Ramazan ve Bektaşi fıkraları
Ramazan ayı gelince hep oruçtan, ibadetten bahsedilir. Ancak manevi iklim içinde Ramazan'a has bir kültür ve sosyal hayat da ortaya çıkar. Ramazan'a has iftar ve sahur davetleri gibi insanların sosyalleştikleri ortamların yanı sıra mevsimine göre değişen sazlı sözlü eğlenceler de olur ve bunların hepsi bir şekilde Ramazan'la ilgilidir.
Teravihten sonra kurulan bu meclislerde dini ve ahlaki konuların yanı sıra hikayeler ve fıkralar da anlatılır. Çünkü insanın sadece öğrenmeye değil gülmeye de ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç da anlatılan fıkralarla sağlanır.
Ramazan ve oruç olunca fıkralarda oruç, iftar, sahur ile ilgili komik denilecek olaylar anlatılır ve gülünür. Sahura kalkamayan, iftarını erken açan, oruç tutmakta zorlanan veya tutmayan, oruçlu iken yapılan ilginç davranışlar, olaylar hep fıkralara konu olur. Ancak fıkralar arasında Bektaşi fıkralarının yeri başkadır. Bektaşi babası, fıkralarda genellikle oruç tutmadığı için eleştirilen bir figürdür. Ancak Bektaşi babası, verdiği cevaplarla oruç tutup da ahlakını taşımayanların foyasını meydana çıkarır. Orucun nasıl tutulması gerektiğini öğretir adeta. Ne demek istediğimi birkaç fıkra ile açıklamaya çalışayım.
Senede iki kez
Bayram yaklaşınca bir taraftan sevincimiz artarken öte yanda ramazanın gidişinin hüznünü de yaşarız. Bazıları da bu hüznü iyice abartırlar. Bayrama yakın günlerin birinde bir iftar sofrasında misafirlerden biri hızını alamayıp:
- ''Keşke, Ramazan senede iki kez gelse.''
der. Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşî adamın niyetini anlar ve sözünü sakınmaz: - ''Madem iki kez gelsin istersiniz neden Ramazan gider gitmez bayram edersin be adam? İnsan, sevdiği gidince bayram mı yapar hiç!...''
Anlayan için büyük cevap.
Sahuru da öne alsalar
Özellikle yaz aylarında oruç tutmanın zor olduğu malumdur. Ancak zor olduğunu telaffuz etmekten çekiniriz. Herkesin bildiğini söyleyecek kimse ise Bektaşi babasıdır. Bu durumu sormuşlar:
- Baba erenler, Ramazan hakkında ne düşünürsün?
- Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama, şu sahuru öğleye alsalar ne iyi olurdu!
Oruç farz, sahur sünnet
Bizim Bektaşi babası, oruç tutmadığı halde hanımını zorla sahura kaldırıp yemek hazırlatıyormuş.
Bir, üç, beş derken kadın artık dayanamamış ve:
- Herif, sende hiç vicdan yok mu? Oruç tutmadığın halden neden her gece bana zorla sahur hazırlatıyorsun?
- Oruç farz, sahur sünnet değil mi?
- Evet.
- E hanım, farzı yapmıyorsak sünneti de mi bırakalım.
Sünnetin ihmal edilmemesini gerektiğini hatırlatmıyor mu sizce bu fıkra?
Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım
Bektaşi'ye, sahurda sorarlar:
– Oruca nasıl niyet etmeli?
Bektaşi, tıka basa yedikten sonra cevap verir:
– Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım diye niyet edip ağzını çalkalamalı.
Halim Mecalim yok
Sohbet sırasında Bektaşi'ye sormuşlar:
- Baba Erenler niçin oruç tutmazsın?
Bektaşi'de mazeret hazırdır:
- Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok.
- Peki oruç tutmadığın halde iftara davet etseler gider misin?
- Ne yapar eder mutlaka giderim.
- Bu nasıl olur? Allah'ın emrini dinlemeyip kulların davetini kaçırmıyorsun!
Bektaşi'nin cevabı hazırdır:
- Bunda şaşılacak ne var? Allah, merhametlilerin en merhametlisidir, affeder. Fakat kulları böyle mi? Onlar, en küçük bir sebepten gücenirler. O yüzden kullarını gücendirmek istemem.
Burada Baba'nın verdiği mesaj çok açık değil mi?
Bir eşek bir öküz
İki ham softa, bedava yiyip içmek için bir Bektaşi tekkesine misafir olmuşlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- Senin arkadaşın nasıl biri? Bilgili midir?
Kendini arkadaşından üstün göstermek için;
- Bırak şunu, eşeğin tekidir. der.
Tuvalete giden gelir, bu sefer de öteki gider. Aynı soruyu yeni gelene de sorulur:
- Senin arkadaşın nasıl biri, bilgili midir?"
O da diğeri gibi;
- Bırak şunu, öküzden farkı yoktur. der.
Akşam olur, iftar sofrası kurulur. Fakat bu iki softanın önüne arpa ile saman konulur. Softalar şaşırır ve sorarlar:
- Erenler, bunlar ne ola ki?
Bektaşi babası gülerek cevap verir:
- Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?
Birbirlerinin arkalarından konuşmamaları gerektiğini bundan daha güzel nasıl söylenirdi? Sizce softalar arpa ile samanı hak etmemişler mi?
Aç gezerken kimse bir şey sormuyor
Bektaşi'yi öğle vakti yemek yerken yakalamışlar. Kadıya götürmüşler. Kadı neden oruç tutmuyorsun diye sorunca bizimki cevabı yapıştırmış:
- Ulan, kaç günden beri açım, kimse karnın aç mı diye sormadı; bugün yemek buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!
Bu fıkra içimizdeki açları da doyurmamız gerektiği konusunda bizi uyarmıyor mu? Düşünün, fıkralar neden hep iftar ve sahur sofralarında? İftarın oruç tutmayanlarla birlikte yapılması gerektiği aklımıza gelen ilk cevap değil mi?
Kısaca söylemek istediğimi özetleyeyim. Bektaşî fıkraları Ramazan ayını daha iyi idrak etmemiz konusunda bize uyarır, ders verir. İnsanlara karşı hoşgörülü olmamızı, onları anlamaya çalışmamızı, yoksulları gözetmemizi, arkadaşımız hakkında ileri geri konuşmamızı hatırlatır, Allah'ın işine karışmamamızı bize öğütler.
Bektaşî fıkralarını yüzümüze tutulan bir ayna, kendimize batırdığımız bir çuvaldız olarak görüp dinlersek istifade edeceğimiz ibretli hikayelerdir. Camide hocanın uyarılarının tersinden söylenmesidir. Bunu da incitmeden ve kırmadan güldürerek yapar. Benim Bektaşi fıkralarından anladığım budur.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ramazan fıkraları (04.04.2022)
- Şehr-i Ramazân merhabâ (01.04.2022)
- Derdi dağla paylaşmak (28.03.2022)
- Niye hikâye anlatıyoruz? (22.03.2022)
- Hikâyeler Allah’ın askeridir (19.03.2022)
- Osmanlı Türkçesi böyle tarif edilmez (15.03.2022)
- Renklendiren ve renksizleştiren kalem (12.03.2022)
- Osmanlıca diye bir dil var mı? (08.03.2022)