Nefes alamıyoruz
Giorgio Agamben bir defasında, insanların kendilerine dayatılan önlem ve sınırlamaları kabullenmelerini kolaylaştırmak için "ekonomik kriz" kavramının kullanıldığını söylemişti.
Bununla da kalmamış, "Bugün ekonomik kriz, 'itaat etmelisiniz!' anlamına geliyor..." demişti.
Neye itaat mi?
Neye olacak, küresel kapitalist sisteme.
Filozofumuz, kapitalizmin şimdiki işleyiş tarzında rasyonel olan hiçbir şeyin olmadığını söylemeyi de ihmal etmemişti.
Demek istediğim şu:
CHP'nin Kemal Derviş'inin açtığı yolda ilerleyen AKP'nin Babacan'ına ve uyguladıkları sisteme tek bir eleştiri getirmeden müthiş bir iştiyakla "ekonomik kriz"den bahsetmek, "küresel kapitalist sisteme itaat edin" demekten öte anlam taşımaz.
Söz konusu sistemin "gelişmekte olan ülkelerde" er veya geç kriz üretmemesi bizzat sistemin doğasına aykırıdır.
Alternatif bir sistem öneriniz yoksa "kriz" yaygaranız nihayetinde "küresel kapitalist sisteme itaat edin" dayatmasına çıkar.
Ya küresel sistem artık "itaatinizi" kabul etmiyorsa?
Daha doğrusu, "itaatinizin kabulü" egemenliğinizden taviz vermenizden, mesela, parçalanmış bir Türkiye'den geçiyorsa ne yapacaksınız?
Zillete boyun mu eğeceksiniz?
O halde bu "kriz" yaygaraları, bu ekonomik güvensizlik oluşturma gayretleri nedir?
***
Yargıda güvensizlik oluşturmak için de "Mehmet Akif bugün bu ülkede yaşayamazdı" diyecek kadar tozuttular.
İşin garibi...
Sırf hocalarının Suriye politikasını eleştirdiğimiz için "birileri" beni, merhum Akif Emre'yi ve Prof. Mahmut Erol Kılıç'ı ölüm bildirileriyle hedefe koyduğunda ağızlarını açıp tek kelime etmeyen de bunlardı.
Yargıda kusur yok demiyorum.
28 Şubat mağdurları hâlâ zindanlarda çile dolduruyor. FETÖ'nün "Selam - Tevhid" kumpası bile nihayete ermiş değil.
Ama yargı artık FETÖ'nün kumpas aparatı da değil. Tam aksine, kumpasçıları mahkum ediyor.
Eleştiri ayrı kara propaganda ayrıdır.
FETÖ yargısı marangoz imamlardan aldığı direktiflerle hüküm verirken "hukukun üstünlüğü" diyenlerle birlikte, "yandık, bittik... ifade özgürlüğümüz kalmadı... nefes alamıyoruz.." yaygarası yapmak nedir?
FETÖ'yü mahkum eden yargıyı itibarsızlaştırmak için her fırsatı değerlendirmek kimin amacına hizmet etmektir?
Bakınız, Astsubay Üstçavuş Önder Çayır'ın "hikayesi" dün medyaya yansıdı.
FETÖ'nün İzmir'deki "askeri casusluk kumpası" marifetiyle ordudan ihraç edilmişti.
Sebze halinde hamallık yapıyordu.
Yerden yere vurduğunuz yargının aldığı kararla görevine dönecek. TSK'den ihraç edilmesinden bugüne kadar alması gereken yaklaşık 250 bin TL de kendisine ödenecek.
FETÖ'nün yargıya hakim olduğu dönem olsaydı, bu kararı veren mahkeme heyeti Silivri'yi boylardı.
Bu "değişime" karşı çıkan FETÖ'cülerle birlikte neden yargıyı itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz?
"FETÖ'cülerle Natotürkçüler birlikte hareket ediyor" deyince de kızıyorsunuz.
Salih Tuna - Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Erdoğan bunu bize nasıl yapar? (02.01.2019)
- Tezgâhınız batsın (26.12.2018)
- Ah Şevket Bey! (19.12.2018)
- Sen o koltuğa ancak böyle oturabilirsin (18.12.2018)
- Hakkımız elimizden alınmasın! (13.12.2018)
- Ona sarılan siz değil misiniz? (08.12.2018)
- Atatürkçü müsün Natotürkçü mü? (05.12.2018)
- Tercih mi zaruret mi? (21.11.2018)