan soruyu sordum: Suriye'deki halk hareketinin sonu nereye varır ve sonucu ne olur? Hoca sektirmeden bütün safiyeti içinde şu cevabı verdi. Esat birkaç hafta içinde gider. Elbette o günlerde devrimin ivmesi aşağı değil yukarı doğruydu. Bundan güç alarak Sabuni hoca devrimin zafer günlerini yakın görüyordu. Bir de bu cevap hocanın gayet mütevekkil olduğunu ve fıtri olduğunu gösteriyordu. Hoca kıvrımları, yalpalamaları olmayan yalın ve düzgün bir adamdı. Bu görüşmemizin üzerinden tam 10 yıl geçti. Devrim ateşi yanalı da 10 yıl olmuştu. Uzun süren devrim süreci patinaj yaptı ve solgunlaştı, durgunlaştı ve uzadıkça Sabuni gibi nice yandaşlarını da toprağa verdi. Kaderin bir cilvesi olmalı hoca devrim yıldönümünde yani 19-20 Mart tarihinde (2021) vefat etti.
Adnan Ar'ur adında Selefi meşrep bir zat da devrimin ilk günlerinde zafer havasıyla konuşuyordu. Suriye rejimi de mal bulmuş Mağribi gibi eteğine tutundu. 12 Eylül sürecinde Kenan Evren'in Cemaleddin Kaplan'ı 'kara ses' sıfatıyla anması, öne çıkarması gibi devrimi itibarsızlaştırmak için Esat rejimi de pek sevilen bir tip olmayan Adnan Ar'ur'u öne çıkarmıştır. Bu gibi isimlerle devrim sürecini itibarsızlaştırmak, karalamak istemiştir.
Rejimin Adnan Ar'ur vurgusu ile birlikte devrim yandaşlarının cılız sesler olduğunu göstermek, Muhammed Ali Sabuni gibi devrim yanlısı hakiki sesleri bastırmak, perdelemek istediği de varsayılabilir. Bizim Cevahir Otelinde ayaküstü konuşmamızdan evvel Hoca El Cezire Kanalına 21 Nisan 2011 tarihinde bir konuşma yapmış ve devrime destek verdiğini ilan etmiştir. Kısaca 15 Mart (2011) tarihinde başlayan gösterilerden bir ay kadar sonra El Cezire Kanalı aracılığıyla hoca devrime sahip çıkmış ve desteğini ilan etmiştir. Rejim aleyhtarı veya reform talebinde olan göstericilerle dayanışma içinde olduğunu ilan etmiş ve halkın siyasi veya temel haklarının geri verilmesini ve iade edilmesini istemiştir. Bu meyanda özgürlüklerin teminat altına alınmasını ve yolsuzlukların üzerine gidilmesini ve siyasi tutukluların salıverilmesini ve olağanüstü halin kaldırılmasını da istemiştir. Aynı konuşmada Sabuni hoca zaten devletin görevinin gösterici vatandaşlarının taleplerini korumak ve kollamak olduğunu hatırlatmıştır. Halkın temel hakların dışında fazladan bir talebi yoktur. Oysaki rejim –Sabuni hocaya göre- bunu yapmak yerine halk arasında fitne ateşini körüklemiş ve ikilem çıkarmıştır. Sabuni hoca konuşmasını şöyle sürdürmüştür: "11 yıldan beri (2000 yılını kastediyor) reformları bekliyoruz. Aksine bu süreçte baskı ve hukuk ihlali, zulüm ve yolsuzlukların katsayısı daha da artmıştır."
HURUCU MEŞRU KILAN GEREKÇE
2011 yılında yani devrimin başlangıç günlerinde çeşitli kanallara çıkarak devrim sürecine destek veren Muhammed Ali Sabuni Hoca Şam rejimine başkaldırıyı meşrulaştıran gerekçeyi de bir analoji üzerinden yapmıştır. Beşşar Esat'ı, sahte peygamber Müseylemetü'l Kezzab'a benzetmiş ve alimlerin Müseylemetü'l Kezzaba karşı başkaldırıyı onayladıklarını ifade etmiştir. Beşşar Esat'ın çağın Müseylemesi olduğunu ifade etmiştir. Buna binaen de rejime karşı huruç hareketini meşru olacağını kaydetmiştir. Azgınlığının dizginlenemez olduğu için yönetime karşı çıkmanın bir görev olduğunu ifade etmiştir. Elbette birçokları Esat'ı Roma'yı yakan Roma İmparatoru Neron gibilerine benzetmiştir. Lakin Muhammed Ali Sabuni'nin analojisi herkesten farklı olmuştur. Şam'da Keftaro ekolünden gelen Muhammed Habaş da Hoca'nın hakperestliğini şöyle dile getirmiştir: Adalet, hürriyet ve insan onuru konusunda İslami değerlere sadık ve bağlı kalmıştır. Devrimcilere karşı zindanları ve cinayetleri meşrulaştıran kimi alimlere karşı çıkmıştır. Kahır, istibdat ve zulme karşı halktan yana olmuş ve haklarını savunmuştur.
