Irak seçimleri bütün tartışmaları ile birlikte geride kaldı. Hile yapıldığına yönelik itirazlar devam ediyor ve Kerkük'te oyların yeniden sayılması gündemde.
Öte yandan erken hükümet kurma arayışları da devam ediyor. Gözler, sandıktan birinci çıkan Mukteda Sadr'a çevrildi. Sadr'ın öne çıkan özelliği Irak siyaseti üzerinde etkin olan hem ABD hem de İran'la önemli anlaşmazlıklar yaşaması. ABD ile yaşadığı hasımlığa rağmen, Saddam rejimi devirilirken açılan alanı kullanmaktan geri durmadı ve Irak siyasetinde etkili bir aktör oldu. Zaman zaman İran'la yakınlaşmasına rağmen özerklik arayışından vaz geçmedi. İran'a karşı en önemli kozu ise Şiiliği Arap milliyetçiliği ile harmanlayarak kurduğu bağımsızlıkçı söylem.
Kurulacak hükümetin İran hem de ABD'nin dengelendiği ve yapısal sorunlarla uğraşan bir hükümet olması gerekiyor. Ancak ABD ile İran'ın giderek zıtlaştığı bir ortamda bunun ne kadar mümkün olacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Hükümetin kurulması ve sağlıklı işlemesi hem siyasal partiler hem de ABD ve İran'ın taviz verme şartına bağlı. Bu aktörlerin maksimalist beklentilerle hareket etmesi durumunda ise Irak'ta hükümetin siyasi bir çıkmaza girmesi yaşanması ve bir güç boşluğunun yaşanmasına neden olacaktır. Dahası silahlı gruplar arası çatışmalar bile yaşanabilir. Hükümet kurulmadan once gerçekleşecek Meclis başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı seçimleri bu anlamda önemli bir gösterge olacaktır. Sadr hükümeti kurmaya istekli ve bunun için bir takım tavizler verme ihtimali de var. Örneğin ABD'ye karşı söylem düşürebilir. Kendisi Başbakan olamayacağı için bu makamı İbadi'ye de bırakabilir.
ABD ve İran mücadelesi
Hükümetin kurulmasında seçim sonuçları kadar belirleyici olan şey ABD ile İran'ın Irak üzerindeki güç mücadelesidir. Seçim gününden beri Ortadoğu'daki en etkili isimlerden olan Kasım Süleymani ile Brett McGurk'un kendilerine yakın bir koalisyon oluşturmak için Irak'ta müzakereler yürütmekte.
Özellikle Trump yönetiminin Nükleer müzakerelerden çekilmesi sonrasında ilan ettiği tedbirler ve İran'a karşı yükseltilen söylem dikkate alındığında bu yargı daha da geçerli olmaktadır. İlan edilen tedbirler arasında İran'ın Ortadoğu'daki silahlı vekil güçleri ile mücadele edilmesi gelmektedir. İran'ın etkisi altındaki en büyük silahlı grupların Irak'ta faaliyet gösterdiğini hatırlayalım. Dahası Irak ordusuna denk gelecek şekilde Haşdi Şa'bi'nin Irak ordusuna parallel bir şekilde resmi bir konum kazanması bu açıdan önemli. ABD'nin bu gruplarla yalnızca kendi güçleri ile değil aynı zamanda kendine yakın hükümet ve aktörlerle mücadele edeceğini öngörmek zor değil. Bu durumda Irak'ta da kendine yakın aktörleri hükümete taşımak için gayret sarfedecektir. Brett McGurk'un Kürtler nezdinde yoğun bir müzakere yürüttüğü ve blok halinde hareket etmeleri için Kürt aktörleri motive etmeye çalıştığı biliniyor.
Yeni Hükümeti Bekleyen Zorluklar
Hangi koalisyon tarafından kurulduğu önemli olmaksızın hükümeti bekleyen yapısal düzeyde sorunlar bulunmakta. Siyasal istikrarın sağlanması ve devlet dışı silahlı gruplar ile bu grupların sahip olduğu fiili kontrol alanlarının hükümetin kontrolüne alınarak bir normalleşmeye gidilmesi en ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Siyasal istikrarın sağlanması için yalnızca terör örgütlerinin tasfiye edilmesi yeterli değil. Aynı zamanda Sünni grup ve popülasyonun normalleşmesi, etnik ve mezhebi unsurlar arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve DEAŞ'a operasyon yapılan bölgelerin yeniden inşası başlıca konular olarak ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda ülkede hayatın normale dönmesi için eğitim, sağlık ve diğer gündelik işleyişin sağlanması için gerekli şartların oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde DEAŞ'ın yeniden alan kazanması ve sosyolojik tabandan daha fazla destek bulması kaçınılmaz olacaktır. Sadr ve İbadi'nin görüşmesinde bu konuların ön plana çıkması ve teknokrat düzeyde bir hükümet kurma niyetleri umut verici bir gelişmedir.
Devlet dışı silahlı örgütlerin varlığı da oldukça önemli bir problem. Irak'ın 2003 yılında işgal edilmesi ile ortaya çıkan bu örgütler DEAŞ'ın Irak'ta alan kazanması ile daha da güç kazanmıştır. Kimi gruplar yerli bir karaktere sahip olsa da önemli bir kısmı İran proksisi olarak anılmaktadır. Haşdi Şa'bi örneğinde olduğu gibi bu grupların kurumsallaşması problemi daha da önemli kılmaktadır. Bu grupların Irak silahlı kuvvetlerinin bir parçası olması bir yandan resmi bir kimlik kazanmaları ve control altında tutulmaları için bir zemin hazırlamaktadır. Ancak buna ragmen silahlı kuvvetlere entegre olmamaları ve bir 'parallel ordu' gibi hareket etmeleri, güvenlik sektörünün yeniden inşa edilmesi ve sivil-asker ilişkilerinin sağlıklı bir işleyişe sahip olmaları noktasında önemli bir sorun olarak kalacaktır.