Mütefennin bir şeyh tipi: Hezârfen Edhem Efendi
Osmanlı devrinde yaşayıp da, teknik konuları Mühendishâne hâricinde yetişerek meslek edinen, üstelik menşe' îtibariyle sûfiyâne bir konuma sâhib bulunan bir müstesna şahsiyeti yazı konusu olarak seçişim boşuna değildir. Çünkü –bilebildiğimiz kadarıyla– Hezârfen Edhem Efendi ne mistik, ne de teknik tarihimizde benzeri olmayan bir zâtdır; bu sebeble, onu sizlere Osmanlı tabiriyle: "mütefennin bir şeyh tipi" olarak tanıtıyorum. Nakş-bendî tarîkatıne bağlı Üsküdar (Sultantepesi) Özbekler Dergâhı'nın şeyhi Sâdık Efendi'nin (ö.1846) oğlu olarak, 1826 yılında anılan tekkede doğan İbrahim Edhem Efendi, mahalle mektebinden sonra dergâh terbiyesi görmüş; babasından ve amcası Receb Efendi'den, ayrıca oraya gelen Buhârâlı âlimlerden ders alarak yetişmişdir.
Fevkalâde istîdadı ve çalışkanlığı sâyesinde mimarî, hendese, kozmoğrafya ve teknik bahislerde o devrin akademik seviyesine erişen Edhem Efendi, Çağatayca, Arabça, Farsça. Ermenice ve -teknik kitablardan faydalanabilecek kadar- batı dillerini öğrenmişdir. Diğer amcası Abdürrezzak Efendi'den sonra Dergâh'ın şeyhlik makāmına geçmiş (1855), fakat fen ve ince san'atlara olan ilgisinden dolayı bu makāmı zamanla oğlu Sâdık Efendi'ye bırakarak, ibâdet saatleri dışında, meraklı olduğu konularla uğraşmayı tercih etmişdir. İnce marangozluk, doğramacılık, oymacılık, hakkâklik, dökmecilik, tornacılık, tesviyecilik demircilik, makinecilik, kıymetli kumaş dokumacılığı, matbaacılık sâhalarında ihtisas sahibi olan ve kendi beyâniyle "saatçilik dışında herşeyle ilgilenen" Edhem Efendi, ileri yaşlarında ta'lîk hattına merak sarıp, bunu Çarşanbalı Hacı Ârif Bey'den (ö.1892) öğrenerek yazıdan da icâzet almışdır (Resim 1).
Sultanahmed'deki Mekteb-i Sanayi kurulduğunda (1869), Midhat Paşa tarafından buranın îmâlat müdürlüğüne tâyin olunmuşdur. Sanayi Mektebi'nde birçok talebe yetiştiren Edhem Efendi, kendisini çekemeyenlerin tesir icrâ etmesi üzerine, Tâmirat-ı Âliye Müdürlüğü'yle Hicaz'a gönderilmişdir. İki defa Kâbe'nin içinde ve dışında işçilerle beraber bizzat çalışmış, bu iş için kullandığı malayı başka hiçbir işinde kullanmayarak saklamış ve "mûcib-i şefâat olur" ümidiyle, vefatında kendisiyle birlikte gömülmesini vasiyet etmiştir; bu vasiyetin yerine getirildiği de bilinmektedir.
Ayrıca, insanların içine düşmelerini önlemek maksadıyla Kâbe'deki Zemzem kuyusunun üstünü kafes şeklinde yekpâre kurşun dökerek kapatmıştır. Medine'de de Ravza-i Mutahhare'nin tâmiriyle meşgul olan Edhem Efendi, İstanbul'a avdetinde resmî bir vazife almayıp, dergâh mensublarını ve oraya gelen Buhârâlı misafirleri geçindirmek için, yukarda sayılan çeşitli san'atlarını icra ederek hayatını kazanmıştır. Bu sebeple kendisi hezârfen (bin san'at sahibi) lakabiyle anılır. Babasından öğrendiği ebrîciliği de devam ettirmiş ve talebesinden Necmeddin Okyay (1883-1976) yoluyla, bu san'at zamanımıza gelebilmiştir.
