Arama

İsmail Güleç
Ocak 3, 2022
Cervantes’in Don Kişot’u neden okunmalı?

Geçtiğimiz günlerde bir lisemizde düzenlenen Roman Kahramanları Festivali münasebeti ile bir tartışma oldu. Kimileri hararetle festivali desteklerken sayıları diğerine göre oldukça az olan bir kesim de festivali eleştirdi. Eleştirilerden biri de Cervantes'in Don Kişot'una idi… Yapılan tartışmaya girmeye niyetim yok. Ancak Don Kişot'a yapılan saldırıya karşı sessiz kalmaya da gönlüm razı olmadı. Neden razı olmadığımı da açıklamaya çalışayım, bakalım bana hak verecek misiniz.

Festivali eleştirenlerin yere göğe sığdıramadıklarını düşündüğüm Cemil Meriç, Don Kişot için "dünya edebiyatının en iyi romanı" der ve asırlardan beri aşılamadığını, romanların romanı olduğunu ilave eder. Dünyada yabancı dile en çok çevrilen ve hakkında en çok araştırma yapılan birkaç metinden biri olan roman hakkında ben sadece Roger Garaudy'nin (Don Kişot Yaşanmış Şiir. İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları 2012) roman hakkındaki görüşlerini aktardıktan sonra kitaptan birkaç örnek vererek düşüncelerimi paylaşacağım.

Her şeyden önce şunu ifade etmeme izin veriniz. Cervantes'in yaptığı, yaşadığı çağda halka dayatılan yeni düzene karşı çıkmak idi. Bugün de bize yeni bir hayat dayatılıyor, ancak buna karşı çıkacak Don Kişot'umuz olmadığına dikkatinizi çektikten sonra konuya devam edeyim.

Roman üzerine yapılan değerlendirmelere baktığımızda eleştirmenlerin bir kısmı bir dönemin, bir çağın bittiğini kabul etmeyenlerin düştükleri komik durumları gösterdiğini iddia eder. Bir kısmı da Cervantes'in bu romanında kendilerine dayatılan hayatı eleştirdiğini, ortadan kaldırılmak istenen şövalyeliği yücelterek yerine ikame edilen düzeni eleştirdiğini söyler. Bana ikinci görüş daha munis gelir.

Gezgin şövalye olmak isteyen Don Kişot'a göre şövalyeler yüzyılın en gerekli insanlarıdır. Gezgin şövalyelerin iki amacı vardır: İlki zayıflara ve darda kalanlara yardım etmek, ikincisi sevgilisinin güvenini ve sevgisini kazanmak. İnsanların maddi ve manevi sıkıntılarla boğuştuğu çağımızda onlara sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yardım edecek erenlere, dervişlere ihtiyacımız olmadığını iddia edecek bir var mı aramızda?

Garaudy'nin gözüyle Don Kişot

Garaudy, bize iki farklı Don Kişot anlatır. İlki devrinde başlayan merkantalizmle birlikte paraya karşı olan düşkünlük ve insanların para için değerlerinden vazgeçmeleri karşısında dimdik duran, zamanından önce gelmiş bir anti-kapitalist Don Kişot. Diğeri de sahip olduğu değerler bakımından bir Hristiyan'dan çok bir Müslüman'a benzeyen, daha nahif bir söylemle Hz. İbrahim dininden bir hanif Don kişot.

Garaudy'ye göre Don Kişot, paranın ve maddenin hükümranlığının doğuşuna kucak açan bir asrın bütün kurumlarına savaş açan bir ermiş şövalyedir. Romandan alıntıladığım şu cümleleri sizce sersem bir maceracı kurabilir mi?

Tanrı'dan kork ve kendini bil, çünkü bilgelik Tanrı korkusuyla başlar.

Niyetlerimi daima faziletli hedeflere yöneltirim ki bu da herkese iyilik etmek, kimseye kötülük etmemektir.

Gerçek adalet kanunların üstündedir. Merhamet de adaletin üstündedir.

Tanrı bizi aç bırakacak değil ya, hele bu şekilde onun hizmetindeyken. O havadaki sivrisinekleri, topraktaki böcekleri, sudaki iribaşları bile aç bırakmaz. O kadar merhametlidir ki güneşini kötülerin ve iyilerin üzerine doğdurur ve salih olanlar ile olmayanların üzerine yağmur yağdırır.

