Mısır'da faaliyet gösteren Al Misruyyun gazetesinin eski sahibi dostumuz Cemal Sultan Bey'in twitter hesabını takip ediyorum. Orada bazen hiçbir yerde rastlamadığım ayrıntılara denk geliyorum. Bunda gazetecilik tecessüsü etkili olmalıdır. Son iletilerinden birinde Macron'un Suudi Arabistan ziyaretine temas ediyor ve bu ziyarete Gilles Kepel'in de eşlik ettiğini ifade ediyor. Beraberinde İslam ve İslam alemi hakkında kitapları bulunan Gilles Kepel'i de götürüyor. Bu ne anlama geliyor?
Cemal Sultan'ın Gilles Kepel ile ilgili izlenimleri şöyle: Arapçayı iyi biliyor ve yıllar önce Kahire'ye geldiğinde büroma da uğramıştı. İslami hareketler konusunda uzman birisi. Bir buçuk saat süren görüşmemizde geniş kapsamlı bir sohbet icra ettik. Ben karşımdaki zatın bir araştırmacı hatta oryantalistten de öte biri olduğu kanaatine vardım. Bu sıfat ve unvanlardan öte bir şey olmalıydı!
Peki, Macron'un Riyad ziyareti sırasında resmi heyette onun ne işi vardı? Belli ki İngiliz Lawrance'in Fransız muadili ve karşılığı olmalı. Zaten hep böyle olmuştur. 1917 yılında Kudüs'e girerken Allenby sol ve sağ cenahına iki oryantalisti almıştı. Bunlardan birisi Lawrance diğeri de Louis Massignon idi.
Peki, Macron büyük mü oynuyor? Son sıralarda ABD'nin nüfuzunun daralmasıyla birlikte Macron, Fransa'nın bölgedeki nüfuzunu genişletmeye çalışıyor. Bölgeye doğru seri adımlar atıyor. Ortadoğu, Rusya ile Fransa'nın hareket alanına dönüştü. Kah çekişiyorlar kah birbirlerinin ayaklarına basıyorlar bazen de üçüncü taraflara karşı birbirlerini tamamlıyorlar. Bu şekilde bölgede ayak basacak yer edinmeye çalışıyorlar. Libya, Irak gibi ülkelerde Türkiye ile çekişiyor, Lübnan üzerinden bölgeye geri dönmeye ve köprü kurmaya çalışıyor. Lübnan Tanıtma Bakanı George Kardahi'nin Suudi Arabistan hakkında eski kasetlerinin veya sözlerinin ortaya saçılması üzerine Lübnan ile Suudi Arabistan arasında yeni bir kriz patlak verdi. Macron yine durumdan vazife çıkararak Kardahi'yi istifaya ikna etti. Riyad, ülkelerine karşı dilini uzatan Kardahi'nin kabineden çekilmesini istiyordu. Kardahi direnmekten yanaydı ve Şii ortakları da destek veriyordu.
Macron, Körfez-Lübnan hattındaki gerilimde elini yakmadan pişmiş kestaneleri ateşten aldı. Saad Hariri meselesini de tatlıya bağlamıştı. Bu sefer de kimsenin ikna edemediği George Kardahi'yi ikna ederek çekilmesini sağladı. Bu nasıl oldu? Asaleten Maroniler veya Hıristiyanlar üzerindeki nüfuzunu kullandı. Bilindiği gibi Lübnan üzerinde Fransızların özel bir etkisi var. Dolayısıyla Şii mahallesine uğramadan veya kontenjanını kullanmadan George Kardahi'yi i çekilmeye ikna etti. Böylece meseleyi tatlıya bağlayarak Fransa'nın Lübnan ve Körfez'deki nüfuzunu güçlendirmiş oldu. Ardından da hasılatı toplamak için Suudi Arabistan'a damladı ve bu ülkeye yararlılığını hatırlattı. Deli filozof Bernard Henry Levy ile de gidebilirdi lakin deli filozof şimşekleri üzerine çıkıyor.
