Prof. Dr. Ahmet Ağırakça

İslâm’ın tarih yorumu (III)

Kur'an-ı Kerim insanlığa hitaben lafızlarındaki anlam gücünü kavrayarak zihne ulaşması ve zihinlerde oluşana uyulması insanların amellerine etkili bir biçimde yansımaktadır. Bu da insanın hayatına olan müdahalenin kendisidir. Bu gerek bir kul olarak mü'min insanın bizzat kendisi, gerekse sonuçlarını değerlendirecek olan tarihçinin bunu kavraması yapılacak yoruma doğrudan doğruya yansıyacaktır. Kur'an'ın sesine kulak veren kişi ve toplumların hayatına olan etkilerin açıkça görülmesi Kur'an'ın müdahilliğinin sonucudur. Bu da tarihin oluşmasında Kur'an'ın etkisini ortaya koymaktadır. Kur'an'ın tarih ile olan ilgisi sadece gidişatı belirlemekle kalmaz. Zira tarih sadece olup biten olaylardan ibaret değildir. Toplumların genel hayatına etki eden genel ve büyük olayların topluma topluca yaptığı etkinin dışında fertlerin kişisel günlük eylemleri sonucunda ortaya çıkan olayların da tarihin birer parçası olduğunu kısmen yukarıda ifade ettik. Kur'an bunlara da müdahale etmektedir. Olayları etkileyerek insanlığın hayat seyrini belirleyen Kur'an'ın olayların oluşmasındaki rolü düşünüldüğünde onun değişmez kuralları ve ilahi sünnetin sabiteleri ile bu tarihi olaylar arasında bir etkileşimin olduğu gerçeği görülmüş olur. Kur'an'da uyulması gereken sabitelerin insanlığın hayat seyrini şekillendirdiği muhakkaktır. Bu sabitelerin toplum içindeki değişimi şekillendirmesiyle ortaya çıkan olayların tarihi olaylar olarak yorumlanması halinde İslam tarihçi ve yorumcusuna sahih bir yorum yapma imkanını sağlayacaktır.

Kur'an'ın yorum tarzı, tarih yorumcularına olayları iyi anlamaları için geçmişi önlerine sermektedir. Yorumcu maziye/geçmişe bakıp olayların ışığında hayatın şimdiki plan ve yollarını belirleme imkanını verir. Kur'an belli bir zaman dilimini zikretmeksizin geçmiş, hal ve gelecek arasını ayıran çizgiler arasında mükemmel bir bağ kurarak üç zamanın sürekli bir insicam ve yakınlık içinde devamını sağlamaktadır. Hatta bu bağ ve yakınlık, yerle gök arasında görüldüğü gibi, yer zamanı ve gök zamanı ile mebde ve mead, hilkat ile kıyamet arasında da görülmektedir.

Tarihte yaşanan olaylar üzerinde iyice düşünüp güzel yönlerinin taklit edilmesi, yaşanan yanlışlıkların tekrarlanmaması için tespit edilip ibret alınması halinde tarih insanlık için yararlı bir ilim olur. Aksi takdirde tarih boyunca insanlığın içine düştüğü yanlışlıklar sürekli yaşanıp tekrarlanır durur. O halde tarih geleceğe tutulan ayna olmalıdır. Tarih insanlığın geçmişini görerek doğru sonuçlara varması için ışık tutan bir düşünme tarzıdır. Mazisini bilmeyen bir toplum kendisini tanıyamayan bir toplumdur. Bu da hafızasını kaybetmiş insana benzer. İnsanın geçmişini bilmeye ihtiyacı olup bundan ibret alarak hayatını umut ve ümitle beslemesi gerekir ki bu da ona başarı yolunu açar. Zira başarının yolu tecrübelerden geçer. Tarih ve tarihte yaşanan olaylar ise en büyük tecrübedir. Bu tecrübe kişinin kendi özel deneyimlerinin yanında atalarının da tecrübeleri olunca başarı oranı artar. Çünkü geçmişteki başarılar bir övünç kaynağı olarak en büyük motivasyondur. Tarih insana doğru değerlendirme melekesini kazandırıp gününü yaşayan ve geleceğe uzanan emeller için de olumlu rol oynar. Tarihî olayların kazandırdığı tecrübe matematikteki sağlamaya benzer. İnsan olaylar arasında kıyaslamalar yaparak başarı yollarını daha net görme imkanını yakalar.