Şu cümle;

Yukarıda Tanrı var, o kötüleri cezalandırmayı, iyileri ödüllendirmeyi ihmal etmez.

Necm suresi 31. Ayetin "Allah akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak" şeklinde tercüme edilen mealini, şu cümle de;

Tanrı'nın rızası olmadan ağaçtaki yaprak bile kıpırdayamaz.

Cümlesi, Enam suresi 69'da geçen "ve mâ teskutü min varakatin illâ ya'lamühâ" yani "O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez" cümlesinin farklı bir söyleyişinden başka nedir?

Ben bu sözlere bakarak Don Kişot'un Müslüman olduğunu iddia etmiyorum tabi ki. Ancak bu sözlerin Müslümanca olduğunu söylüyorum.

Don Kişot maceraları: Bir ruh eğitimi

Cervantes, kitabında şövalyeliğin aynı zamanda bir ruh eğitimi olduğunu söyler. Don Kişot, devleri öldürerek aslında dev gibi olan gururunu yok eder. Cömertliği ve yüce gönüllülüğü ile de kıskançlığı ve haseti bitirir. Serinkanlılığı ve ruh dinginliği ile de öfkesini yener. Az yiyip az uyuyarak oburluğun ve sersemliğin üstesinden gelir. Sevgilisine olan sadakatiyle de düşkünlük ve şehveti engellemiş olur. Dünyanın dört bir yanını dolaşarak da tembellikten kurtulur.

Bir dervişin yaptıkları bunlardan çok mu farklı? Dervişin birinci düşmanı gururunu besleyen nefsi değil mi? Öldürmemiz gereken en büyük düşmanımız nefsimiz değil mi? Bizi bu dünyaya bağlayan mal ve makam sevgisi, yolumuzda bize engele olan yük değil mi? Öfkeden daha çok ne zarar verebilir bize? Nefsin gücünü kırmak için dervişe, perhiz, riyazet ve mücahede verilmez mi? Şeyhine ve söylediklerine sadakat bir dervişte aranan ilk özelliklerden değil midir?

Bitmedi, devam edelim.

Yel değirmenleri insanları ezen sistemin sembolüdür. Don Kişot, yel değirmenleriyle değil, insanları ezen ve öğüten, onlara değer vermeyen aşırı para kazanma ve servet edinme arzusuyla savaşır. Onun yel değirmenlerine saldırması, kâr peşinde koşanların yanlarında çalıştırdıkları insanları ezen ve onları yıpratan çalışma koşullarına gösterdiği tepkidir. Don Kişot, bu haliyle diyar diyar gezerek halka zulmeden müstebitlere karşı savaşan bizim kolanizatör dervişlerimize ne kadar da benzemekte.

Romanın kaynağı

Garaudy, romanda eski bir manastırın temellerinde bulunmuş sağlam bir kurşun kutuya dikkat çeker. Bu kurşun kutu, Gırnata'da, Nasrîlerin yaptıkları caminin yıkılıp yerine katedral yapılacağı sırada temelde bulunan kurşun kutuya bir gönderme olduğunu söyler. O dönemde büyük tartışmalar çıkaran bu kutunun içinde yer alan kitaplar hakkında papaya sunulan raporda bu belgelerin İslami anlayışla kaleme alınan sahte eserler olduğu belirtildiğini söyler. Buradan yola çıkarak Cervantes'in romanını yazarken yararlandığı kaynakları Endülüs'e götürür.

Don Kişot imanı

Romanda maceraları anlatılan Don Kişot'un imanı iki şey üzerine kurulu idi. Biri, Tanrı'nın aşkın varlığına iman, ikincisi de din, dil, sınıf ve ırk ayırımı yapmaksınız bütün insanlara hizmet etme gerekliliği. Don Kişot'un hayatının merkezinde bu iman vardır ve tüm arzusu bu imanı hayata geçirmektir. Bunun için de maceradan maceraya atılır. Garaudy, onun bu imanına bakarak peygambervâri bir şahsiyet olduğunu söyler. Peygamberler gibi o da kendisinin Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanır, müjdecidir, insanları inanmaya davet eder. O yüzden Don Kişot'un dini Hz. İbrahim'in dinidir, der.

Cervantes'e yapılan haksızlığa gönlümün neden razı olmadığını anlatabildim mi acaba!

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN