Kâğıda dâir - 4
(Bu makâlenin üçüncü bölümü geçen hafta neşredilmiştir)
Ta'lîk Kâğıdları:
Ta'lîk yazı -kalem bahsinde temas edildiği gibi- 2,5 mm. ağızlı bir kalemle, ekseriya dört satırlık düz veya mâil (eğri) bir kıt'a olarak yazılır. Bu biçimin sığabileceği büyüklük, aşağı yukarı 21 x 12 cm. eb'âdında bir kâğıddır. Ta'lîk kâğıdı (Resim 1), kâğıd üstüne yapıştırma usulü ile hazırlanır ki, buna murakka' germek denir. Murakka'nın (مرقع) kelime mânâsı "yama" demek ise de, hat san'atında kâğıdların üstüste yapıştırılarak mukavva hâline getirilmesine denilir. Aynı kökten gelen murakkaa (مرقعه) ise birçok yazıları ihtiva eden albüm mânasında kullanılır.
Nemlendirilerek gevşemesi temin edilen bir büyük kâğıd (bu ameliye için kâğıdın tavlanması tâbiri kullanılır) kenarlarından 2-3 santimlik bir hudud boyunca, tahta Yâhud cam üzerine nişasta veya un mahallebisi ile yapıştırılır. Ortası yapışmadan kalan kâğıd kuruyunca yine kendini çeker. Bunun üzerine yukarıda eb'âdını verdiğimiz düz veya hafif ebrîli kâğıdlar (Resim 2) birer cm. ara ile yapıştırılır, kuruduktan sonra âharlenir, tashîhe gelmesi için âhar birkaç kat sürülür. Alt kâğıdı her tarafdan yarım cm. kalacak şekilde kesilir ve kâğıdlar mührelenir. Önceki makalemizde bahsettiğimiz nişasta veya un âhari gibi hazırlanan muhallebi, yapıştırma işleri için yazı san'atında en çok kullanılan maddedir. Meşhur hattat Sâmi Efendi, ufak yapıştırma işlerinde muhallebi pişirmek yerine, komşu muhallebiciden su muhallebisi aldırır, üzerindeki kaymağını, iki eli arasında gerilmiş ibrişimi yürüterek alır ve kalanını yapıştırmada kullanırmış.
Kâğıdçılar, âharledikleri kâğıdlara imza koymadıkları hâlde, ta'lîk kâğıdlarının sol alt köşesine soğuk damga şeklinde ufacık bir mühür basarlar. Özenilerek yapılmış kâğıdların mühür zemînine önceden altın varak yapıştırılıp sonra üstüne mühür basıldığı da vâkî'dir. En mâruf kâğıdçılardan üçünün imza örneklerini (Resim 3)'de görüyorsunuz.
Ta'lîk Kâğıdçıları:
Kadri Usta: Meşhur ta'lîknüvis Yesârî Es'ad Efendi'nin (ö.1798) kapısında oturup üstâda yazı meşkıne gelenlere ta'lîk kâğıdı satarak hayâtını kazanan Kadri Usta'nın kâğıdları, hattatlar arasında Kadri kâğıdı diye mârufdur. Kadri Usta un muhallebisinden kalın âhar yapdığı için zamanla kâğıdlarında çatlaklar oluşmuşdur. Çatlamış âhara yazı yazılırsa, mürekkeb bu çatlaklardan kâğıdın bünyesine nüfûz eder ve temizlenemez. Kadri kâğıdı, tashîh edilmeye uygun ise de, kalem âdeta üzerinde kayar. Hattat Sâmi Efendi: "Kadri kâğıdına yazı yazmak, buz üstünde yürümeğe benzer" dermiş.
Ta'lîk kâğıdı îmal edenler arasında, Hasanür-Remzi (bu zâtın yapdığı kâğıdlara yazı çok rahat yazılır ve tashih edilir. Âhari beyaz gomalak ile hazırladığı anlaşılıyor), Muhtar, Rıfkı, Rif'atî, Ahmed, Memduh… gibi isimleri mühürlerinden öğreniyoruz. Ne yazık ki hiçbirinin hayâtı mâlûmumuz değildir. Özbekler Şeyhi Edhem Efendi de ta'lîk kâğıdı yapmış, fakat mühür basmamışdır.