Bizde ilk kurşun boruyu döken Edhem Efendi, Dergâh'da derin kuyudan su çeken bir de tulumba yapmışdır. Kadîm İslâm mütefenninlerinden Cezerî'nin (XIII. yy) de bunun gibi bir su çekme uygulaması olduğu bilinmekle beraber, Edhem Efendi'nin bundan haberi bulunduğu bile düşünülemez. Kendisinin îcâdı olan mekanik sünnet âletiyle Almanya'dan takdirname kazandığı bilinir. Bâzı eserlerinin teşhir edildiği 1867 Paris Sergisi'nden de bir madalya almıştır. Ressam Hüseyin Zekâi Paşa'nın (1859-1919) yaptığı yağlıboya tablosunda görülen işte bu madalyadır (Resim 2). Yine Dergâh'da imâl ettiği, hicrî 1290 (1873) tarihli buhar makinesini Üsküdar Şemsipaşa'da bir sandala tatbik edip pervane kuvvetiyle Kuzguncuk yakınlarındaki Paşalimanı'na kadar götürmüş, jurnal korkusuyla burada makineyi sandaldan sökerek tekrar Dergâh'a çıkarttırmışdır (Resim 3). Teknik konulardaki bu çalışmalar -hele bir dergâhda olursa- o devre göre çok ileri hamlelerdir.
Eserlerinde imza olarak Kâmi mahlasını kullanan Edhem Efendi, bunları Dergâh'ın mescidi altındaki "iş odası"nda îmâl eder; tezyînât ve teknik resim çizmeyi de bildiği için, yapacağı âlet ve eşyanın modellerini kendisi hazırlardı. Sonra dökümünü, tornasını, perdahtını bizzat yapardı. Son derece mütevazı, hoşsohbet bir zât olan merhumun zamanında Özbekler Dergâhı (Resim 4) bir ilim ve san'at akademisi hâlinde olup devrin âlim ve san'atkârları (meselâ Salih Zeki Bey, Harbiye Mekteb Nâzırı Gâlib Paşa) ondan feyz almak için dâima ziyaretine gelirlerdi. Gençliğinde okçuluğa merak sarıp bu ata sporunda da başarı gösteren Edhem Efendi, Doksanüç (1877) Harbi'nde "Mevkib-i Hümâyun" adıyla Üsküdar'da teşkil edilen Millî Tabur'da kumandanlık vazifesiyle bulunmuştur.
Eserlerinden saklanabilen pek azı, yakın zamanlarda yeniden onarılan Özbekler Dergâhı'nda muhafaza olunmaktadır. Bunların bulunduğu dolabın üstüne, kendisi tarafından tertîb edilmiş -aslı Arabça olan- "Nakışlar dolapda saklıdır, onları yapan da toprakda gömülüdür" meâlindeki beytin yazdırılmasını vasiyet etmiş; bu vasiyeti, ebru talebesinden hattat Aziz Efendi (1871-1934) tarafından yerine getirilmiştir.
8 Ocak 1904 cuma gecesi, dergâhın mescidinde, yatsı namazı arasında üç İhlas-bir Fatiha okunurken "âmennâ ve saddaknâ" (inandık ve tasdik ettik) dedikten sonra secdeye kapanan ve bir daha da kalkmayan Edhem Efendi, ertesi gün Dergâh'ın hazîresine defnedilmişdir. Kabir kitâbesindeki manzume onun hayranlarından olan şâir Rızâ Tevfik Bey'e (1869-1949) âiddir. Eski Vaşington sefirimiz, doğu ve batı kültürlerine sâhib olan hariciyecilerimizden merhum Münir Ertegün (1882-1944) de Edhem Efendi'nin torunudur.
Yeni bir çalışmaya giriştiğinde, yanındakilerin kendisine olan tavsiye ve tekliflerini: "Tecrübeyi göğe çekmediler ya, onu da deneriz" sözleriyle karşılaması, Hezârfen Edhem Efendi'nin bir ilim ve fen adamı fıtratına sâhib olduğunu göstermektedir.
Prof. Uğur Derman
Resim 1: Edhem Efendi'nin celî ta'lîk bir levhası.
Resim 2: Hüseyin Zekâi Paşa'nın fırçasından Edhem Efendi'nin yağlıboya tablosu.
Resim 3: Edhem Efendi'nin yaptığı buhar makinesinin plakası ve pervânesi.
Resim 4: Özbekler Dergâhı'nın tamirden önceki eski hâli.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yek-çeşm Mehmed Nûri Sivâsî (29.05.2021)
- Hattat Ferid Bey (21.05.2021)
- Mûsikîşinas ve hattat Hacı Nûri Korman (14.05.2021)
- Matbû’ mushaflarıyla tanınan Kayışzâde Hâfız Osman (07.05.2021)
- Gubârî meraklısı bir hattat: Mehmed Fehmi Efendi (29.04.2021)
- Hattat Sâmi Efendi’nin diş kirası (23.04.2021)
- Nesih hattı üstadlarından: Yahya Hilmi Efendi (16.04.2021)
- İbrahim Alâeddin Bey (09.04.2021)