BUTİ'NİN KARŞI AĞIRLIĞI
Devrim süreci esasında tarzları birbirine yakın olan Muhammed Said Ramazan el Buti ile Muhammed Ali Sabuni hocayı karşı karşıya getirmiştir. Her ikisi de geleneğe yakın ehl-i sünnet alimi olarak tanınmaktadır. Bununla birlikte Suriye olayları onları karşı kamplara itmiş ve karşı karşıya getirmiştir. Devrimin farklı taraflarında yer aldılar. Buti, bütün varlığıyla Esat rejimini desteklemiştir. Bununla birlikte gerçek tutumu merak konusu olmuştur. Zahiri tutumunun gerçek mi yoksa müdara mı olduğu tartışılmıştır. Bununla birlikte Buti olayların analizinde ulusalcı bir anlayışa kapılmıştır. Komplo teorileriyle Esat hanedanlığının sahasını aklamıştır. Rejim ona sıcak yüzünü göstererek devşirmiş ve son ana kadar savunucusu haline getirmiştir. Bununla birlikte gerek Muhammed Ali Sabuni gerekse Muhammed Küreyyim Racih, Buti'nin ilmi yönüne ihtiram göstermekte birlikte sadece siyasi tutumlarının kendisine yakışmadığını söylemişlerdir. Sabuni ile Racih, Buti'yi devrimcilerin değil rejimin ortadan kaldırdığına da işaret çekmişlerdir. Bu duruma 'el cezau min cinsi'l amel' denmektedir. Ceza işin türündendir.
Buti bir biçimde Muhammed Hayr Musa gibilerinin de temas ettikleri gibi, Esat'ın kıdemli istihbaratçılarından ve çocuklarının mürebbisi Muhammed Nasıf Hayırbek tarafından 1985 ve sonrasında ayartılmış ve devşirilmiştir. Muhammed Nasıf Hayırbek rejime dini meşruiyet sağlamak için Buti'ye kanca atmıştır. Fakat bu, Buti'nin siyasi anlayış ve eğilimleriyle de buluşmuştur.
Bunun sonucu Enver Sedat için yakıştırıldığı gibi Buti de Hafız Esat için 'reis el mü'min/imanlı reis' ifadesini kullanmıştır. Sedat'tan ödünç alınan bu söylem Hafız Esat'a uyarlanmıştır. Muhammed Nasıf Hayırbek Esat ailesinin kara kutusudur ve bizzat Esat'ın konutunu korumakla mükelleftir. Hatıp Şubesi olarak da anılan, bilinen 251 Güvenlik Şubesinin başkanlığını yapmıştır. Hayırbek Çakal Carlos'un övgülerine de mazhar olmuş bir güvenlikçidir.
SON OSMANLI ALİMİ!
Muhammed Ali Sabuni, Abdulfettah Ebu Gudde gibi birçok alimin doğum yeri olan Halep'te dünyaya gelmiştir. Bu şehirde yetişmiş ve ilkokul ve ticaret lisesi gibi okullara devam ettikten sonra babası Cemil Sabuni'nin eğiliminden etkilenerek kendisini dini eğitime vermiş, kaptırmıştır. Ailesi bir ulema hanedanıdır. Şeyh Ataullah Sabuni ve Şeyh Ahmet Sabuni, Sabuni ailesinin yetiştirdiği diğer alim fertler arasındadır. Şer'i ilimlere merakından dolayı Külliyet-i Şer'iyye olarak da anılan Hüsreviye Medresesine geçiş yapmıştır. Eğitim süreci içinde akranlarına fark attığından Vakıflar İdaresi tarafından burslu olarak Ezher'e gönderilmiştir.
