Kuklalar yenildi, kuklacılar ile savaşıyoruz
Biz bu tiyatroyu daha önce birkaç defa izlemiştik. Senaryoyu yazan belli, başroldeki oyuncular belli, figüranlar belli.
Gezide, 6-7 Ekim Kobani ayaklanmasında, 17-25 Aralık yargı darbesinde, çukur siyasetinde ve en son 15 Temmuz darbe girişiminde hep aynı senaryo farklı figüranlar ile devreye sokulmaya çalışıldı.
Her seferinde Türk milleti oynanan oyunu gördü. Feraseti, siyasi tercihleri ve darbe direnişi ile kumpasları birer birer püskürttü. Kuklacılar her seferinde mağlup oldular ama ısrarla temcit pilavı gibi aynı senaryoyu oynatmaktan da beri durmadılar. Zira içeride PKK, Geziciler ve FETÖ gibi işbirlikçileri bulmakta hiç zorlanmadılar.
15 Temmuz direnişi, FETÖ'nün tasfiyesi ve Fırat Kalkanı operasyonu kuklacılara vurulan en büyük darbe oldu. Artık sadece figüranları üzerinden başarılı olamayacaklarını anladılar.
Bundan dolayı da Suriye'de PKK'yı, darbe girişimi sonrası ise açıktan FETÖ'yü desteklemeye başladılar. ABD'de başlayan Halkbank davası bu bağlamda kuklacıların doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'ne diz çöktürmeye yönelik hem yazdıkları hem de kendilerinin oynadıkları bir tiyatrodan başka bir şey değil. Bu sefer başrolde kendileri oynuyorlar, FETÖ ve CHP gibi işbirlikçileri ise figüranlar olarak ellerinden gelen katkıyı sunuyorlar.
Türkiye bugün bir istiklal mücadelesi veriyor. Türkiye'ye ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. Yani ekonomik krizle tehdit ederek, bağımsız politikaları terk etmeye ve Kuzey Suriye`de bir PKK devletine razı etmeye çalışıyorlar.
Şüphesiz 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'da olduğu gibi Türk milleti bu oyunu görüyor. Meselenin Recep Tayyip Erdoğan meselesi olmadığını, Türkiye'ye diz çöktürülmeye çalışıldığını, Türkiye'nin yarı sömürge bir devlet mesabesine indirilmeye çalışıldığını anlıyor. Erdoğan bu mücadelenin lideri ve simgesi haline geldiği için millet ona sahip çıktı ve çıkmaya devam ediyor.
Kuklacılar şüphesiz bu oyunun sonunda da yine kaybedecekler. Zira büyük bir kumar oynuyorlar. Türkiye gibi bir müttefike yarı sömürge ülkesi muamelesi yapmaya çalışarak Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek üzereler. Bundan sonra ittifak ilişkisi zorunlu nedenlerle devam etse de hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Ondan sonra Türkiye'yi kimin kaybettiğini tartışmaya başlayacaklar.
Hâlbuki yapmaları gereken gayet basit. PKK ve FETÖ'ye olan desteği çekmek ve Türkiye'ye eşit bir ortak olarak muamele etmek. Bundan kendileri de kazançlı çıkarlar. Şu an takip ettikleri maksimalist politika ise sonunda büyük bir kayıpla sonuçlanacak bir kumardan başka bir şey değil.
Enes Bayraklı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- AGİT 2016 ‘Nefret Suçları Raporu’ (29.11.2017)
- Radikal sol terör Avrupa'yı da vuracak! (25.11.2017)
- FETÖ’nün yeni Almanya stratejisi (20.11.2017)
- Avrupa İslâm'ı projesi (16.11.2017)
- Avrupa’daki kayıp mülteci çocuklar (10.11.2017)
- Almanya’nın PKK politikası sertleşiyor mu? (08.11.2017)
- Avusturya İslamofobya endüstrisi (30.10.2017)
- Türkiye’de İslamofobiyi konuşmanın vakti geldi (25.10.2017)