İbni Haldun’dan Seyyid Kutub’a…
Herkes medeniyet kurmaktan söz ederken Seyyid Kutub aksine medeniyetin sorunlarından bahsetmektedir. Daha doğrusu Batı medeniyeti olarak ete kemiğe bürünen maddi medeniyetin içi boş olduğunu ortaya koymakta ve bir eserinde bunu analiz etmektedir. Bu eserinin unvanını veya başlığını El İslam ve Müşkilatü'l Hadare koymuştur. İslam ve Medeniyetin Problemleri anlamına gelmektedir. Medeniyetlerin inişlerini çıkışlarını ve birbirlerinin yerlerine geçişlerine temas eder. Geçiş noktalarını ele alır. Seyyid Kutub medeniyetin sorunlarını elerken Batı medeniyetinin sorunlarını kastetmektedir. Batı medeniyetini İslam'ın değerleriyle karşılaştırmaktadır. Eskiler dünyaya ve ötesinde kainata alemü kevn-i fesat/ oluş ve bozuluş alemi derler.
Aristo, tabiat hakkındaki araştırma ve gözlemlerine dayanarak varlığın ezelî, varlığa hâkim olan genel yasanın da değişim (hareket) olduğunu, bu değişimin en belirgin biçimde oluş ve bozuluş şeklinde sürüp gittiğini, bunun bir başlangıç ve sonunun bulunmadığını söylüyordu. Bir başka deyişle tabiat kendini sürekli olarak oluş ve bozuluş biçiminde yeniliyor, tazeliyor. Buna göre her bozuluş bir oluşu, her oluş da bir bozuluşu meydana getirir. Oluş ve bozuluş kainatta nöbetleşme halindedir. Dekadans çöküş anlamına geliyor Araplar da bunu izmihlal ile karşılarlar.
Bu konuda sosyolojinin babası sayılan İbni Haldun ile Seyyid Kutup arasında tam bir mutabakat hali vardır. Lakin her birinin vizyonu asırlarına bakmaktadır. Seyyid Kutub el Hasais el insaniyyeden (insani özelliklerden) bahsederken İbni Haldun meanii'l insaniyyeden yani insani anlam ve değerlerden bahsetmektedir. Bu değerlerin kaybedilmesi insanlığı çöküş evresine götürür.
İbni Haldun, insani değerlerin veya insani anlamların bozulmasından (fesadu meanii'l'l insaniye) bahseder. Bunları beş madde sıralar ve altında toplar:
1-Dinamizmin kaybolması ve tembelliğin yaygınlaşması, yerine geçmesi.
2-Yalan, kandırmaca ve kaypaklığın tavan yapması, yaygınlaşması. Zahir ile batın arasında açığın büyümesi ve farkın kapanmaması. Nifak zemininin yaygınlaşması.
3-Cemaat veya ümmet üzerinde hile ve aldatmacının galip olması. Güvenilir insanın azalması.
4-Hamiyet ve mertliğin azalması. Bencilliğin tavan yapması.
5-Ümmetin başkalarına bakım ve himayede yük olmasıdır. Başkalarının ianesiyle yaşamasıdır.
Bu insani değerlerin ortadan kalkması çöküş devrine işaret ediyor. Aristo bu dönüşümlere ebediyet atfetse de dini metinler büyük bozulmadan ve son bozulmadan yani kıyametten bahsediyorlar. Aristo'nun yaklaşımı bize çöküş devrelerinin tenasuhunu veya döngüsünü akla getiriyor. Bu sonsuz bir döngü demektir. Halbuki dini metinler bize başlangıç devresini öğrettiği gibi bir de kapanış devresini kevnü fesadı yani bir yok oluş demini yani dirilişi haber veriyor. Kıyamet diriliş anlamına gelmektedir.
İbni Haldun'un bu beş maddelik çöküş alametleri veya insani değerlerin bozulması meselesiyle ilgili tespitleri bize bir başka boyutta makasıtçı anlayış veya fıkhı hatırlatmaktadır. Gazali ve Şatibi'nin ortaya koymuş olduğu beş temel esas (külliyat-ı hamse ve zarurat-ı hamse) kuralı vardır. Bunlar bilahare daha da kabarık hale gelmişlerdir. Bunlar canın, malın, aklın, dinin ve neslin korunmasıdır. Günümüzde de bu makasıtçı çığırı Ahmet Raysuni ve ekolü sürdürmekte ve yürütmektedir. Günümüzde bir benzeri akım olarak sosyal bilimlerin İslamileştirilmesi akımını da İsmail Raci el Faruki başlatmıştır.
Seyyid Kutup da bu bozulma meselesine el atmıştır. El İslam ve Müşkilat'ül Hadare/İslam ve Medeniyetin Sorunları başlıklı eserinde insani değerlerin veya özelliklerin aşınmasından bahseder. Her ne kadar umum başlıkta İbni Haldun'a benzer bir kavram kullansa da o günümüz Batı medeniyetinin çöküş illetlerini teşhis eder ve bozulmasını istikra yoluyla ana iki temele dayandırır. Bunlardan birisi mekanikleşme ve robotlaşma eğilimidir. Şimdi gerçekten de robotlaşma eğilimini gösteren yapay zeka konusu giderek mesafe almakta ve ivme kazanmaktadır. Hatta kimileri yapay zeka üzerinden 'beklenen Mehdi'nin silüetine de ulaştıklarını varsaymakta veya iddia etmektedirler.
İkincisi ise hayvanlaşma eğilimidir. İnsanlığın behimi arzularına kapılmasıdır. Akıl ve ruh yerine mide ile uçkur arasında seyretmektedir. Bunu aynı kökenden gelen iştah ve şehvet olarak da ifade edebiliriz. Moğollar karşısında Müslümanların yenilmesinin temel nedeni de bunlardır. Nitekim bir hadis-i şerifte 'Allah yüce ve şerefli işlerden hoşlanır ve hafif işleri de kerih görür' buyrulmaktadır. Günümüz medeniyetinin bağbozumu da bu iki illet nedeniyle gerçekleşebilir. Seyyid Kutup insani özelliklerin ya da başka bir ifadesiyle fıtratın insanı hayvanlık ve robotlaşma eğiliminden kurtaracağını ve kurtardığını söyler. Lakin kutsal değerlere kulak asmayan insanoğlu tavsiyelere uymaz. Günümüz medeniyeti sonuçta robotlaşma ve hayvanlaşma eğilimini körüklemektedir ( El İslam ve Müşkilat el Hadare, Guraba Yayınları. S:19, İstanbul). Seyyid Kutup bu eserini 60 yıl önce yazmıştır ve hala güncelliğini korumaktadır.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ateizm dine baskın çıkabilir mi? (13.07.2023)
- Fakirin ihtiyacı, zenginin imkanı (10.07.2023)
- Pompei’nin son günü (06.07.2023)
- Karmatilerden Kur’an kundakçılarına (03.07.2023)
- Hicaz esintileri (30.06.2023)
- Dünya barışına giden yol (26.06.2023)
- Türk düşmanlığında İran-Amerikan ortaklığı (22.06.2023)
- Baklayı ağızlarından çıkardılar (19.06.2023)