Burada Muhammed Ali Sabuni için Osmanlı alimi deyimini kullandık. Elbette ruhunu ve tarzını kastettik. Yoksa 1930 yılında dünyaya geldiğinde Suriye Birinci Cumhuriyet günlerini yaşıyor ve Fransız mandası altında bulunuyordu. Osmanlı yıkılalı neredeyse 10 kusur yıl olmuştur. Kendisinin son Osmanlı alimi olarak takdimi onun mizacını ilgilendirdiği gibi aynı zamanda ruhunu ve tarzını da yansıtmaktadır. Bu tarzın başında Ehl-i Sünnet bağlılığı gelmektedir. Hoca klasik anlamda Sünni ekole bağlı birisidir ve bundan milim şaşmamıştır. İkincisi, 28 yıl Suudi Arabistan'da yaşamasına rağmen kimliğinden hiç taviz vermemiş ve tasavvufa meyilli olmuş ve yatkın durmuştur. İstanbul'da Mahmut Ustaosmanoğlu ve Ürdün'de yine sufi eğilimli Ratip Nablusi ile ortak fotoğrafları onun bu sufi eğilimini ortaya koymaktadır. Osmanlı 1918 tarihinde sona ermemiştir. Dikey ve siyasi olarak o tarihte sona erse de yatay olarak kitleler arasında yaşamaya devam etmiştir. Görgü ve adab-ı muaşeret, gelenek olarak hala yaşamaya da devam etmektedir. Sabuni hoca da yatay düzeyde veya ilmi gelenek içinde Osmanlı'yı yaşatan alimlerden birisiydi.
FEYZ ALDIĞI ALİMLER
İlmi birikimini ilk önce doğduğu kent olan Halep'te edinmeye başlamıştır. Osmanlılardan kalma Husreviyye Medresesinde dönemin mümtaz alimlerinden şer'i ve dini ders almıştır. Bunlar arasında ünü, şehir hatta Suriye duvarlarını aşanlar da vardır. Bunların en başında Muhammed Ragıp Tabbah gelmektedir. Şeyh Muhammed Said el İdlibi, Şeyh Ahmet Şemma, Şeyh Muhammed Necip Hayyata, Şeyh Muhammed Zeynelibadin El Cezbe, Şeyh Muhammed Salkini, Şeyh Muhammed Es'ad Abacı, Şeyh Abdullah Hammad, Şeyh Muhammed Naci Ebu Salih ve diğerleri gelmektedir. Şer'i derslerin yanında modern ilimlere dair eğitim de almıştır. Bu meyanda matematik, fizik; kimya, coğrafya ve İngilizce de öğrenmiştir.
HAYATININ DURAKLARI: MISIR-SUUDİ ARABİSTAN VE TÜRKİYE
1930 yılında doğan Muhammed Ali Sabuni, 1949 yılında Hüsreviye Medresesinden mezun olmuştur. Bu mezuniyetten sonra Vakıflar İdaresi okulda başarısını dikkate alarak onu burslu olarak Mısır'da el Ezher'e göndermiş ve orada Şeriat Fakültesine intisap etmiştir. 1952 yılında Şeriat Fakültesinden mezun olmuş ve sonra lisansüstü eğitim almış ve 1955 yılında Alimiyet rütbesiyle Ezher'deki yüksek eğitimini tamamlamıştır.
1955 ile 1962 arasında Halep'de lise ve dengi okullarda İslami terbiye maddesini okutmuştur.
1962
Baasçıların iktidara el koymalarından bir yıl evvel, 1962 yılında yapılan seçimlere milletvekili adayı olarak katılmış çok çalışmasına rağmen seçimlerde milletvekili seçilememiştir. Halepli Züheyr Salim Bey son meşru seçimler olan 1962 yılında aday olan Muhammed Ali Sabuni hocanın sokak sokak dolaşarak halkın desteğini almaya çalıştığını hatırlıyor (https://resalapost.com/2021/03/19/ ).
