İhtisas liseleri ve üniversiteleri
Pek çok alanda ve konuda, eş zamanlı olarak, yoğun ve yaygın bir "beka mücadelesi"nin içinde bulunan Türkiye; savunma sanayiinde, hamle üstüne hamle yapıyor. Toplumun ümidini ve güvenini tazeleyecek, takviye edecek şekilde; yeni ve yerli üretim oranı giderek artıyor.
Bu alanda; stratejik öneme sahip bir kurumumuz var. Uzun yıllar boyunca; birileri, üretimini engellemek yahut tamamen yok etmek için her türlü yola başvurdular.
Ama son zamanlarda; hep iyi haberler alıyoruz. Savunma sanayii alanında; yüzümüzü güldüren projelere imza attığını görüyoruz, biliyoruz.
Sözünü ettiğimiz ve gözümüzün bebeği gibi korumamız, büyütmemiz, geliştirmemiz gerektiğine inandığımız kurum; kısa adıyla, ASELSAN olarak tanınmakta, bilinmektedir. 1975 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni Güçlendirme Vakfı tarafından kurulup; savunma sanayii alanında üretim yapan bir Anonim Şirket'tir.
Son günlerde, Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile ASELSAN arasında; bir "iş birliği protokolü" imzalanmış. Söz konusu protokole göre; yakın zamanda, ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kurulacakmış.
Buna benzer bir şekilde; Organize Sanayi Bölgeleri ile ilgili ve irtibatlı meslek liselerinin de kurulmaya çalışıldığını biliyoruz. Ancak, Türkiye genelinde, meslek liselerine yönelimin azaldığını görüp; mümkün ve muhtemel sonuçlarından endişe ediyoruz.
Gerek iş dünyasının, gerek ilgili kamu yöneticilerinin beyanlarına göre; mesleki bilgi ve beceriye sahip ara elemanlara ihtiyacımız var. Bir yandan, binlerce üniversite mezunu iş bulamazken; öte yandan, sektörler, nitelikli ara eleman bulmakta zorlanıyorlar.
Bu sorunun çözümü için; bilinçli ve planlı bir şekilde, mesleki eğitim alanının genişletilmesi, oranının yükseltilmesi gerekiyordu. Aslında, son yıllarda; siyasi ve bürokratik kadrolar ve kurumlar da buna vurgu yapıp, mesleki eğitimin teşvik edilmesi ve desteklenmesi istikametinde gayret gösteriyordu.
Ancak, bir yandan orta öğretim kayıt sistemi, öte yandan kamuoyundaki algı ve olgu arızası; süreci, yeniden tersine çevirdi. Öngörülerin aksine bir sonuç doğurup; meslek liselerine giden öğrenci sayısı 2014-2015 öğretim yılında 1.810.999 seviyesine kadar yükselmişken, 2018-2019 öğretim yılı 1.532.502'ye kadar geriledi.
Gidişata bakıldığında, görülen o ki; meslek liselerinin sınıfları boşalıyor, öğretmenleri boşa çıkıyor. Bunun yanında, Hükümet'in ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın "ikili eğitim" ayıbından kurtulma niyetine ve gayretine rağmen; artık daha çok anadolu lisesinde, zorunlu olarak ikili eğitim yapılıyor.
Devlet-millet iş birliğiyle; bu soruna, kesin ve köklü bir çözüm üretilmelidir. Orta öğretim kurumlarının büyük çoğunluğu, iş dünyasının ihtiyaç alanları ve konuları ile uyumlu olarak; ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi örneğinde olduğu gibi, "ihtisas liseleri" haline getirilmelidir.
Şüphesiz, bu kurgunun doğal sonucu olarak; üniversitelerimizin de daha fazla ihtisaslaşmaları zorunludur. Böylece, her meslek ve meşguliyet alanının; liseleri ve üniversiteleri olur.
O zaman, orta derecede mesleki bilgi ve beceri sahibi olan gençler; o alanın, ara elemanları olurlar. Daha fazla ilgi ve yetenek sahibi olanlar ise; aynı alanda ve konuda, üniversite eğitimi de alırlar.
Öğretmen Meslek Lisesi mezunları, Eğitim Fakülteleri'ne; Sağlık Meslek Lisesi mezunları, Tıp Fakülteleri'ne; Adalet Meslek Lisesi mezunları, Hukuk Fakülteleri'ne; Sanat Meslek Lisesi mezunları, Güzel Sanatlar Fakülteleri'ne; Spor Meslek Lisesi mezunları, Spor Fakülteleri'ne; Endüstri Meslek Lisesi mezunları, Mühendislik Fakülteleri'ne yönlendirilirler. İlgili sahalarla ve sektörlerle irtibatlı hale getirilip; teori ile pratik birleştirilerek yetiştirilirler.
Böylece, bir yandan işsizliği azaltmış; öte yandan, "nitelikli ara eleman" sorununu çözmüş oluruz. Kamuda ya da özel sektörde; daha fazla katma değer üretme imkanı buluruz.
Fakat, bu sonuca giden yolda; aşılması gereken önemli bir engel daha var. Çocuklarımız ve gençlerimiz, yeteri kadar bilgi ve bilinç sahibi olmadan yahut olamadan; el yordamıyla alan ve bölüm tercihi yapıyorlar.
Her şeyden önce; büyük bir çoğunluk, fıtri kabiliyetinin ve kapasitesinin, hangi alanlara ve bölümlere yakın ya da yatkın olduğunu bilmiyor, bilemiyor. Gerekli ve yeterli düzeyde farkındalık oluşmadığı için; kendisini keşfetme ve gerçekleştirme fırsatı bulamıyor.
Binler, hatta milyonlar; akıntıya kapılmış kütükler gibi, bir yerlere yahut bir şeylere doğru sürüklenip gidiyorlar. Düştükleri ya da düşürüldükleri yerlerde, hayata tutunabilmek için; kuşlar yüzme, balıklar uçma öğrenmenin mücadelesini veriyorlar.
Sonuç olarak; birbirinin tamamlayıcı unsuru olacak şekilde, bir kaç önemli adım atmalıyız. Bir yandan, çocukların ve gençlerin ilgi ve yetenek alanlarını erken yaşlarda ve olabildiğince isabetli tesbit etmeli; öte yandan, onların madenlerini işleyip işe yarar hale getirebilecek özelliklerde, ihtisas liseleri ve üniversiteleri açmalıyız.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Okullarda “proje” sendromu (02.01.2019)
- “Aile Okulu” çalışmaları ve “eğitim destek hizmetleri” (29.12.2018)
- Reklam ahlakı ve anlayışı (26.12.2018)
- Piyango gerçekten “milli” mi? (22.12.2018)
- Bir “Yunus Emre” yakıştırması (19.12.2018)
- En büyük okullar zincirinin öğretmenleri, idarecileri kimler? (16.12.2018)
- Dijital terör büyüyor (12.12.2018)
- Eğitimin Çanakkale’si yahut 15 Temmuz’u (09.12.2018)