İsmail Güleç

Benim sevdiceğimde din var iman yok

Anadolu irfânı sıkça telaffuz edilen kavramlardandır. Bu sözü kullananlar hemen peşinden Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli isimlerini de sıralarlar ve kendi meşreblerince anladıklarından yola çıkarak Anadolu irfanını açıklamaya çalışırlar.

Açıklamalarına itiraz etmeceğim ama benim Anadolu irfanından anladığım onlardan biraz farklı. Ben Anadolu irfanı denilince, Anodolu'da Kur'an ve sünnet zemininde gelişen tasavvufî hayatın Türk'ün töresi, örfü ve adetleri içinde erimesini ve sinmesini anlıyorum. Camide kılınan namazdan kız istemeye, komşuluktan alışverişe kadar hayatın her anına sirayet eden bu ruhun masallar, ninniler, hikayeler, bilmeceler, darb-ı meseller ve türkülerle nesiller boyunca aktarıldığını ve bu ruhla beslenenlerin Anadoolu irfanı ile yoğrulduğunu düşünüyorum.

Bu yoğrulmanın ne olduğunu daha önce fıkra, masal, bilmece gibi anonim halk edebiyatı ürünleri üzerinden göstermeye çalışmıştım. Bu sefer de bir türkü üzerinden göstermeye çalışayım.

Meşhur türküdür, meraklıları mutlaka bilir.

Şu karşıdaki dağda kar var duman yok
Benim sevdiceğimde din var iman yok

Türkü, belli ki sevdiceğinden beklediği ilgiyi göremeyen bir âşık tarafından söylenmiş. Türkünün tamamı okunduğunda sevdiceğine kavuşamamış bir aşığın hâlini anlattığı anlaşılıyor. Ben aşığın sevdiği için kullandığı bir ibâreye dikkatinizi çekeceğim. Din var iman yok.

DİN VAR İMAN YOK

Din sözlüklerde, akla insanların yaratıcı olarak kabul ettikleri üstün güce olan îmanlarını, ona yapacakları ibâdetlerin bütününü ve bu îmâna göre davranışlarının nasıl olması gerektiğini düzenleyen inanış yolu olarak tarif ediliyor. İman ise Allah'ın birliğini, melekleri, mukaddes kitapları, peygamberleri, kıyâmet gününü, kaderi, ölümden sonra dirilmeyi kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etme, kalben inanma ve dil ile söyleme. Bunlar kelimelerin ıstılahi anlamları. Sözlüklerde bir de mecaz anlamları var. Ama önce sözlük anlamları üzerinde duralım.

Din daha çok genel inancı, iman ise dindeki derinleşmeyi ifade eder. Farkı daha iyi ifade etmek için Kuran-ı Kerim'den bir ayet-i kerime nakledeceğim.

Bedevîler 'inandık' dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama 'İslâm olduk.' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Hucurat, 49/14)

Bu ayet-i kerimenin nazil olmasının nedeni, kıtlığın olduğu bir sene Beni Esed kabilesinin, Medine'ye gelierek kelime-i şehâdet getirip diğer Müslümanlar gibi savaş gelirlerinden pay almak istemeleridir. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nâzil olur. Ayet, kelime-i şehâdet getirmek konusunda ne kadar samimi olduklarını göstermeleri gerektiğini ima eder. İslam'a, yani bir dine girmeleri barışa ve huzura kavuştukları, Hz. Peygamber'e düşman olmadıkları anlamına geldiği için doğrudur. İlk adımı attınız, ancak bu kadarı yetmez, sırada iman var, denilmektedir.

Burada Müslüman olmak ile mümin olmak arasında bir fark olduğu, Müslüman olmakla hemen mümin olunmadığı anlaşılır. Önce din yani İslam kabul ve rıza, sonra iman güven ve kalben tasdik gelir. Din olmadan iman olmaz.

Tasavvufî açıdan düşünüldüğünde ise İslam şeriat makamı iken imân tarikat makamı oluyor. Tarikatte de İslam ve iman makamları var. Tarikate ilk giren İslam mesabesinde olur ve tarikatın şeriatını öğrenir. Mümin olması, ancak hakikate ve marifete ulaşması ile mümkündür ve bu da dervişin kabiliyetine ve göstereceği gayrete bağlıdır.

Türkünün hakiki anlamı kanaatimce budur. Şimdi mecazi anlamına gelelim. Ama öncesinde türküyü hatırlayalım.

Benim sevdiceğimde din var iman yok

Âşık, benim sevdiceğim, aramızda sevgi adına bir şeyler olduğunu kabul ediyor, ancak o sevgi uğruna fedakârlık yapacak düzeye gelmemiş, diyor bize. Sevgilim, aramızda aşk olduğunu anlıyor ama bu aşktan o kadar da emin değilmiş gibi davranıyor, şeklinde anlamak da mümkün.

Din inanç sahibi olmak manasına, iman ise merhamet ve acıma anlamlarına da geliyor. Sıradan her insanın bir dini olur. Herkes âşık olabilir, şeklinde de okuyabiliriz. İmana gelmek, merhamet etmek, vicdansızlıktan vazgeçmek anlamındadır. 'İmanı yok', imansız ile aynıdır ve gaddar, acımasız ve merhametsiz kimseleri nitelemek için kullanılır. Edebiyatımızda aşığına yeterince yüz vermeyen sevgililerin zalim ve acımasız olmakla itham edilmesi ise adettir. Bu durumda aşık sevgilinin başkalarına karşı merhametli iken kendisine karşı merhametsiz ve acımasız olduğunu ifade etmiş oluyor.

Özetle; âşığımızın bu sözlerinin yüzeysel ve derin anlamı var. Yüzeysel anlamının altında yukarıda mealini verdiğim ayet-i kerimenin olduğu konusunda hemfikir isek o zaman benim Anadolu irfanının şekerin sütün içinde erimesi gibi Kur'an'ın, sünnetin kültürümüz içinde eridiği görüşüme katılıyorsunuz demektir. Kanaatimce Anadolu irfanı budur.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.