1445 yılından beklentiler
Çağlar insanların önüne içi doldurulmuş olarak mı gelir yoksa içi boş bir halde mi gelir? Boş olan içini bilahare insanlar mı doldurur? Tarihe ve asırlara Tabula rasa olarak bakanlar onda içi boş bir levha görürler ve o levhayı insanlar işleyerek ve amelleriyle doldurur.
Hicri 15'inci asırla alakalı olarak eser veren isimlerden birisi de Ebu'l Hasan en Nedevi olmuştur. Kitabının adı: Al Karn el Hamise Aşere el Hicri el Cedid Fi Dav'il Tarihi ve'l Vakii'dir. Vakıa ve Tarih karşısında, ışığında 15'inci Yeni Hicri Asır. 15'inci hicri asırla alakalı olarak öngörü makamında birden fazla kitap kaleme alınmıştır. Bunlardan birisi de Fazlurrahman'ın yazdığı İslam adlı eseridir. Bu eserde daha ziyade İslam dünyasının fikri çalkantıları ve düzeyi konu ve analiz edilmektedir. Enver Cündi, el İslam: Ala Meşarifi'l Karni'l Hamise Aşere /15'inci Yüzyılın Varoşlarında İslam kitabı ise beklentilere ve müjdelere tercüman olmaktadır. Kitap vaktiyle Türkçeye de kazandırılmıştır. Ebu'l Hasan en Nedevi'nin ilgili eserine gelecek olursak; asırların içi boş zaman dilimleri olduğunu onu insanların dolduracağına hükmetmektedir. İnsanların kaderleri olduğu gibi asırların da kaderleri yok mudur? O olduğu fikrine pek iltifat etmemektedir. Bu yönüyle asırların karşımıza dolu geldiğini reddeder ve insanların da tahsilu hasıl makamında oldukları tezini reddeder. Halbuki ahir zaman hadiseleriyle ilgili hadisler de bunun tersinin olduğunu ortaya koyar. Mesela, veylül lil arab minşerrin kad iktarab/Yaklaşan şerden Araplara yazıklar olsun!
Bununla birlikte Ebu'l Hasan en Nedevi İslam takviminin ve tarihinin tespitinin şahsiyetlere değil olgulara dayandırıldığını ifade eder. Belki bu anlamda Beni İsrail'in Mısır'dan çıkışlarını (huruç) hatırlatabilir. Yine de huruç Yahudilere göre tarih veya takvim başlangıcı değildir. Museviler huruçtan sonra tekrar eski beldelerine yani Mısır'a dönmemişlerdir. Huruç Hazreti Musa ve Harun önderliğinde asli vatana dönüş ve devlet kurma ideali için gerçekleştirilmiştir. Müslümanlar ise Medine'ye hicretten hemen sonra çok geçmeden ilk göz ağrıları olan Mekke'ye yeniden kavuşmuşlardır. Medine'yi kurduktan sonra geldikleri şehre geri dönmüşlerdir. Lakin Medine sabit durakları ve menzilleri olmuştur. İslam takvimi Hazreti Peygamberin Mekke'den Medine'ye hicretiyle birlikte başlar. Diğer takvimler ise önemli bir şahsiyetin doğumu veya ölümüyle birlikte başlar. Ya da bir devletin kurulması ya da büyük zaferiyle start alır. İslam ise diğer dinlerden farklıdır. Dinine peygamberinin ismini koymamıştır. Dini, risaletinin ismiyle müsemmadır. Bu risalet İslam'dır. İslam bir kimsenin adı değildir. İlahi hükmün ve bir programın ve yöntemin adıdır. Allah'ın hükümlerine ve buyruklarına boyun eğmektir. Teslimiyettir.