1962 yılındaki bu hayal kırıklığının ardından Muhammed Ali Sabuni, eğitmen olarak Suudi Arabistan'a gider ve burada 28 yıl kalır. Mustafa Sıbai gibi siyasette başarılı olamasa da eğitim de başarılı olmuştur. Belki de en verimli dönemi Mekke dönemidir. Hoca burada birçok telif esere imza atar ve 57 kadar kitap yazar. Bunlardan büyük kısmı tefsir ve Kur'an ilimlerine dairdir ve bazı tefsirlerin özetlenmesi şeklindedir. Hicaz'da ve Mekke'de Kral Abdulaziz Üniversitesinde iken Kabe-i Muazzama'da İslami dersler okutur ve hac mevsiminde hacılara fetvalar verir. Ümmü'l Kura Üniversitesi, kendisinden bazı eserlerin tahkikiyle ilgili çalışma yürütmesini ister. İlmi Araştırma ve İslami Mirasın Canlandırılması Merkezinde istenilen çalışmaları yürütür. Ebu Cafer en Nahhas'ın Maani'l Kur'an adlı çalışmasını tahkik eder. Tahkikini 6 ciltte tamamlar. Bilahare Rabıta'tül Alem el İslami bünyesinde çalışmaya başlar. Kur'an ve Sünnette İlmi İ'caz Heyeti bünyesinde danışman olarak görev yapar. Burada birkaç yıl danışman sıfatıyla bulunur.
Bu sürede halkı da unutmaz ve onlara yönelik olarak davet çalışmalarında bulunur. İki yıl boyunca 600 bölümlük Kur'an tefsiri yapar ve bunları kayda geçirir. Adeta Muhammed Mütevelli Şaravi'nin Kur'an-ı Kerim tefsirini hem ekrana hem de kağıda dökmesi gibi Muhammed Ali Sabuni de aynı yöntemi takip eder. Suudi Arabistan televizyonunda gösterilmek üzere bu çalışmasını hicri 1419 yılında tamamlar. 1431 yılında yani 2007 yılında, Uluslararası Dubai Kur'an-ı Kerim Ödülü Düzenleme Kurulu kendisini yılın adamı seçer ve ödül verir. Kurula göre Muhammed Ali Sabuni ödülde istenen bütün kriterleri karşılamaktadır. Bu ödül töreninde Muhammed Ali Sabuni kendisini Kur'an hizmetine adadığını ifade etmiştir. Keza İslam ve Müslümanlara hizmet için ömrünü İslami ilimlerin okunması ve okutulmasına vakfettiğini de kaydetmiştir.
Muhammed Abduh Yemani de bir konuşmasında Sabuni'nin bütün takdirlerin üzerinde olduğunu ve sessizce, sıdk, sabır ve inançla çalışan bir adam olduğuna dikkat çekmiştir. Kendisinin geniş yüreklilikle çalışmalarına yöneltilen eleştirileri kabul ettiğini ve insanların eza ve cefasına katlandığını, mukabele etmediğini de hatırlatmıştır. Ezcümle şunları söylemiştir: Bu zat ilme hizmet etmiş ve geçmiş dönemlerde rastladığımız ulema tipine uygun, benzer davranışlar sergilemiştir. Kısaca derildiği gibi 'bakiyyetü'm seleftir' yani selefi salihinin son örneklerindendir.
Yemani'nin müspet tanıklığı da kendisine neden 'son Osmanlı alimi' dediğimizi teyit eden niteliktedir.
Kısaca Halep'ten sonra ilk önce Ezher-i Şerife gitmiş ve burada Şeriat Fakültesini bitirmiştir. Ardından Halep'e dönerek bir dönem öğretmenlik yapmış ve ardından Mekke'ye giderek burada 28 yıl ilmi faaliyetler yürütmüş ve ilim talebelerine hizmet etmiştir. Kısaca hayatı Halep'i saymazsak Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye ekseninde geçmiştir.
SON MENZİL
Son menzili de Yalova-Çınarcık ve Türkiye olmuştur. Suudi Arabistan'da iken Yalova-Çınarcık'tan ev alan Muhammed Ali Sabuni hoca önceleri yazları buraya gelirken Arap Baharı sonrası kışları da genel olarak burada kalmıştır. Miladi olarak 91 yaşında hicri olarak 92 yaşında Hakk'a yürümüştür. Suriye İslam Konseyi üyesi ve Suriye Alimler Birliği'nin de başkanı idi.
Muhammed Ali Sabuni hoca 20 Mart (2021) tarihinde İstanbul'da Fatih Camii haziresinde kıldırılan cenaze namazıyla birlikte son yolculuğuna çıkmıştır.
MUSTAFA ÖZCAN