Arama

Prof. Uğur Derman
Mayıs 24, 2024
Kâğıda dâir - 3

(Bu makâlenin ikinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Tanzîmattan sonra hüsn-i hat öğretimi için hattatların her talebeyle teker teker uğraşması güç olduğundan, matbû' meşklerin kullanılması cihetine gidilmiştir. Elimizde mevcud sülüs ve rık'a meşkleri, matbaada açık renkle kâğıda basıldıktan sonra, zannımızca gomalaka âhari bu kâğıtlara tatbîk edilip üzerlerine birçok defâlar yazılarak silinmesi cihetine gidilebilmektedir (Resim 1 ve 2'de bu husus görülüyor. Sülüs meşkının arkasında ise şu îzâhât yer almaktadır:

"Mârifet ü fen ve kemâl-i hüner / Sâhibini elbet eder mû'teber / Madalyanın resmidir."

Mir'âtü'l-Esrâr

İş bu Mir'âtü'l-Esrâr'ın çend kıt'ası manzûr-ı âlî-i Cenâb-ı Hılâfet-penâhî ve mazhar-ı tahsîn-i Hazret-i Pâdişâhî (Kâğıdın üzerindeki basılmış tuğra Sultan II. Abdülhamîd'e âid olduğuna göre, madalyayı veren de bu pâdişah olmalıdır) ve muhteri'îne ihtirâ' madalyasının altunundan bir kıt'ası ihsân buyrulmuşdur.

Eser-i Ziyâeddin (Ziyâeddin Efendi, meşhur hattat Şevkı Efendi'nin talebelerindendir)

Etfâl-i nev-resîdegân suluca mürekkeb ile kalemi pek basmayarak karalama yazdığı halde, kırk kere silinip yazılmağa bu kâğıdın kābiliyeti olduğu bittecrübe tahakkuk eylemişdir.

İmtiyâz-nâme numarası 39

Tab ü neşri sâhib-i imtiyaza âiddir.

Kur'ân-ı Kerîm'den başka diğer yazma kitablarda da kâğıdın her iki yüzüne yazıldığı için, iki tarafın da ayrı ayrı âharlanması lâzımdır. Nesih veya ince ta'lik yazılar, tashihe lüzum göstermediğinden kâğıdın bir kat âharlanması maksada kâfidir. Kitab şeklinde olmayan, kıt'a veya levha yapılacak yazılar kâğıdın sâdece bir yüzüne yazıldığı için, sadece o yüzün kuvvetlice âharlenmesi yeter. Çok kalın tabakalı âharın çatlamasına mâni olunamaz.

Kâğıdın Mührelenmesi:

Âharlenen kâğıd, bir hafta içinde mührelenmezse daha sonra yapılacak mühreleme esnasında çatlamağa başlar ki, o zamana kadar verilen emekler boşa gider. Bunun için nemli bir yerde muhafaza edilen kâğıdlar , üzerlerindeki tâze âharın yerine tesbiti için mührelenmeye tâbi' tutulurlar. Kâğıdlar çok kuru yerde durursa, âhar hemen çatlama gösterir. Bu âhar çatlaklarına şigâf ismi verilir. Çatlama keyfiyetini önlemek için, eskiden kâğıdcılar, Bayezid'in, Vezneciler semtinde bulunan mücellid ve müzehhib dükkânlarının bodrumlarında çalışır, kâğıdları da 1958-59'daki son istimlâklerde meydana çıktığını gördüğümüz Bizanslılardan kalma rutûbetli tonozlarda muhâfaza ederlermiş. (Resim 3)'de görülen çakmak mühre çıkıntılı yerine (C) çok düzgün ve prizmatik çakmak taşı yerleştirilmiş, iki kollu (A-B) bir âletdir. Eskiden, zamanla düzgünlüğünü kaybeden bu çakmak taşını bilemesini bilenler de varmış. (Resim 4-A)'da görülen cam mühre, ancak küçük işlerde kullanılabilir, çok büyük bir yumurtayı andırır. 150 sene evveline kadar, Eğrikapı'daki şişehanelerde îmal edilen cam mühre, çakmak mühre kadar elverişli değildir; sadece, kâğıd üzerindeki buruşuklukları gidermek için kullanılır. Mührenin en küçük şekli ufak deniz mahluklarının parlak kabuklarıdır (Resim 4-B).