Her topluluk, her halk ve her bir devlet kendi özel tarihini yaşar, sonra kayda geçirir ve daha sonra bu yazılı belgeler haline getirdiğini gelecek nesillere aktarır. Bütün bu anlatılanlar çerçevesinde tarih, insanlığa geçmişini öğreten bir ilim olarak büyük bir öneme sahiptir. Bir insanın hayatının sonlarına doğru geldiğinde hangi mükemmel tecrübelere sahip olduğunu kendisi daha iyi bilip ve olayları daha iyi anlayarak artık bu tecrübelerden dolayı yanlışlıklara düşmemeye çalışıyor, hayatında yaşadıklarını hep düşünüp onlardan bizzat ibret alarak geleceğini daha mükemmel kılmak için hayatla ilgili planlar yapıyorsa, insanlığın tümü de geçmişini iyi bildiği takdirde mutlak surette bu geçmişin bütün tecrübelerini kullanarak daha mükemmel ve yanlışı az bir tarihe sahip olmaya çalışacak, geleceğe daha iyi hazırlanmasını gerçekleştirmiş olacaktır. Bu tecrübe ve gerçeği de tarih ilmi sağlayabilir.

Böylece tarih medeniyetlerin varlıklarını sürdürmeleri veya gerilemiş yahut duraklamış medeniyetlerin ise yeniden ihyası ve diriltilip tekrar ayağa kaldırılması açısından en büyük bir motivasyon kaynağıdır. Aynı zamanda devlet adamlarının devletlerini daha mükemmel yönetebilmelerinin en kolay metotlarından birisi de geçmiş millet ve hükümdarların tarihlerini, büyük şahsiyetlerin biyografilerini okuyarak bundan ders almaları yoludur. Tarih bilen yöneticiler her zaman daha başarılı olurlar. İslam tarihinde bunların örnekleri çok olmakla birlikte en eskileri Muaviye İbn Ebi Süfyan ve Ömer İbn Abdülaziz gibi şahsiyetlerdir. Muaviye Yemen'de eskiden medeniyetler kurmuş Main, Sebe' ve Himyerî devletlerinin ve hükümdarlarının tarihlerini sürekli okur ve bunlardan kendisine dersler çıkartarak yönetimini sürdürmüştür. Ömer İbn Abdülaziz ise, başta Hz. Ömer İbnü'l-Hattab'ın biyografisi ve adalet uygulamalarını sürekli okumuş ve kendi yönetiminde atası 1.Ömer'i izleyerek başarının yollarını aramıştı.

İşte bir millet veya bir şahsiyetin tarihini okumak onların bütün tecrübelerine sahip olmak demektir. Galiba İbn Miskeveyh'in eserine Tecâribu'l-Ümem (milletlerin tecrübeleri) adını vermesindeki hikmet bu olmalıdır. Bunun için tarih bir bilim dalı olarak bir bilgi yığınını gelecek nesillere aktarmaktan daha çok bir araştırma, düşünce ve deneyimler ürünüdür. Buna rağmen nakledilen somut bilgiler de yorum ve felsefe arasında kaybolup gitmemelidir. Zira bu söz konusu somut bilgiler tarihin asıl ibret aynalarıdır. Okuyucuyu ve gelecek nesillerin araştırmacısını yorumlarla yönlendirme söz konusu olsa bile tarihi olayların anlatımı en somut şekliyle aktarılmalıdır. Yorumsuz tarih yazımı kuru ekmek yemeğe benzer. Ancak soyut anlatım ve felsefi dil ve üslup ile tarih yazmak da aç karna su içmeye benzer. O halde İslam tarihinin net ve somut bilgileri eğitici yorumlarla aktarılırsa Müslümanların eğitimindeki rolünü ve görevini yerine getirmiş olur. Zira İslam Tarihi, İslam Medeniyetinin en önemli ürünlerindendir.

Devam edecek…

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.