Tarih bir tekerrür değil teakkubtur
İnsanlığın hayatında sürekli bir değişimin olduğu düşüncesi, Batılıların "tarihin tamamen tekerrürden ibaret" olduğu anlayışını sona erdirmiştir. Bunun yerine her olayın kendisine göre bir bakış ve yorumunun olduğunu ifade ederek, her olayın kendi oluş şartlarında ele alınması gerektiğini söylemek icabeder. Tarihi ve tarihî olayları insanın bizzat kendisinin yaptığı ve ortaya koyduğu nasıl kesin bir gerçek ise, aynı zamanda insanların zamanla değiştiği, geliştiği, her alanda yeni kazanımlar elde ettiği ve başkalaştığı düşüncesi de o kadar doğrudur.
Böylece tarihî olayların oluşumu açısından tarih tekerrürden ibaret olmayıp teakubten ibarettir. Yani birbiri ardı sıra sebep-sonuç ilişkisi ile meydana gelen ve birbirini izleyen (takip eden) olayların kaydı bir "tekerrür" bilgisi değil bir "teakub" bilgisidir. Onun için tarihi olayların birinin diğerine sebep olması kendisinin de bir önceki olayın sonucu olması, her bir olayın diğerinden bağımsız meydana gelmediğini ortaya koyar. Dolayısıyla birbirleriyle alakalı olarak meydana gelen olaylar "bir tekerrür" değil, "bir teakup" zinciri oluşturur. Olaylar birbirinden bağımsız görülebilir ama tarihçiler illiyet ilkesinden dolayı bunu çok açık bir dille ifade edememişlerdir. Onun için olayların zaman, çevre ve etkenler açısında değerlendirilmesi vazgeçilmez bir şarttır. Bunun yanında her bir tarihi olay, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yönleriyle bir kompoze olduğundan insanların gerçeklerini eksiksiz, ihmal tehlikesinden uzak olarak yansıtabilmek için her bir tarihi olaylar yumağını ayrı ayrı ele almak gerekir. Bu anlayış tarihi ruhsuz ve anlamsız bir bilgi yığını olmaktan kurtarıp faydalı ve anlamlı bir ilim haline getirir. Bu da tarihin yazımı ve öğretiminde büyük değişiklikler meydana getirecektir. Onun için bugünkü tarih anlayışı ve yorumu tarihin gerilerine gidip kuru bir bilgiyi günümüze taşımak yerine, eldeki mevcut tarihi bilgileri derin araştırmalarla günümüz insanına yorumlayarak aktarmak esastır.
İşte tarih, yukarıda ifade ettiğimiz gibi masal anlatımından ibaret değildir. Rivayetlerin sadece sıralanması ve olduğu gibi aktarılması şeklindeki tarih yazıcılığı geride kalmıştır. Dolayısıyla tarih, nesilleri yönlendiren, harekete geçiren, önlerini aydınlatan, gelecekle ilgili düşüncelerini etkileyen yorumlarla dopdolu bir ilimdir. Yorumsuz tarih olamaz. Mutlaka her olaydan bir ibret, bir öğüt ve bir strateji çıkarılmalıdır. Mazide yaşanan hataların tekrarlanmaması için bu hatalara mutlaka dikkat çekilmelidir. Tarih okuyucusunu her yönüyle yönlendirecek ve düşündürecek etkenler, olayların kuru bir anlatımından çok tarihçinin anlatım ve yorumlarıdır. Buna göre tarih toplumların kültür ve birikimlerini geçmişten geleceğe taşır.
Tarihin düşünce planındaki yorumu ise toplumların tedrici gelişimini ve dönüşümünü hedefler. Bu gelişim ve dönüşümü gerçekleştirecek ve yönlendirecek kural ve yasalarla ilgilenir. Kısacası İslâm'ın tarih felsefesi toplumların sadece geçmişleriyle değil, asıl gelecekleriyle ilgilenir. Olayların sadece naklî anlatımlarıyla değil, aklî yorumlarını daha çok önemser. Sadece geçmiş ile değil, geçmişten kaynaklanıp günümüze ve geleceğe doğru hareket eden bir akımdır. Tarih, yaşanan olayları yorumlama, olaylar arasındaki gizli ve açık bağları bulma, hayatın her yönünü gerekli kurallarıyla kavrama olarak anlaşılmalıdır. Yoksa geçmişte belli zaman ve mekânlarda meydana gelmiş olayları bilmek çok önemli değildir. Toplum ve devletlerin oluşum ve yükselişleri, yaptıkları savaşlar, imzaladıkları anlaşmalar, uluslararası soğuk ve sıcak mücadeleler, devlet ve toplumların çöküş ve yıkılış süreçleri belli etkenlere bağlıdır. İşte yorum yapan tarihçi bu etkenleri sebep ve sonuçlarıyla ortaya çıkarır.