Mührelenecek kâğıdlardan bir tabaka mühre tahtası denilen ve damarsız olduğu için ıhlamur ağacından ma'mûl büyükçe bir tahta üzerine konur. Mührenin rahatça kayabilmesi için kuru sabuna sürülmüş bir çuha parçası mührelenecek kâğıdın üzerinde gezdirilir ve mührenin iki kolundan tutularak çıkıntılı tarafındaki prizmatik taş, kâğıda tazyikle sürülmeğe başlanır. Mühre, bir ileri bir geri muhtelif istikāmetlerde hareket ettirilir. Kâğıd hemen pırıl pırıl parlar ve ütülenmişcesine düzelir. Küçük işlerde sabun yerine yıkanmamış yağlı bir vücudun saç veya alnında dolaştırılmış bir bez de bu maksadla kullanılabilir. Rahmete vesîle olsun diye yazayım: Hattat Halim Özyazıcı'nın (1898-1964) -yapıldığından beri yıkanmamış ve âdetâ muşambaya dönmüş- bir takkesi vardı ki, icabında onu böyle işlerde kullanırdı. Yanında çalışan adam, yağdan artık rengi kaybolan takkenin böyle kalmasına tahammül edemeyerek yıkamış, üstad da bu hâdiseye haylı üzülmüş, adama söylenmişdi.

Bahsettiğimiz kâğıdla alâkalı tâbirlerle meydana getirilmiş şu beyit ne kadar hoşdur:

Yufkadır kâğıd-ı dil, eşk ile âharlayıp,
Mühre-i dağ ile şeffaf ü kalemgîr edelim

(Gönül kâğıdı, yufka gibi yumuşakdır; onu gözyaşı ile âharlayıp, gönlü yaralayan mühre ile şeffaf ve kalem yürür hâle getirelim).

Nice tahrîr ideyin nâmede derd ü elemin
Bağrı yufka kâğıdın, gözleri yaşlı kalemin

Ahî

(Derd ve elemimi mektubda nasıl yazayım? Kâğıdın bağrı yufka gibi, kalemin de gözleri yaşlı!)

Bu minvâl üzere mührelenen kâğıdlar üst üste sıralanır. En üste de bir ağırlık konarak baskıya alınır, ancak bir seneye yakın zaman dinlendirildikten sonra kalemgîr olurlar, yâni kalemin üzerinde kaymadan rahatça yürüyüp yazabileceği bir hâle gelirler. Eskiler kâğıdın böyle depo edilip saklanmasına düpost-ı kırtas derlermiş. (Gülzâr-ı Savâb, s. 90). Kazınarak veya yalanarak tashih imkânı da bu kadar müddetin geçişine bağlıdır. KALEM makālemizde bahsettiğimiz, Hasan Rızâ Efendi'nin Sultan V. Mehmed Reşad Türbesi için yazdığı Mushaf-ı Şerîf'in kâğıdlarını, Üsküdarlı Necmeddin ve Abdülkādir efendiler boyayıp âharlemişler. Vakit olmadığı için hemen yazmağa başlayan Rızâ Efendi, önceleri kalemin kâğıd üzerinde rahat yürümediğinden bahsederken, yazmasını bir senede tamamladığı bu Kur'ân-ı Kerîm'in sonuna doğru, kâğıdın arzu ettiği gibi yazmağa müsâid hâle geldiğini söylemişdir.

Âharli kâğıd üzerindeki yazı, kazınarak veya yalanarak değiştirilebildiği için Osmanlı İmparatorluğu'nda bütün resmî kayıdlar, âharlenmeden sadece mührelenerek üstündeki pürüzler giderilmiş kâğıdlara yazılmıştır. Böyle kâğıdların üstündeki yazılar yalamakla ve kazınmakla çıkmaz. Resmî kayıdlarda kazıntı ve silinti kabul edilmemekle, vicdânen sapıtanların yapacakları herhangi bir tahrîfatın önüne geçilmiş olur.

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Prof. Uğur Derman

Resimaltları:


Resim 1: Muhtemelen gomalaka kullanılarak mekteb çocukları için hazırlanan sülüs meşkı.


Resim 2: Aynı kâğıdın arka yüzünde bulunan îzâhât.


Resim 3: Çakmak mührenin elle tutulan iki kolu (A, B). Kâğıda temas eden çakmak taşı (C).


Resim 4: Cam mühre (A). Deniz kabuğundan küçük mühre (B).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN