Şeyh Hamdullah
Hat san'atı'nın büyük isimleri - 1
Daha evvelki onbir yazımızda hat san'atını umûmî olarak tanıtmağa çalıştık. Şimdi de bu san'atın Osmanlı topraklarında yetişen büyük isimlerini okuyucularımıza sırayla anlatmak niyetindeyiz. Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde hat, Abbâsîler devrinin (850-1258) hat üstâdı Yâkûtü'l-Musta'sımî (ö.1298) üslûbuna tâbî idi. İstanbul'un fethinden (1453) sonra yerli ve millî bir üslûba bürünen aklâm-ı sitteye bu hüviyeti kazandıran Şeyh Hamdullah isimli yazı dehâmızı tanıtarak başlıyoruz.
ŞEYH HAMDULLAH (1429 - 1520)
XIV. asrın sonlarında Osmanlı idâresine geçen Amasya, bir ilim ve san'at merkezi hâline geldikden sonra, birçok Buharalı Türk'ün hicret yeri olmuşdu. Bunlar arasında, "Sühreverdî" tarîkatine mensûb olan Mustafa Dede isimli bir şeyh de vardı. Bu zât, İslâm Peygamberi'nin "Evleniniz, çoğalınız" tavsıyesine, şahsı için uyma zamânının geldiğine kanaat getirmiş olmalıydı ki, bir gün Amasya'da gezerken rastladığı keşfi açık mubârek bir zât, onun kalbinden geçenleri okuyup: "Ey Dede! Senin evleneceğin, filân mahallede bir fakîr kadının kızıdır; ondan başkası değildir. Almakda tereddüd etme!" dedi.
Mustafa Dede, hemen bu emri yerine getirerek o fakîr kızını buldu ve evlendi. Sonra, o keşfi açık zât ile tekrar görüşdüğünde sözlerinin sebebini sordu. O mubârek adam, bu defâ ellerini kaldırdı ve: "Madem ki, sen o fakîrenin kızını aldın. Allâh, sana ondan öyle bir çocuk versin ki, kemâlâtı, irfânı ve güzelliği, her yerde bilinip söylensin. Nâmı, kıyâmete dek kalsın, ismi de Hamdullah olsun" diye duâ etdi.
İşte, Hamdullah ismini verdikleri istikbâlin bu hat dehâsı, muhtemelen 1429 senesinde Amasya'da doğdu. Büyüyüp de, ilim tahsîlinin yanısıra, hüsn-i hatta da alâkası artınca -o sıralarda Amasya'da bulunan- Hayreddin Mar'aşî 'den (ö.1470'den sonra) Yâkutü'l-Musta'sımî (ö.1298) vâdisinde aklâm-ı sitteyi öğrendi; eski üstadlardan Abdullâhü's-Sayrafî'nin (ö.1344'den sonra) yazılarını da dikkatle inceledi. O esnâda, Fâtih'in şehzâdesi Bayezid (saltanatı: 1481-1512), Amasya Sancağına vâli olarak gelmişdi. Gerek Mustafa Dede'ye, gerekse oğluna karşı yakınlık duydu. Hamdullah Efendi'den hüsn-i hat öğrendi. Hattâ, babası Fâtih Sultan Mehmed'in husûsî kütübhânesi için bâzı eserleri de ona istinsâh etdirdi.
Fâtih'in 1481'deki ölümü üzerine, Şehzâde Bayezid, Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul'a geldi, hocası Hamdullah Efendi'yi de buraya çağırdı. Hareminde ona bir yer verip, "saray kâtibi" ve "yazı muallimi" olarak, hüsn-i hatla istediği şekilde uğraşmasını sağladı. Yazarken, Şeyh'in hokkasını tutar, rahat etsin diye sırtını yastıklarla beslerdi.
O zamanlar, aklâm-ı sitte dediğimiz altı cins yazıda (sülüs, nesih, muhakkak, reyhanî, tevkî', rıkā') daîmâ Yâkutü'l-Mustasımî'nin gelişdirdiği şîve makbûl sayılırdı, tabiatıyle Şeyh Hamdullah da bu vâdîde yazardı. Bir gün Hamdullah Efendi'yle sohbeti esnâsında -ki, bu tahmînen 1485 yılına rastlar- Sultan II. Bayezid, Hazîne'den yedi aded enfes Yâkut yazısı çıkarttırıp hocasına gösterdi ve: "Bu tarzdan gayrı bir vâdî ihtirâ olunsaydı iyi olurdu" diye teşvîk etdi. Bunun üzerine Şeyh, bir "yazı çilesi" ne girmek üzere birkaç ay Alemdağı'nda inzivâya çekildi ve "Hızır Aleyhisselâm'ın da yardımıyla" kendisine hâs yazı üslûbunu buldu, daimâ o vâdîde eser vermeğe başladı (Şeyh Hamdullah'ın aklâm-ı sitteye murakkası için bkz. Hat San'atı-1; resim 11). Ondan sonra, yazı san'atımızda bu "Şeyh vâdîsi" hâkim olup, arada yetişen büyük üstâdlar eliyle, daha da süzülerek saflaşdı ve en mükemmel şekliyle asrımıza kadar geldi (Resim 1).
Resim 1: Şeyh Hamdullah'ın nesihle yazdığı iki kıt'alı murakkaası.
Bu sebeble Şeyh Hamdullah için "kıbletü'l-küttâb" (yazıcıların teveccüh noktası) tâbîri kullanılır. Yine o sıralarda kendisinin bu muvaffakiyeti için:
"Şeyh oğlu Hamdi hattı, tâ kim buldu zuhûr
Âlemde bu muhakkak, nesh oldu hatt-ı Yâkût."
(Şeyh Hamdullah yazısı ortaya çıkınca, Yâkût yazısının hükmünün kalmadığı muhakkakdır) beyti söylenmişdir.
Sultan II. Bayezid'in, şahsî tilâveti için Şeyh'e yazdırdığı iki mushafdan biri hâlen Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi, A.5 ve diğeri İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kütübhânesi, A.6662'dedir. Hamdullah Efendi'nin annesi 1508 yılı başlarında -herhâlde yüz yaşına yaklaşmış olarak- vefat etdiğinde, Sultan'ın, 5000 akçe ve nâdîde bir elbise hediyesi ile Şeyh'i teselli etdiği, arşiv kayıtlarından anlaşılmakdadır.
San'atkârımız, Kur'ân-ı Kerîm (47 adet), en'âm-ı şerîf, Kur'ân cüzleri, duâ mecmûaları, kıt'a ve murakkaalar, meşk mecmûaları v.s. ile ömrünü değerlendirmişdir. Eserlerinden, zamânımıza kadar gelenler, müze, kütübhâne ve husûsî koleksiyonların başköşesinde yer alır (Şeyh Hamdullah'ın mushaflarından iki sahife ve murakkaasından bir kıt'a için bkz. Hat San'atı-5; resim 1 ve 2; ayrıca Hat San'atı-7; resim 1).
Hamdullah Efendi, eserlerinde dâimâ "İbnü'ş-Şeyh" (Şeyhoğlu) künyesini belirtir (Resim 2).
Resim 2: Şeyh Hamdullah'ın muhakkak-nesih hatlarıyla bir kıt'ası.
"Şeyh Hamdullah" şeklinde imzâsı görülmemişdir. Bayezid (İstanbul ve Edirne), Fîruzağa, Davud Paşa câmilerinin kitâbeleri onun celî sülüs hattına örnek olarak verilebilirse de, bu yazılar, sonraki celî telâkkisine göre çok ibtidâi kalır.
Hamdullah Efendi'nin yetişdirdiği talebenin kesin adedini tesbîte imkân yokdur. Fakat en başda gelenleri, kendi babasının ismini verdiği oğlu Mustafa Dede (1495-1538) ve dâmadı Şükrullah Halîfe'dir (ö.1543'den sonra). Bunların çocukları ve torunları da hüsn-i hat ile meşgūl olarak, yeni nesillere öğretmişlerdir. Yazı san'atı târihinde en çok hattat yetişdiren âile herhâlde Şeyh Hamdullah'ınkidir.
Daha Amasya'da iken kemankeşliğe (okçuluk) merak saran Şeyh Hamdullah İstanbul'a geldikden sonra, bir fetih yâdigârı olarak tesîs edilen Ok Meydanı'nda ok idmanlarına devâm ederdi. Onun bu hünerini bilen Bayezid Han, meydanın vakfını gelişdirmiş ve kendisini, burada kurulan Atıcılar Tekkesi'nin şeyhliğine tâyîn etmişdir. Esâsen, Hamdullah Efendi'nin isminin başındaki "Şeyh" ünvânı -tarîkat mensûbu olmakla beraber- tarîkat şeyhliğinden ziyâde, Atıcılar Tekkesi Şeyhi oluşundan gelmekdedir. Nitekim, 1505 yılında, Ok Meydanı'nda nâmına dikilen menzil taşında, kendisi "Reîsü'l-hattâtîn, Şeyhü'r-râmiyân" (hattatların reîsi, okçuların şeyhi) olarak tanıtılmakdadır. Hat san'atında da "Şeyh" kelimesi yalnız başına kullanıldığı vakit, bu, Hamdullah Efendi'ye delâlet eder.
Şehzâde Selim'in, babasını tahtdan indirerek, 1512 yılında Pâdişah oluşundan sonra, Bayezid-i Velî'ye son derece bağlı bulunan Şeyh Hamdullah, bu hareketden hoşnûd kalmadığını belirtircesine, Alemdağı'nın Sarıkādı (Sarıgāzi) köyünde inzivâya çekildi ve rivâyete göre, Yavuz'un vefâtına kadar (1520) İstanbul'a inmedi. Şeyh hattına meraklı olanlar, geçen asırda bile, onun yazılarından bulmak ümîdiyle bu köye giderlermiş.
Kānûnî Sultan Süleyman Eylül 1520 sonlarında Osmanlı tahtına çıkdıkdan hemen sonra, Şeyh Hamdullah'ı huzûruna kabul edip, kendisi için bir Kur'ân-ı Kerîm yazmasını istedi. Yaşlılığı ve hastalıkları sebebiyle özür beyân eden 91 yaşındaki hattatımız, mushafı yazması için hemşehrisi Muhyiddîn Amâsî'yi tavsiye ederek huzurdan ayrıldı.
1520 yılı nihâyetine doğru vefât etdiğinde, cenâzesi -namazı Ayasofya Câmii'nde kılınarak- Üsküdar'daki Karacaahmed kabristanına defnolundu (Resim 3).
Resim 3: Şeyh Hamdullah'ın Karacaahmed Sultan kabristanındaki kabir kitâbesi.
Hattatların bir kısmı "Şeyh sofası" denilen ve hâlâ duran bu mahallin civârına gömülmeyi şeref saymışlar; bu san'ata yeni başlayanlar arasında da onun kabir toprağında bir hafta bekletdikleri kalemle hat öğrenmekden mânevî feyz umanlar çıkmışdır. Mustafa Dede'ye oğlu Hamdullah için daha doğmadan duâ eden mubârek pîrin kerâmeti sürüp gidiyor. Zîrâ vefâtı üzerinden beşyüz yıla yaklaşan bir zaman geçdikden sonra bile, Şeyh Hamdullah'ı hayırla ve hayranlıkla yâ da devâm ediyoruz; dünya durdukça da, elbet öyle olacakdır.
Prof. Uğur Derman
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bir hattatın yetişmesi (29.08.2017)
- Hat san’atının kullanılma sâhaları - 5 (22.08.2017)
- Hat san’atının kullanılma sâhaları - 4 (14.08.2017)
- Hat san’atının kullanılma sâhaları - 3 (07.08.2017)
- Hat san’atının kullanılma sâhaları - 2 (27.07.2017)
- Hat san’atının kullanılma sâhaları - 1 (21.07.2017)
- Hat San’atında Osmanlılar (13.07.2017)
- Hat san’atında Türkler (05.07.2017)