Âharlı kâğıda yazabilmek için tebeşirli çuhayı üzerinde iyice dolaştırmak lâzımdır. Tebeşir, mührelenirken sürülen sabunun kayganlığını ve elden geçen yağı alır. Yağlı zeminde mürekkeb tutmaz. Odun külü, bu hususda tebeşirden de iyi netice verir. Âharli kâğıd üstünde yazarken meydana gelecek bir mürekkeb pürüzü veya yanlışlık, tashih kalemtıraşı ile hafifçe kazınırsa, âharli kısım mürekkeble beraber oradan çıkar. Âharli kâğıd yalanarak veya nemli süngerle silinerek de temizlenebilir.
Osmanlı resmî yazışmalarında âharli kâğıd üzerine yazılanların kazıma veya yalama yoluyla çıkartılma ihtimâline binâen, Dîvân-ı Hümâyûn'dan sâdır olan emirlerin âharsiz kâğıda yazılması mecbûriyeti vardı.
Kâğıd Açacağı:
Kemik, fildişi, sedef gibi maddelerden yapılan ve pek zarifleri görülen kâğıd açacakları, hattatlardan ziyade kitâbet ile uğraşanlar tarafından kullanılmış olup, bilhassa son asırda yazı takımlarında bulundurulan edevatdandır (Resim 4). Eskiden, basılmış kitabların katlanan formaları okuyucu tarafından açılır, çakı ile de yapılabilecek bu işlem için zarîf kâğıd açacakları îmâl edilirdi.
Dînî olduğu kadar millî bir san'at haline getirdiğimiz hüsn-i hattın yazılması için lüzumlu malzeme hakkında bu seri makalelerle okuyucularımıza bir fikir verebildiysem, kalem, mürekkeb ve kâğıdın üzerimdeki hakkını belki biraz ödemiş olurum…
Yazı Altlığı (Zîr-i Meşk)
Bugünkü modern çalışma masalarının süsü ve adıyla sanıyla frenk yapısı "sumen" üzerinde yazı yazmağa alışık olanlara, dedelerinin kullandığı yazı altlıklarını tanıtacağız.
Kıt'a ismini verdiğimiz, ortalama 12 x 21 cm. eb'âdındaki yazıları, eski üstadlar alışılagelen şekliyle diz üstünde yazarlardı. (Resim 5 ve 6)'da görüldüğü gibi, sedir veya minderde sol ayaklarının üstüne otururlar, sağ bacak ise; diz, göğüs hizasına gelecek şekilde dikilirdi.
Yazının diz üzerinde en mükemmel tarzda yazılabilmesi için kâğıdı düzgün tutmak ve yazdığını muntazam görebilmek gerekir. Bu sebeble bir altlığa ihtiyaç vardır ki, sağ el yazarken, yazı altlığı sâyesinde sol el, kâğıda istenen şekil ve istikāmeti verebilir.
Altlık yardımıyla diz üzerinde yazı yazarken ortaya çıkan bu portatif masa, aynı zamanda görüş açısına da uygun geldiğinden tercih edilmişdir. Zira, yazma sırasında kâğıdı tam dik açıdan kuşbakışı görmek, estetiği sağlamak bakımından olduğu kadar, gözün sağlığı için de lüzumludur.
Eskilerin zîr-i meşk (meşk altı) dedikleri yazı altlığı, mücellid ve müzehhibler tarafından sülüs, nesih vb. yazılar için ayrı (Resim 7), ta'lîk kıt'alar için ayrı (Resim 8) olmak üzere iki tarzda hazırlanırdı.
(Yazının devamı gelecek hafta…)
Prof. Uğur Derman
Resimaltları:
Resim 1: Düz renkli ta'lîk kâğıdı.
Resim 2: Hafif ebrîli ta'lîk kâğıdı.
Resim 3: Ta'lîk kâğıd îmâlcilerinden üçünün sırayla imzâsı: Hasanü'r-Remzi, Muhtar, Kadri.
Resim 4: Kâğıd açacağı.
Resim 5: Hattat Şevkı Efendi dizindeki yazı altlığı üzerinde yazarken (Ahmed Yakuboğlu'nun çizgileriyle).
Resim 6: Hattat Necmeddin Okyay dizindeki yazı altlığı üzerinde yazarken.
Resim 7: Sâmi Efendi'nin sülüs-nesih yazı altlığı.
Resim 8: Ta'lîk yazı altlığı.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.