Louis Massingnon çizgisinden gelen Gilles Kepel'i beraberinde götürdü. Ona maiyet veya refakatçi bilim adam ya da oryantalisti demek yerinde olur. Ortadoğu'da hissesi yükselen ülke yanına ünlü bir oryantalisti de katıyor. Bir ara Mitterrand ile Özal döneminde Ankara'da büyükelçilik yapan Éric Rouleau da Kahire'nin sokaklarını Le Monde gazetesi adına arşınlıyordu. Çetin Altan gibilerinde dostu olan Éric Rouleau aynı hizmetini diplomasi alanında da sürdürmüştür. Hatta Éric Rouleau ile Yevgeni Primakov'un aynı yıllarda Kahire'de tatlı bir rekabet yürüttükleri bilinir. Birisi Le Monde adına diğeri de Pravda adına! Yevgeni Primakov vefatından evvel Rusya'nın en etkili beş kişisinden birisiydi. Gazeteci, istihbaratçı geçmişiyle birlikte başbakanlığı da uhdesinde toplamış ve Saddam ile son görüşen siyasetçi unvanını almıştı. Başbakanlığa kadar gelmişti. Éric Rouleau ise diplomat seviyesinde kaldı ve ardından da hayata gözlerini yumdu.
Uzun yıllar Le Monde gazetesinde çalışan, Ortadoğu ve Arap dünyası uzmanı Rouleau, 1988 ve 1991 yılları arasında Ankara'da büyükelçilik yaptı. Eski Cumhurbaşkanı François Mitterand'a yakınlığı ile tanınan Rouleau, 1980'li yıllarda terör örgütü ASALA saldırılarının ardından bozulan Türk-Fransız ilişkilerinin düzeltilmesi amacıyla göreve getirilmişti. Kariyerini önemli bir bölümünde gazeteci olarak çalışan ve çok iyi derecede Arapça bilen Rouleau, Türkiye'den önce Tunus'ta büyükelçilik yapmıştı. Ortadoğu ve Arap dünyası hakkında kitapları olan Rouleau, gazeteciliği döneminde, özellikle Libya ve İran devlet temsilcileri ile Fransa arasında ''arabuluculuk ve mesaj getirip, götürme'' görevleri üstlenmişti.
Bizde de benzeri misyonları ifa eden gazeteciler olmuştur. Hürriyet adına savaş öncesinde Saddam Hüseyin ile mülakat yapan Lütfü Akdoğan bunlardan birisiydi. Kısa bir zaman önce vefat etti. Keza Cengiz Çandar da Özal ile birlikte sanırım 1987 yılında Suriye'ye gitti ve Özal da bazen bu gibi isimleri özel ulak olarak kullanmıştır.
Gilles Kepel'in Macron tarafından embedded pozisyonda yani refakatinde götürmesinin bir başka sebebi daha olmalı. O da Olivier Roy ile birlikte siyasal İslam ve İslamcılar hakkındaki bilgi birikimidir. Macron, Gilles Kepel'i yanında götürerek ev sahiplerini engin bilgisinden yararlandırmak istemiş olabilir. İki tarafın da ortak düşmanı siyasal İslam ve bunun da uzmanı Gilles Kepel! Ziyaret sırasında bu zat Suudi Arabistan'a oryantalistik hizmet sunmuş olmalıdır.
Lawrance, Suudileri Osmanlılardan kurtardı! Gilles Kepel de belki şapkadan tavşan çıkarır ve Suudi Arabistan'ı siyasal İslam belasından kurtarır!
Suudi Arabistan 1979 yılında hac mevsiminde (tam da Kasım-Aralık aylarına denk gelmiştir) Kabe baskınında da Fransız komandoları kullanmıştır.
Gilles Kepel de başka bir alanın komandosu! Biz de bir zamanlar Komando Ayvaz ünlüydü varsın Gilles Kepel de Suudi Arabistan da başka bir alanın komandosu olarak ünlensin! Ne de olsa oryantalizm sömürgeciliğin öncü ve keşif koludur.
Mustafa Özcan