Amerikan Marksizmi!
Bediüzzaman Hamedani bir şiirinde şöyle der: "Seta'lemu hine yencili el gubar / E Feresun tahteke em himar!" Toz duman dağıldığında altındakinin eşek mi yoksa beygir mi olduğunu göreceksin! İmam Rabbani Mektubat adlı eserinde bu şiiri birçok kez tanık makamında kullanmıştır. İşler süreçte değil sonuçta belli olur demektir. Bunu bir hadis daha yalın biçimde ortaya koyar: Bir kişi cennet ameli işler cennet ile arasında sadece bir karışlık mesafe kalır ve yazgısı yani kaderi ters döner, öne, önüne geçer ve cehennem ehlinden olur. Keza bir kişi cehennemliklerin amelini işler ve cehennem ile arasında bir karış mesafe kalır ve yazgısı önüne geçer ve cennet ehlinden olur. Rus yazarlarından Tolstoy da 'Allah olan biteni görür, izler ama müdahale etmez' demiştir. Müslüman arifler ise şöyle derler: Allah imhal eder (süre tanır) ama asla ihmal etmez! Dolayısıyla insan, kendi planıyla son merhaleye ve aşamaya gelir ama işler altüst olur, evdeki hesap çarşıya uymaz.
İdris Küçükömer, 'Düzenin Yabancılaşması' kitabında adeta İngiliz yazar George Orwell'ın izinden gider ve "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" kitabındaki performansını gösterir. Meşhur yargılarından birisi şudur: "Türkiye'de sağ sol, sol da sağdır." Küresel anlamda da bu doğru bir ifadedir. Bu, tam da ABD ile SSCB ilişkilerini ve aralarındaki münavebeyi veya nöbetleşmeyi ifade eder, kalıp ifadedir. ABD uzun yıllar komünizm belası veya sol ile mücadele etse de esasında onun virüslerini iktisap etmiş ve kazanmıştır. Boşboğaz ve farfara yazarı da olan Mark R. Levin, American Marxism'ini yazmıştır. Bu suretle ABD'de eski Ankara valilerinden Nevzat Tandoğan'ın öngörü veya kehaneti mayalanmış ve tutmuştur. Bu, başka bir coğrafya veya ülkede de olsa kendini doğrulayan bir kehanetle yüz yüzeyiz. Nevzat Tandoğan solcu talebelere şöyle çıkışacak ve kükreyecektir: Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor? 'Ne iş, ne ideoloji olursa olsun; onu da biz yaparız' mealinde bir sözdür. Bu cümlenin altında ahlaktan başka her şey yatar. Buna göre kutsal olan değerler veya ilkeler değil kişilerdir.
Amerikan Marksizmi yayınlandığında ilk haftalarda tam bir milyon nüsha satmış. Bu sayı yazarların gıpta edecekleri bir rakamı ifade ediyor. Ahlakta ve totaliterlikte ABD eski hasmı olan SSCB'nin izlerini takip etmekte ve yerini almaktadır. Nitekim eski Senato adaylarından Mark Dankof şunu söylemektedir: Amerikan liberal demokrasisi eski SSCB'ye benzer bir totaliter yapıya kavuşmakta ve bürünmektedir. Mark Dankof, Tehran Times gazetesine de şöyle diyecektir: "Bugün Rusya'nın hikayesini, Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergei Naryskin'e; 24 Haziran atfında olduğu gibi görmekteyim. ABD bugün liberal demokrasiyi benimsemesine rağmen hızlı bir biçimde SSCB kalıntısı totaliter bir rejime doğru sürüklenmektedir. Kesinlikle inanıyorum ki bu süreç, içeride polis rejimini doğurmakta ve ayrıca oligarşik elitlerin de sarsılmazlığını getirmektedir."
Eski Senato adaylarından Mark Dankof siyasi totalitarizm ile birlikte kültürel Marksizmden de bahsetmektedir. ABD'nin şahsında yeni SSCB bileşkesi budur. Dankof cinsel özgürlüğün veya suiistimalin Hıristiyanlık sonrası toplumların özelliğini taşıdığını kaydetmektedir. Eski bir ABD Senatosu adayı olan Mark Dankof, hükümette, orduda, eğlence sektöründe görülen ve haddi zatında suç teşkil eden cinsel suiistimallerin, Amerikan ve Batı Avrupa toplumlarının sınırsız serbesti ve davranışı kabul etmesinin sonucu olduğunu söylüyor. Mark Dankof, Tahran Times'a verdiği demeçte şöyle demektedir: "Amerika Birleşik Devletleri ile Batı Avrupa, 1960'lı yıllarda yayılan cinsel ve Uyuşturucu devrimleri üzerinden kültürel Marksizm'den ağır biçimde etkilenmiş Hıristiyanlık sonrası toplumlardır. (1)"
Batı toplumları manevi bakterinin kıskacında
Dankof şöyle devam ediyor: "Amerika Birleşik Devletleri ile Batı Avrupa Hıristiyanlık sonrası topluluklardır ve kültürel Marksizmden oldukça etkilenmişlerdir. Kültürel Marksizm, bu topluluklar içinde 1960'lı yıllarda görülen cinsel ve uyuşturucu devriminin zaferi ve yaygınlaşması için canla başla çalışmıştır. Hükümette, orduda, medyada, eğlence sektöründe ve eğitim kurumlarında ciddi cezai cinsel suiistimaller bunun sonucunda gelişmiş ve ortaya çıkmıştır.
Bu suiistimal ve Amerikan/Batı toplumlarının LGBTQ gündemini ve kürtaj endüstrisini kabullenmesi vücutta hücreleri öldüren kanser etkisi meydana getirmiştir. Ahlaki ve manevi bir bakteri gibi ruhu yiyip bitiren doğasını gözler önüne sermektedir.
Vaktiyle SSCB ve komünizmle savaşan ABD/Batı Avrupa ve toplumları farkında olmadan Marksizm kültürünün yok edici etkisine ve girdabına kapılmıştır. Amerikan Marksizminin iki ayağı bulunmaktadır. Sosyal ve ahlaki ayağı ki bunu Marksist kültürden devşirmiştir. İkinci ayak ise totaliterliktir ki bunu da SSCB'nin devlet yapısından uyarlamıştır.
Stockholm sendromunun işaret ettiği gibi ABD yani kurban celladının yerine geçiyor. Kimileri geçmişte SSCB veya Marksizm için Deccal ifadesini kullanırken Muhammed Gazali bunu ABD için de kullanmıştır. Kısaca, İdris Küçükömer'in ifadesiyle dünyada da sağ-sol birbirine bulaşmıştır. Daha amiyane tabirle it izi at izine karışmıştır.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ver ve rahatla! (31.12.2021)
- Sokrat’tan Mesih’e: İlahi fısıltılar! (27.12.2021)
- İşlenmeyen demir pas tutar, dil körelir (24.12.2021)
- Dünya Arapça Günü (20.12.2021)
- Nefret toplumundan sevgi toplumuna (17.12.2021)
- Erenler Erenler’e kavuştu (12.12.2021)
- Hac yoldaşım Mustafa Yazgan (10.12.2021)
- Suudi Arabistan’a oryantalist katkı (06.12.2021)