İsmail Güleç

Mir’ata nigâh eyleyemem

Uzun zamandan beri haberleri izlemiyorum. Ne kadar sakınırsam sakınayım bir şekilde gelip önüme düşmesine de mâni olamıyorum ve o durumda her seferinde Nâbî merhûmun;

Halktan gönlümün ol mertebedir vahşeti kim
Aksim Adem deyu mir'ata nigâh eyleyemem

(Halktan o derece soğudum ki insan olduğum için utancımdan aynaya bakamaz oldum)

Beyti aklıma geliyor. Ben de Nâbî gibi oluyorum, bizi insanlığımızdan utandıracak haberlerle karşılaşınca üzülüyorum. Bu sefer de aklıma hemen Sultan Ahmet için yazılan Hâbnâme-i Veysî geliyor, teselli buluyorum.

HÂBNÂME-İ VEYSÎ

Sultan I. Ahmet (s. 1603-1617) tahta oturduktan sonra gördüklerinden, yaşadıklarından çok rahatsız olur ve üzülür. Sultan'ın durumuna üzülen Veysî (ö. 1628) de Sultan'ı teselli etmek için ona sunmak üzere bir kitap yazmaya başlar.

Veysî, Hâbnâme olarak şöhret bulan eserinde, Sultan Ahmet ile İskender-i Zülkarneyn'i rüyada buluşturur ve konuşturur. İskender, devrinden müşteki olan mutsuz padişahı teskin etmek ve ümitlendirmek için Hz. Adem'den o döneme kadar hüküm sürmüş peygamber ve hükümdarların hayatlarından örnekler vererek bunun normal olduğunu söyler.

İskender-i Zülkarneyn sırasıyla Hz. Âdem, Hz. Şit, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed peygamberlerden örnekler verilerek, Hulefâ-yı Râşidîn dediğimiz dört büyük halifeden (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) örnekler verilir. Daha sonra Hz. Hüseyin ve Kerbela vakasından bahsedilerek Muaviye, Haccac-ı Zalim, Abbasi veziri Alkâmî, Harzem Şahı Mehmed Han ve Memlük sultanı Kayıtbay döneminde vuku bulan kimi menfi olayları hatırlatır ve üzülmemesini, bunda kendisinin suçunun olmadığını, ona düşen şeyin işleri layıklarına vermesi olduğunu söyler. Böylece Veysî, İskender'in ağzından mesajını da vermiş olur.

Veysî'nin kitabında İskender-i Zülkarneyn önce anlatır, sonra bir soru ile sözlerini tasdik Sultan Ahmet'e tasdik ettirir. Örnek olarak birkaç tanesini yayınlanmış metinden (Altun, M. (2011) Hâbnâme-i Veysî, İstanbul: MTV) aktarayım.

"Hz. Adem, yeryüzünün dört tarafını, Allah'ın nimetleriyle zenginleştirdiği iklimleri, uçsuz bucaksız tazeliği bulmuşken, Kâbil, kardeşi Hâbil'i cürüm hançeriyle öldürüp Âdemoğullarının ortasına düşen ayrılık ateşi, hepsini ikiye bölüp nice yüz bin insanın kanından yeryüzünün geniş sahrası bozguncuların leğenine döndüğü zaman mı dünya bayındır idi?

Kâbil oğullarından nice yüz bin kâfir âsi, yoldan çıkma bayrağının gölgesine toplanıp Hz. Şit mazlum Hâbil'in devrini istemesiyle iki yüz yıl savaş ve katliam fırını aralarına kıvılcım saçıp yeryüzünü insan vücudundaki kırmızı kandan lâle bahçesiyle bir renk ettiklerinde mi dünya bayındır idi?

Çocuklarının ve karısının bile kendisini dinlemeyerek helak olduğu Hz. Nuh döneminde mi dünya bayındır idi?

Hz. Hud, peygamberlik hilafetini şereflendirmekle yükseldiği zaman diğer yaratılmışlardan üstün olan Âd kavminin zorbalıkla dilediğini yapan aşağılık günahkârla dönüşüp kendini var eden kâinatın yaratıcısını unuttukları zaman mı dünya bayındır idi?

Devesi kavmi tarafından kesilen Hz. Salih peygamber zamanın da mı dünya bayındır idi?

Hz. İbrahim ana rahminde iken Hz. Halilullâh'ın peygamberliğinin ortaya çıkış sadası kâinata velvele salmaya başladı. Nemrud, nice korkunç olaylar görüp rüya tabircilerine sorup soruşturdukça dinsiz lânetli baş korkusuna düşüp halkın günahsız bebeklerine kılıç sıyırdığında mı âlem bayındır idi?

Haksız yere halkının kanını döken Firavun'un halkını köleleştirip zevk, sefa ve zenginlik içinde yaşadığı dönem mi âlem bayındır idi?

Buhtunnasır gibi zalim bir yönetici İsrailoğullarını katlederken mi alem bayındır idi?

İsrailoğulları Hz. İsa, Hz. Yahya ve Hz. Şaya'yı katlederken mi âlem bayındır idi?

Kureyş, Hz. Peygamber'e zulmederken mi alem bayındır idi?

Hz. Peygamber'in ardından yalancı peygamberler çıktığında mı âlem bayındır idi?

Hz. Ömer süikast uğradığında ve sonrasında yaşananlar olduğu zaman mı âlem bayındır idi?

Hz. Ali'ye savaşlar açıldığı ve şehit edildiği dönemde mi âlem bayındır idi?

Hz. Peygamber'in iki torunu, gözünün nurları Hz. Hasan ve Hüseyin şehit edilirken mi âlem bayındır idi?

Yaptığı zulüm ve haksızlıklarla lanetlenen Yezid döneminde mi âlem bayındır idi yoksa ondan daha aşağılık oğlu Velid'in iğrençlikler yaptığı dönemde mi âlem bayındır idi?

Mekke'yi yıkan ve halkına zulmeden Haccac devrinde mi âlem bayındır idi?"

İskender, daha yakın dönemlerden de örnek verdikten sonra en sonunda Sultan Ahmed'e dönerek her dönemde çeşitli bozuklukların var olduğunu söyler ve bunda kendisinin mesuliyeti olmadığını söyleyerek teselli eder.

İnsan olmaktan ve aynaya bakmaktan utanmayacağımız günlerin gelmesi belki dünyanın her tarafında mümkün değil ama en azından biz bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Toplumun her kesimi birbirini suçlamadan birlik olup daha insanca yaşamanın yollarını aramalıyız. Yoksa bu ateş günün birinde hepimizi yakacak.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.