Zekeriya Erdim

Okullar kardeş olunca

Bizim dilimizde, kültürümüzde, medeniyetimizde; "kardeşlik" çok önemli bir unsurdur. Ortak değerlere sahip olan veya ortak kaderleri paylaşan kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar; birbirleriyle kardeş olur.

Kendi içinde yatay ve dikey boyutları bulunan bu olgu; kan ve süt kardeşliğinden başlayıp, din ve dünya kardeşliğine kadar uzanır. Ama hepsi; sevgi ve saygı, iyilik ve yardımlaşma, bir kaderi yahut konumu paylaşma duygusuna, düşüncesine, davranışına dayanır.

Son yıllarda; giderek yaygınlaşan, yeni bir kardeşlik modeli var. Yurt içinden ve yurt dışından yüzlerce, belki binlerce eğitim kurumu; birbirleriyle kardeşlik sözleşmesi yapıp, "kardeş okul" oluyorlar.

İdareci, öğretmen, öğrenci ve hatta öğrenci velisi düzeyinde; karşılıklı ziyaretleşmeler, mektuplaşmalar, yardımlaşmalar, bilgi ve birikim paylaşımları, ortak proje çalışmaları oluyor. Böylece, adına "okul" dediğimiz kurumsal yapıların sınırları genişleyip; bazen bir şehir, bazen bir bölge, bazen bir ülke, bazen de bütün bir dünya nice derslerin alındığı, deneylerin ve gözlemlerin yapıldığı "yeryüzü mektebi" haline geliyor.

Eskiden, bu tür uygulamalar; yıllardır yönümüzü Batı'ya dönmüş ya da döndürülmüş olmanın doğal sonucu olarak, daha çok Avrupa ülkelerine yönelik olurdu. Derin bir aşağılık kompleksi içinde, onlara yahut oralara birkaç basamak aşağıdan bakılarak; bizden ileride oldukları kabul edilip, örnek alınırdı.

Şimdilerde, Osmanlı Coğrafyası ve İslam Dünyası ile irtibatlar öne çıkıp; eşit düzlemde, kardeşlik ilişkileri kuruluyor. Doğal ve doğrusal bir biçimde; dünyanın yeniden parlayan yıldızı Türkiye, örnek alınan ve öncü kabul edilen ülke oluyor.

Geçen akşam, Milli Eğitim Bakanlığı'nın "kardeş okul" projesi kapsamında Türkiye'ye gelen Bosna'lı bir öğretmen ve öğrenci gurubuyla; İstanbul'da, Üsküdar'da, Boğaz manzaralı bir tesiste beraberdik. Önce doya doya gün batımını izledik; sonra, doğaçlama sohbet ettik.

Aynı kültürün ve medeniyetin mensupları olmanın yanında; onlarla paylaşabileceğimiz özel hatıralarımız da vardı. Konuşurken, dostça ve kardeşçe konuşuyor; dinlerken, can kulağı ile dinliyorlardı.

Onlarla hatıralarımızı paylaşıp; 1992 yılında yaptığımız, "Bosna Hersek İçin Al Yazmalım Yürüyüşü" adlı faaliyetimizden söz ettik. Toplam on beş bin kız öğrenci, bin beş yüz bayan öğretmenle yürüyüş ve miting yapıp; taşıdığımız pankartlarla, attığımız sloganlarla, okuduğumuz şiirlerle, yaptığımız konuşmalarla "bir duyarlılığın dışa vurumu"nu dile getirmiştik.

Öte yandan; doksanlı yılların ikinci yarısında, başında bulunduğumuz özel okulda okuttuğumuz Bosnalı kızlarımızı andık. Ailesini İstanbul'a emanet edip, kendisi cepheye giden babayı hatırladık.

Ayrıca; iki binli yıllarda yaptığımız Bosna-Hersek gezilerimiz de gündeme geldi. Tarihi ve kültürel mekanlardan, bize "Payitaht'tan gelen şeref misafirleri" muamelesi yapan dost ve kardeş canlardan söz ederken; gözlerimizde, aynı heyecan parıltıları belirdi.

Bosna'dan ve Bosnalıdan dem vurup da, Aliya'yı yad etmemek olur mu? Ölüm döşeğinde kendisini ziyaret eden, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na; "buralar evlad-ı fatihandır ve önce Allah'a, sonra size emanettir" diye vasiyet eden Bilge Kral'ın hatırı yerde kalır mı?

Önce, O'nun anne tarafından Üsküdar torunu olduğunu konuştuk. Daha sora ise; tarihe geçmiş sözlerinden biri olan "Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir" sözü üzerinde durduk.

Ayrılırken; karşılıklı davet ve muhabbet beyanlarında bulunduk. Nezaketen kurulan medeni ilişkilerin çok çok ötesine geçip; gerçekten memnun, mesud ve bahtiyar olduk.

Bütün bunlardan sonra; aslında ne kadar kadim kardeşler olduğumuz ve "kardeş okul" uygulamaları ile bu ortak değerimizi yeni nesillere aktarmaya çalıştığımız anlaşıldı. Gün bitti, gece başladı; beraberliğimizin tadı damağımızda, sıcaklığı yüreğimizde kaldı.

Kendimle baş başa kaldığımda; derinden bir iç geçirip, sessiz sedasız ağladım. Yangın yerine dönüştürülmüş gönül coğrafyamızın hal-i pür melalini düşünüp; kişisel, kurumsal, toplumsal sorumluluğumuzun Anadolu Yarımadası ile sınırlı olmadığını yeniden hatırladım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.