Mesele Suriyeli mülteciler değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?
Sapanca'da bir köpek yavrusunun hunharca katledilmesinin üzerinden birkaç saat geçmeden olayın faturası Suriyeli mültecilere kesildi. Hızını alamayanlar olayı iktidar partisine ve tabi ki Suriye politikasına bağladı.
İyi Parti milletvekili adayı Mehmet Aslan sosyal medyadaki meseleyi bu şekilde ele alanlardan biri. Yanlış olma ihtimalini de belirterek olayın failleri olarak iki Suriyeli çocuğun olduğu iddiasını iki yıl önce Ürdün'de çekilmiş bir videoya dayandırmış. Dahası buradan kendince büyük bir siyasi çıkarsama yapmış. Savaş şartlarında büyümüş yüz binlerce çocuğun sığındığı Türkiye büyük bir tehdit altındaymış.
Videonun başka bir olaya ait olduğu ortaya çıktı fakat bu müptezel mesajını silmedi.
Binlerce kişi bu mesajın ırkçılığına itiraz etti, yine silmedi.
Hızını alamayıp ağır hakaret edenler oldu mesajını yine silmedi.
Olayı yine aynı videoya dayanarak sosyal medya hesabından duyuran bir başka isim ise Şahan Gökbakar. Bu müptezel biraz daha ihtiyatlı davranarak "doğruysa" ifadesini kullanmış.
Bu isimler belli tipolojileri temsil ediyor. Bunlardan onlarcasını, yüzlercesini bulmak mümkün. On kilometrekare içinde geri kalan beş yüz seksen sene yaşarlar. Korunaklı hayatlarında kimseye yer yoktur.
Bu noktada cevabı belli birkaç soru sormak gerekir. Bu müptezeller, yüz binlerce kişi tarafından takip edildiklerini bilmiyorlar mı, biliyorlar. Sosyal medyada bu paylaşımların dakikalar içinde yayılacağını bilmiyorlar mı, biliyorlar. Yazdıkları yalan olsa da sosyal medyada bir infialin oluşacağını bilmiyorlar mı, bunu da domuz gibi biliyorlar.
Hayatlarında kaç kere Suriyeli mültecilerle karşılaştılar, hiç.
Mülteciler bunların hayatını etkiliyor mu, bunlara bir maliyeti var mı hayır.
O zaman gelelim esas soruya: Buna rağmen bu adamların derdi nedir, Suriyeli mültecilere neden bu kadar kolay ve pervasızca saldırırlar ?
Açıkça provokasyon yaptıkları ortada.
Fakat bundan başka bir şey de yapıyorlar aslında.
Artık doğrudan saldıramadıkları sıradan ahaliye, bize Suriyeli mülteciler üzerinden saldırıyorlar. 15 Temmuz'da ne olduğunu, bu memleketi iç savaşın eşiğinden sıradan insanların kurtardığını gördüler. Bu insanların yüz yıllık sessizliğini bozduğunu ve artık varoluşlarına yönelik herhangi bir müdahaleye sessiz kalmayacaklarını gördüler. Herhangi bir düşmanlık gösterdikleri takdirde kendilerine arka çıkacak medya patronlarının kalmadığını da gördüler. Memleketin kaynaklarını sessizce paylaştıkları vesayetçi bürokrasi ve darbeciler de tasfiye oldu.
Tahkir ettikleri sıradan insanlar ise kendilerinden saydıkları liderinden arkasında kenetlendiler. 15 Temmuz'da sınandıklarında da çözülmeyeceklerini gösterdiler. Yüz yıldır memleketi sömürenlere pabuçun fazla pahalı olduğunu gösterdiler.
Bu yüzden bize, bu insanlara artık doğrudan saldıramıyorlar. Ve fakat bize eşitledikleri Suriyeli mülteciler üzerinden saldırıyorlar.
Biliyorlar ki bu mültecilere kucak açan, açılmasına itiraz etmeyen bizleriz.
Mülteciler aynı zamanda evine helal rızık götürme derdinde olan esnaftır.
Paylaşmayı bilen varlıklı insanlardır. Kene gibi bu memleketin yakasına yapışmadan ticaretini yürüten iş adamıdır.
Üç kuruşluk emekli maaşını bir ay bekleyip yarısını daha muhtaç insanlarla paylaşan emeklilerdir.
Rızkını sorun etmeyen her kimse odur. Zulümden kaçanlara kucağını, kazancını, sofrasını açanlardır.
Suriyeli mültecilere saldıranlar bunu biliyor. Fakat nefret suçunu işlemekten de geri durmuyor.
Çünkü hala kendilerini ayrıcalıklı bir konumda görüyorlar. Hukuk dili ile söylemek gerekirse, maaalesef bu suçun cezası ile henüz karşılaşmadılar. Hukuk diye bir şey varsa kendini bu suçlar nezdinde de göstermeli.
Veysel Kurt
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Trump-Kim Görüşmesinin Uzun Hikâyesi (13.06.2018)
- Mümbiç Mutabakatı (07.06.2018)
- İsrail – İran Gerilimi ve Rusya (05.06.2018)
- Erdoğan’ın Sahuru, İnce’nin Abdesti, Şener’in Zulmü (03.06.2018)
- Trump ve İran (31.05.2018)
- Seçimler sonrası Irak (24.05.2018)
- Türkiye’nin Filistin davası: Ahlaki realizm (21.05.2018)
- 1948'den beri devam eden İsrail sorunu (16.05.2018)