Ümmilik ile öğrenilmiş cehalet arasında
Okuma yazma ümmiliği giderir ama cehaleti gidermez. Bazen de azdırır, pekiştirir. Eğitim yoluyla cehaletin pekiştirilmesine biz 'öğrenilmiş cehalet' diyoruz. Bir diğer ifade ile cehl-i mürekkep. Merhum Doğan Cüceloğlu bu hususta şunları söyler 'öğrenilmiş cehalet, doğru bilinen yanlışların nesillere aktarılmasıyla, tekrarlanmasıyla oluşur. Tehlikelidir çünkü gerçek doğruların öğrenilmesi engeller." Bazen eğitim yoluyla elde edilen cehalete de mürekkep veya katmerli cehalet denmektedir. Çünkü bu cehalet insana bilmediğini bildiğine dair güven verir ve bu suretle mürekkep cahil insan iddia makamında aklına geleni söyler, dilli de buna tercüman olur. Hezeyan gibi hususlar bunun sonucudur. Alim kişinin en büyük özelliği tevazudur. Bu itibarla Allah Kur'an'da 'kulları arasında Allah'tan hakkıyla alimler korkar' buyurmaktadır. Tevazuyu kuşanmaya sevk etmeyen ilim angaryadır. Sinede bir yüktür. İlmin ilk mertebesi iddia, ikinci makamı veya mertebesi mahviyet üçüncüsü de hiçliktir. Bilgi denizinde kaybolmaktır. İddiadan külliyen vazgeçmektir. Hayret denizinde yüzmektir. Merhum Ziya Paşa bu gerçeği çok veciz bir biçimde ifade etmiştir: "İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez, Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez." Bu gerçek, anonim şekilde şöyle ifade edilmiştir: ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler. İnsanoğlu dünyanın sadece zahirini kendine dönük yüzünü biliyor. Gerçeği ihata etse zaten bu kadar iddia sahibi olmaz. İçkin ve aşkın dünyalarda kendini kaybeder.
Arap Birliği Teşkilatı 1970 yılında her yılı Kanun-u Sanisinin sekizinci gününü yani Ocak ayının sekizinci gününü ümmilikle mücadeleye ayırmıştır. Arap alemi dünyada ümmilik oranının ve sınırının en yüksek seviyelerde seyrettiği bölgelerden birisidir. O günden bugüne Arap dünyasında eğitim alanında bir patlama oldu ve açık büyük oranda kapandı. 1979 yılında Amman'dan Kahire'ye giderken istimare denilen bilgi formunu dolduruyordum. Bir ara arkamda bir sıra oluştuğunu hissettim. Baktım Mısırlılar bilgi formu doldurmak için sıraya girmiş ve benden yardım istiyorlar. Ne kalemleri ne de okuma yazmaları vardı. O sıralarda Mısır'da özellikle fellahlar arasında okuma yazma oranı oldukça düşüktü. Adeta cahiliyet döneminden beri Araplar arasında okuma yazma oranı düşük olmuştur. Yahudi asıllı Macar oryantalist Vambery, Orta Asya Seyahatnamesinde Türk illeri için de benzeri tasvirlerde bulunur. Okuma yazma açığı kapatılmış ama eğitim süreci talim değil taalim yani bilgiçlik üretmiştir. Ukalalık denilen vasfı artırmıştır. Bu defa okuma yazma oranı artmış ama paralelinde manevi cehalet de tavan yapmıştır. İnsanlarda tevazu değil olumsuz yönünden öz güven patlaması yaşanmıştır. Bunun sonucu ötekine ya da bilene saygı azalmıştır. Bilenlerin yerine bilgiçler geçmiştir. Bu da insanları gerçek bilgiden veya ilimden mahrum kılmıştır. Sözgelimi, 1952 yılında Ürdün'de yüzde 88 olan ümmilik oranı seneler arasında düşerek günümüzde 5.1 seviyesine inmiştir. Ama suç oranda patlama da tavan yapmıştır. Arap dünyasının genelinde ise ümmilik oranı hala yüzde 20'ler seviyesinde bulunmaktadır. Bu da azımsanacak bir oran değildir.
Yine de ümmilik oranında hatırı sayılır bir azalma var. Lakin alınan eğitim milli ve İslami kimliği besliyor, perçinliyor mu? Ya da bu yönde gerileme mi yaşanıyor? Geri kalmış ülkelerde darbe süreçlerinden sonra iki alanda kampanya yürütülür. Doğum kontrol kampanyaları bir de okuryazarlık kampanyası. Zannederim 12 Eylül sürecinde de yeniden bir okuryazarlık kampanyası açılmıştı. Bunlar küresel mühendislik ürünü kampanyalar olsa da nihayetinde okuryazarlığın artması faydalı bir uğraş ve kazanımdır. Lakin bunun içeriğini iyi ve güzel bilgilerle donatmak gerekir. İmam Şafii'nin bir şiir divanı vardır ve burada hocası Vekii'ye ezberinden şikayet etmektedir. Der ki:
Vekii'ye, ezberimin yetersizliğinden şikayet ettim.
Bana günahları terk etmemi tavsiye etti.
Duyurdu ve haber verdi ki ilim bir nurdur,
Allah'ın nuru asiye verilmez!
شَكَوتُ إِلى وَكيعٍ سوءَ حِفظي
فَأَرشَدَني إِلى تَركِ المَعاصي
وَأَخبَرَني بِأَنَّ العِلمَ نورٌ
وَنورُ اللَهِ لا يُهدى لِعاصي
İlim yoluyla ve ilim öğrenerek cehalete ulaşma noktasında benzeri uyarılar Yunus Emre cihetinden de gelmiştir. Yunus Emre de okumanın maneviyatına ya da muhtevasına temas eder ve şöyle der:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır!
Okumaktan maksat kendini tanımaktır ve kendini tanıyarak Allah'ın eserini keşfetmek ve eserden müessire geçebilmektir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yemen’de Şiileşme ve Sünnileşme dalgası (10.01.2022)
- Biz ve devşirme kurumlar (07.01.2022)
- Amerikan Marksizmi! (03.01.2022)
- Ver ve rahatla! (31.12.2021)
- Sokrat’tan Mesih’e: İlahi fısıltılar! (27.12.2021)
- İşlenmeyen demir pas tutar, dil körelir (24.12.2021)
- Dünya Arapça Günü (20.12.2021)
- Nefret toplumundan sevgi toplumuna (17.12.2021)