Tarihte meydana gelen olaylar bazen tarihçiler tarafından olduğu gibi anlatılmış, ancak bu olayların nasıl meydana geldiği, neden böyle cereyan ettiği ve nasıl bir sonuç çıkardığı ile ilgili olarak yine tarihçiler tarafından yorumlar yapılmıştır. Meydana gelen tarihî olayları yorumlamak üzere bu olaylar üzerinde düşünenler olayların insanların hayatını hangi yönde nasıl etkilediğini tespit etmeye çalışmışlardır.
İşte tarihte meydana gelen her olay insanı yakından ilgilendirmektedir. İnsanın doğumu nasıl bir olay ise, yavaş yavaş konuşmaya başlaması, emeklemesi sonra yürümesi, gençliği, evliliği, aile reisliği, toplum içinde üstlendiği görev ve sorumluluklar, bu görevlerini yerine getirmesi ve bu konudaki icraatları, diğer insanlarla ilişkileri, ailesi içinde yaşadıkları vs. tümüyle birer olaydır. Bunlar nasıl birer olay ise, tarih içinde devlet ve toplulukların hayatında meydana gelen büyük/küçük bütün olaylar sonuç doğurur. Tarihçiler de bu olayları kaydederken sebep ve sonuçlarıyla neden ve nasıllıklarını da düşünüp tartışırlar. Bu olayların yorumu tarihin yorumunu oluşturur. Bu olayların ortaya çıkmasına neden olan diğer olaylar sebepler nelerdir? Sonucun böyle olmasının nedeni nedir? Bu olayın bu şekilde şekillenmesinin sebebi nedir. Başka türlü meydana gelebilir miydi? Tarihi yorumlayan tarih felsefecileri hep bunların cevaplarını bulmaya çalışmıştır. İşte tarihin yorumu budur.
Bütün toplumlar daha mükemmel bir gelecek için kendi medeniyetlerinin geleceği için kaçınılmaz olarak tarihi olayların aydınlatılabileceği en küçük ipuçlarını yakalamaya çalışmış, bununla hayatlarının seyir çizgisini belirlemeğe gayret sarfetmişlerdir. Bugün var olan bütün medeniyetler ve bunların mensubu olan toplumlar, devlet sistemleri ve hatta düşünce akımları ulaşılmasını zaruri kabul ettikleri hedeflerine varmak için tarihten alacakları en küçük bir ibret ışığını yollarını aydınlatacak ümidiyle ele alır kendi felsefeleri doğrultusunda yorumlamaya çalışırlar. Gayeye ulaşmak en kolay yoldan nasıl gerçekleşebilir? Bunu düşünerek tarihi yorumlayıp geleceklerinin hedeflerini kısaltmak isterler.
Tarih ve tarihte yaşanan olaylar, bütün dinler, toplumlar, milletler ve medeniyetler için birer laboratuvar gibidir. Tecrübe, hedefe ulaşmanın ilk hareket noktasıdır. Mümkün mertebe hedefe ulaşmada daha az vakit kaybetmenin yolu, geçmişin tecrübelerini iyi yorumlamak, geçmiş olayların sebep ve sonuçlarını, neden ve nasıllığını iyi tespit etmekten kısaca tarihi ciddi bir şekilde yorumlamaktan geçer.
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İslâm’ın tarih yorumu (III) (08.09.2018)
- İslâm’ın tarihe bakışı (II) (06.09.2018)
- İslâm’ın tarihe bakışı (02.09.2018)
- Sağlam bir toplumun dinamikleri (29.08.2018)
- Sağlam Toplumun Temelleri /Haram ve Helal Meseleler (II) (25.08.2018)
- Sağlam bir toplum haramlardan uzak kalan bir toplumdur (21.08.2018)
- Saldırgan emperyalizmin hakkından gelmek zorundayız (16.08.2018)
- İslâmî tavır ve Batı toplumundan farkımız (09.08.2018)