Şükürler olsun ki; çok zengin bir kültürün ve medeniyetin mensuplarıyız. Hayatın bütün alanlarında ve konularında; "zirve" olmuş, dünya çapında "sembol-marka-model" haline gelmiş dedelerin, ebelerin torunlarıyız.
Bizim, başkalarının ufukları ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir gök kubbemiz; asırlardır, karanlık geceleri aydınlatan yıldızlarımız var. Her biri, her zaman, her yerde; gören gözlere, işiten kulaklara ve hisseden gönüllere hitap ediyorlar.
Onun için; insanlık tarihinin, asli unsurlarından biriyiz. Düşünce kalkabilen, kalkınca yürüyebilen, yürüyünce yol açıp yön gösterebilen "öncü" ve "örnek" bir potansiyelin sahibiyiz.
Asırların aynasında var olmuş, nesillerin gönül bahçelerinde taht kurmuş, namı yedi düvelin yetmiş iki buçuk milletince duyulmuş kadim değerlerimizden biri; Yunus Emre'miz. Diliyle, haliyle; kendi alanının öncülerinden olan halk ve hak şairi dedemiz.
Bu konuda; bir de temel zaafımız var. Çoktandır, öz güvenini kaybetmiş yeni nesiller; "o günler mazide kaldı, artık öyle büyük adamlar çıkaramayız" zannediyorlar.
Oysa, bir şeyi bir-on-yüz-bin kere yapmış bir millet; bir milyon kere daha yapabilir. Geçmiş zamanlarda olduğu gibi, şimdiki zamanlarda ve gelecek zamanlarda dahi; içimizden, kendi alanının üstadı olabilecek şahsiyetler çıkabilir.
MESELA, BESTAMİ YAZGAN
"Mesela" deyip; güncel ve aktüel bir örnek verelim. Bir hakkı teslim edelim; bir yanlışı yahut yakıştırmayı da düzeltelim.
Yaşayan değerlerimizden biri olan Bestami Yazgan; 1957 yılında, Osmaniye'de dünyaya geldi. Kimbilir hangi beşiklerde belenerek, eşiklerde elenerek; okullarda okuyup şair, yazar, öğretmen oldu.
Şiir, hikaye, masal türlerinde; birkaç düzine kitabı var. Yurt içinde ve dışında, okumanın ve yazmanın kadrini-kıymetini bilenler; kendisine muhtelif ödüller veriyorlar.
Örneğin; 1994 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından, "Çocuk Edebiyatı" dalında, "Yılın Yazarı" seçildi. 2003 Yılında ise; Çocuk Edebiyatçıları ve Yayıncıları Birliği tarafından, "Yılın Şairi" ödülüne layık görüldü.
Eserlerinin bazıları, musiki dünyasının dikkatini çekip; bestelenerek seslendirildi. Bazıları ise; örnek metinler kapsamında, ders kitaplarına girdi.
Şiirin ve edebiyatın, kültürün ve sanatın gündem olduğu her yerde ve zamanda; sorumluluk bilinciyle, konuşuyor ve yazıyor. Diliyle, haliyle; "haza beyefendi" dedirttiriyor ve tepeden tırnağa "gönül adamı" profili çiziyor.
Son zamanlarda, kamuoyu nezdinde hüsn-ü kabul gören eserlerinden biri; "Gülü İncitme Gönül" adlı şiiri oldu. Okuyanların, dinleyenlerin içlerine işledi; gönüllerinde makes buldu.
Gün geldi, devran döndü; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da gündemine girdi. Kendine has sesiyle, nefesiyle, yorumuyla, durumuyla okudu; klibi sosyal medyada yayınlanınca, izlenme ve beğenilme rekoru kırdı.
Ancak, bu konuda; bir yönüyle hoş, diğer yönüyle nahoş olan bir durum var. Bazı dostlar, sosyal medya mecralarında; söz konusu şiiri, "Yunus Emre" adıyla paylaşıyorlar.
Belki, az görüşüp çok sevdiğimiz dostumuz Bestami Yazgan'ın, "Yunusca" yürekten yazmış olması; bize de, kendisine de onur verir. Fakat, aynı zamanda; bu yapılan, şiire ve şaire haksızlık değil midir?
REİS'DEN BİR İSTİRHAMIMIZ VAR
Şimdilerde, Türkiye; bir yerel seçim sürecine girdi. Yaşadığımız şehirleri kimlerin yöneteceği konusu; yeniden, birinci gündemimiz haline geldi.
Bu bağlamda, aynı zamanda İktidar Partisi'nin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanımız; yeni hizmet döneminin ana mesajını ve muhtevasını dile getiriyor. Hemen her fırsatta, aynı cümlenin altını çizerek; "gönül belediyeciliği"nden söz ediyor.
Af ve anlayış sınırlarına sığınarak; kendilerinden bir istirhamda bulunmak istiyoruz. Gönül belediyeciliğinin anlamı ve açılımı bağlamında; söz konusu şiiri, "bir kere daha ve şairinin adını vererek okusa" diyoruz.
Böylece, üstat Bestami Yazgan'ın yüreğinin hakkı ve hukuku; kamuoyu nezdinde, en yüksek makamdan teyid ve tescil edilmiş olur. Ayrıca, gönül belediyeciliğinin ne idüğünü merek edenlerin aklında; "dalı incitme, dili incitme, gülü incitme, yolu incitme, külü incitme, kulu incitme" vurguları kalır.