Üniversiteye girişte baraj puanı olmalı mı?
Geçtiğimiz günlerde Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), özellikle eğitim camiası içinde çok tartışılan bir karar aldı:
"2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı'ndan (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırılmıştır."
Toplumun pek ilgisini çekmediğini gördüğümüz bu kararı, daha çok üniversite öğretim üyeleri eleştirdi. Hocalar, üniversiteye gelen öğrencilerin seviyelerinin daha da düşeceği endişesi ile kararı pek olumlu karşılamadılar.
Önce şu hususu belirtmeme müsaade edin lütfen. Üniversite öğrencisinin seviyesinin düşmesinin nedenini, sadece baraj puanın kaldırılmasına yüklemek haksızlık olur. Bu, ailede başlayıp toplumda devam eden bir düşüşün ilk, orta ve liseye yansımasının üniversitedeki tezahüründen başka bir şey değildir. Üniversiteye gelecek öğrencinin seviyesi, özellikle lise eğitimi esnasında teşekkül eder ve üniversiteye gelen öğrencinin durumu sonuçtur. Büyük resmi gözden kaçırmayalım.
Değerlendirirken dikkate almamız gereken ikinci konu üniversitelerin doluluk oranları. Son yıllarda özellikle merkezlere uzak illerdeki üniversiteler ile vakıf üniversitelerinin bu konuda sorunları olduğunu, öğrencisizlikten kimi bölümlerin kapanma noktasına geldiklerini biliyoruz. Kontenjanları doldurmak için yapıldığı anlaşılan bu değişikliğin de kesin çözüm olacağını söylemek çok güç. Yeni açılan üniversitelerin, büyük üniversitelere özenip neredeyse tüm fakülteleri açmaları, çok büyük kampüsler inşa etmeleri ülkemizin kaynaklarının yeterince verimli kullanılmadığını düşündürüyor. Bu da üzerinde tartışmamız gereken bir konu olarak bir kenarda dursun ve biz meselemize devam edelim.
MESELE İKİ BOYUTLU
YÖK'ün aldığı kararın iki boyutu var. Biri dört yıllık lisans bölümleri, diğeri de iki yıllık ön lisans programları.
Eğitim süresi iki yıl olan meslek yüksek okulunun bulunmadığı ilçemiz neredeyse kalmadı. Büyük bir kısmının da kontenjanları dolmuyor. YÖK bu konuda daha cesur bir karar alıp MYO'lar için sınav şartını kaldırabilirdi. Zaten dolmayan kontenjanlar için sınav yapmanın bir anlamı olmadığı gibi amacı meslek sahibi yapmak olan bir okulda okumak isteyen herkes kabul edilmeli. Ülkemizin ara elaman sıkıntısının her yıl bir önceki yıla daha çok arttığını da düşündüğümüzde MYO'lara sınavsız öğrenci kabul etme kararını bir an önce alınması gerektiği görülmekte.
Burada kontenjan fazlası başvurular karşısında ne yapılacağı sorusu akla gelebilir. Kontenjanı dolan %10'luk bir kesim %100'ü zorlamanın bir anlamı yok. %10'unu değerlendirmenin birkaç yolu var. Sıralama, lise mezuniyet notuna veya YKS sınavı sonuçlarına göre değerlendirilebilir. Başvuru fazla olduğunda okullar kendi sınavlarını yapabilir. Başvuran herkesi alıp bir dönem okuttuktan sonra başarılı olanlarla devam edilebilir. Ezcümle çözümü okul yöneticilerine bırakmak en doğrusu olacaktır. Her okul kendi durumuna en uygun olanı tercih edecektir. Dolayısıyla YÖK'ün MYO'lar için aldığı barajı kaldırma kararı şimdilik yerinde olmuştur ancak yetmez. Bir sonraki adım kaldırılması olmalıdır.
LİSANS İÇİN BARAJIN KALDIRILMASI
YÖK'ün aldığı bir diğer karar lisans bölümleri ile ilgili. Aldıkları öğrencilerin en düşük puanı bile baraj puanının üstünde olan bu bölümler için, kararın pratikte bir anlamı olmayacaktır. İstanbul, Boğaziçi, Marmara, Ankara, ODTÜ ve daha birçok üniversiteyi, barajı geçemediği için kazanamayan öğrenci olmadığına göre bu durum en çok yine merkeze uzak illerdeki üniversiteler ile vakıf üniversitelerinin kimi bölümlerini etkileyecektir.
Vakıf üniversiteleri yöneticileri, öğrencinin talep etmediği bölümleri kapatmak konusunda daha çabuk karar alabiliyorlar. Hatta öğrenci bulabilecekleri bölümleri açtıkları için çok ciddi sıkıntılar olmamakta. Ancak buna rağmen bu kararın vakıf üniversitelerine olumlu yansıyacağını görebiliyoruz. Vakıf üniversiteleri yöneticilerinin karardan memnuniyetlerini izhar etmeleri de durumu açıklamakta.
Kanaatimizce sorunlu alan yine merkeze uzak üniversiteler olacak. Ancak bu sorunun kaynağı barajın kaldırılması değil, bizatihi üniversitelerin kendisi. Belki barajın kaldırılması sorunu iyice ortaya çıkarması bakımından faydalı bile olacaktır. Barajın kaldırılmasına rağmen bu üniversitelerde kontenjanların dolmayacağını düşünenlerdenim. Bekleyip göreceğiz.
Barajın kaldırılmasını sorun haline getirecek bir diğer husus üniversiteyi kazanan herkesin mezun olmasıdır. Bir şekilde üniversiteye kapağı atan öğrenci, arkadaş yardımı, hocaların hoşgörüsü, kopya, af veya sistemin diğer açık taraflarından yararlanarak mezun olmayı başarıyor.
Şu vakte kadar söylemeye çalıştığım şeyleri özetleyeyim.
- Sorunu sadece baraj meselesine indirmek bizi meseleyi halletmekten uzaklaştırır. Sorunu sistemin tüm bileşenleri ile birlikte düşünmeliyiz.
- Sorunumuz üniversiteye giriş değil, girdikten sonra verilen eğitim ile ilgilidir. Üniversiteye girişin kolay, bitirmenin zor olduğu bir sistem kurduktan sonra kimin nasıl girdiğinin önemi kalmayacak. Beceremeyenin ve yapamayanın yöneticiler tarafından korunmadığı bir sistem kurmalıyız.
- Merkeze uzak illerdeki üniversitelerin durumunu yeniden değerlendirmek, kimi programları ve fakülteleri kapatmak dahil birtakım düzenlemelere gitmenin vakti çoktan geldi hatta geçiyor.
Yükseköğretimle ilgili kararları, tüm sistemi düşünüp planlamadıktan sonra alınan kararların bize kazandıracağı bir şey olmayacağını unutmayalım.
Alınan kararların yükseköğretimimize hayırlar getirmesini diliyorum.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Halvetiye halvetten mi gelir sadece? (13.02.2022)
- Medrese akredite olur mu? (08.02.2022)
- Üniversite demek biraz da gelenek demek (05.02.2022)
- Gazzâlî’nin kitaplarının yerini internet mi aldı? (02.02.2022)
- Öğrenci merkezli eğitim kötü mü? (29.01.2022)
- Masallarımızda bile Kur'an’dan izler var (24.01.2022)
- Şehir evliyası olmaktan da zor (20.01.2022)
- Sohbet o sohbet değil (14.01.2022)