Sivil eğitim şûrası
Kökeni Fransızca bir sıfat olup, sonradan dilimize giren ve yerleşen "sivil" kelimesinin; "askerî olmayan, katı olmayan, hoşgörülü" gibi anlamları var. Ayrıca; askerin ve polisin üniformasız haline de "sivil" diyorlar.
Hukuksuzluklara, adaletsizliklere, baskılara, zulümlere, işgallere, sömürülere karşı "şiddete başvurmadan direnme" anlamına gelen "sivil itaatsizlik" de buradan türemiş. Ülkenin düşman saldırısına maruz kalması ve savaşa girmesi halinde, sivil halkın korunması için yapılan çalışmalara; "sivil savunma" adı verilmiş.
Modern zamanlarda, kendi kendisini yönetebilecek olgunluğa erişmiş medeni toplumlara; "sivil toplum" deniyor. Bu amaçla kurulmuş yahut oluşturulmuş vakıflar, dernekler, sendikalar, odalar, birlikler ve benzeri gönüllü teşekküller ise; "sivil toplum kuruluşları" olarak biliniyor.
Öte yandan, bizim kültür ve medeniyet tarihimizde; evden ve aileden başlayıp ülkeye ve topluma kadar uzanan yelpaze içinde, birlikte yaşama süreçlerinin tamamında, "istişare ve işbirliği" geleneğinin olduğunu biliyoruz. Eskiden beri, bu amaçla yapılan çalışmalara ve oluşturulan kurumlara; "şûra" diyoruz.
Bilinen örneklerden biri; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, yani devlet eliyle organize edilen Eğitim Şûrası'dır. Bugünlerde, düşünüyor ve değerlendiriyoruz ki; Türkiye'nin yeni yönetim modeline geçmesiyle birlikte, medenileşme yolunda bir adım daha atılıp, artık Sivil Eğitim Şûrası da yapılıyor olmalıdır.
DEVLET İRADESİ
Mevcut yapıya ve yönetim modeline göre; devlet iradesini temsil eden üç kurum var. Yasama, yürütme ve yargı organları; birbirlerini tamamlayıp takviye ederek, ülkeyi ve toplumu yönetiyorlar.
Yasama organı; yönetim süreçlerinin hukukunu oluşturuyor. Çıkardığı yasalarla; hareket alanını belirleyip, sınırlarını çizmiş oluyor.
Yürütme organı; ülkenin ve toplumun, bilumum işlerini organize edip hayata geçiren kurumu. Yasal sınırlar içinde kalarak; her türlü işi yapmaktan ve ihtiyacı karşılamaktan sorumlu.
Yargının işi ise; yapılanları denetlemek ve gözetlemek. Hakka ve hukuka aykırı eylemlere ve söylemlere müdahale edip; meşru ve münasip sınırlar içinde olmalarını ve kalmalarını temin etmek.
MİLLET İRADESİ
Bu yapıya; millet iradesini temsil eden kurumların da eklenmesi gerekiyor. Çok cephede, zorlu mücadeleler vererek büyüyen ve gelişen Türkiye'nin; tüm kurumlarını ve kaynaklarını, ulvî amaçlara ulaşma yolunda, azami derecede aktif ve verimli kullanması giderek daha büyük bir zaruret haline geliyor.
Birinci sırada; hayatın bütün alanlarında ve konularında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları yer almalı. Milletin bu sivil ve örgütlü yapıları; devletin düşünen beyni, tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili olmalı.
İkinci sıraya, üniversiteleri; bilgiyi bilime, bilimi teknolojiye, teknolojiyi sanayiye, sanayiyi ticarete dönüştürme yolunda ar-ge çalışmaları yapması gereken akademik çevreleri yerleştirmeliyiz. Mikro düzeyden makro düzeye kadar; âlemlerin ve içindekilerin sınırlarına ulaşıp sırlarını keşfederek, ülkenin ve toplumun, dünyanın ve insanlık âleminin hizmetine sunacak hale getirmeliyiz.
Üçüncü sırada; medya ve iletişim araçları var. Bilgiyi, haberi, yorumu kitlelere ulaştırma ve toplumsal algıyı oluşturma konusunda; siyahı beyaza, beyazı siyaha dönüştürebilecek kadar büyük bir etki gücüne sahip bulunuyorlar.
İSTİŞARE VE İŞBİRLİĞİ
Yıllardır, hemen her Hükümet ya da Bakan döneminde; Eğitim Şûraları yapılıyor. Siyaset, bürokrasi, sivil toplum çevrelerinden uzman kişilerin ve kurum temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilen bu şûralarda; iradeyi temsil eden ve istikameti belirleyen, genellikle Devlet yahut Bakanlık oluyor.
İstişare düzeyinde de olsa; karar alma süreçlerinde, milletin iradesinin ve isteklerinin, yeteri kadar etkili olmadığını görüyoruz. Ayrıca; alınan kararların bir kısmı uygulamaya geçse bile, çoğunun sayfalarda ve satırlarda kaldığını biliyoruz.
Onun için; bu yeni dönemde, metot-usul-muhteva bakımından tamamen sivil bir eğitim şûrası organize edilmelidir. Yukarıda sözünü ettiğimiz sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, medya ve iletişim kurumlarının istişare ve işbirliği esasına dayalı ortak katkı ve katılımlarıyla; milletin eğitimle ilgili istekleri ve ihtiyaçları tespit edilmeli, kanun ihdasını ya da değişikliğini gerektiren konular yasama organına iletilmeli, uygulamaya konulması gereken konular yürütme organından talep edilmeli, hukuki müdahaleyi gerektiren konular için yargı organının dikkati çekilmelidir.
Dahası, bütün bunlar sadece tespit ve teklif düzeyinde kalmayıp; etkin bir şekilde, takibi de yapılmalıdır. İyi organize edilmiş ve aktif hale getirilmiş sivil irade ve inisiyatif; her dönemde, temel politikaları belirleyen unsurların başında yer almalıdır.
Bunu başarabilirsek; devlet ve millet olarak, çift kanatla uçacak hale geliriz. Yüksek ve yüce tepelerin başındaki kişisel, kurumsal, toplumsal hedeflerimize; daha hızlı ve güvenli bir şekilde varırız.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yeni Milli Eğitim Bakanı’ndan beklenenler (11.07.2018)
- Sanatın matematiği, matematiğin sanatı (07.07.2018)
- Fuat Sezgin Hoca’nın milletimize mirası (04.07.2018)
- En büyük anket (30.06.2018)
- Yeni Türkiye’de ne okuyalım, ne yazalım? (27.06.2018)
- Uzlaşma kültürü (23.06.2018)
- Eğitimde özelleşme (20.06.2018)
- Camiler de okul, okullar da cami olsun (16.06.2018)