Musullu dostumuz Rebii el Hafız ise İslam ülkeleri arasında hicri takvimi ve tarihi kullanmayan tek ülkenin İran olduğunu ve takviminde ayların isimlerinin İslam'dan önceki tanrılarının isimlerinden mülhem olduğunu ifade eder. İbrahim Reisi'nin eşinin dediği gibi, İranlılar sadece Sasanilere yani kendilerine dostturlar. Bu anlamda ne Türkler ne de Araplara zerre kadar dostlukları yoktur. Müslümanlar ister aktif veya pasif olarak kullansınlar hicri tarih konusunda hemfikirdirler. Takvim ihtiyacı tarihlendirme ihtiyacından kaynaklanır. Hazreti Ömer amillerine yani emri altında çalışanlarına tarihsiz mektuplar gönderir. Onlar da bu durumdan şikayet ederler. Mektupların tasniflerinde zorluklar yaşadıklarını arz ederler. Hazreti Ömer de sahabelere danışır. Bazıları bi'setin, vahyin başlangıcının yani peygamberlik tarihin esas alınmasını ister. Bazıları da hicretin esas alınmasını önerir. Bunun üzerine Hazreti Ömer bu fikirde karar kılar ve bunu şöyle gerekçelendirir: "Hicret hak ile batıl arasını açmış, ayırmıştır…" 'Hicreti tarihin başı olarak kullanın' buyurur. Bu karar hicri 17'inci yılda kabul edilir ve yürürlüğe girer. Hıristiyanlıkta olduğu gibi Müslümanların takvimi peygamberin doğumunu yani miladı esas almaz. Aksine İslam devletinin ete kemiğe büründüğü bir münasebeti ve etkinliği esas alır. Öyleyse Peygamberin manevi mirası hicret ve onun ifade ettiği anlamdır.
1445 hicri yılına gelecek olursak. 2023 ile 2024 karmasına çıkıyor ve yıllarını ortadan yarıyor. Zü's seneteyn denilebilir. Belki de Zülkarneyn'e manevi gölgelik etmektedir. Bu anlamda cumhuriyetin kurulması ile hilafetin kaldırılmasına zemin olan, tanıklık eden, şahit olan senelerin simetrisini kapsamaktadır. 2023 itibarıyla cumhuriyetin kurulmasının üzerinden 100 yıl geçmiş oluyor. 1445 yılının ikinci yani 2024 yılına bakan yarısında, yüzünde ise hilafetin kaldırılmasının 100'nücü yılı ile karşılaşıyoruz. Bu durumda 2023 ile 2024 tek bir yıldan yani 1445 yılından ibaret oluyor.
Raid Salah ile Kemal Hatip İslam'ın yenileneceği hususunda bu iki yıldan yani 1445 hicri yılından umutlarını dile getirdiler. Çeşitli konuşmalarında bunu dile getiriyorlar. Birçok kişi Youtube hesabından yeni yılı değerlendirdi ve müjdeli beklentilerini dile getirdi. Bunlardan birisi de Şeyh Tamir İbrahim'dir. 1445 hicri yılının tarihte en önemli ve tehlikeli hicri yıl olma vasfına haiz olduğunu ifade etmiştir. Buna mukabil bu müjdeye not düşenler her yeni hicri yılın başında bu tür müjdelerin dile getirildiğini ama arkasının gelmediğini, kesildiğini söylüyorlar.
Yahudiler her zaman Kudüs'ü hafızalarında canlı tutmuş, dualarında "Gelecek yıl Kudüs'te buluşalım" diyerek buraya olan dönme arzularını diri tutmuşlardır. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Müslümanlar da külfetli de olsa, yolculuk uzasa da 'Sana'ya varmadan olmaz' demişlerdir! Burada San'a kutlu devirlere dönüş olmalıdır.
1445 yılının umutlara tercüman olması ve güzel günlere kavuşturması ümidiyle. Güzel günlerinin altında gölgelenmek niyetiyle. Umarım, 1445 yılı tarihin akışında bir dönüm noktası olur.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İbni Haldun’dan Seyyid Kutub’a… (16.07.2023)
- Ateizm dine baskın çıkabilir mi? (13.07.2023)
- Fakirin ihtiyacı, zenginin imkanı (10.07.2023)
- Pompei’nin son günü (06.07.2023)
- Karmatilerden Kur’an kundakçılarına (03.07.2023)
- Hicaz esintileri (30.06.2023)
- Dünya barışına giden yol (26.06.2023)
- Türk düşmanlığında İran-Amerikan ortaklığı (22.06.2023)