18. yüzyılda bir iftar sofrası
18. asır şairlerinden, bir dönem babasının mesleği olan kumaşçılıkla da iştigal ettiği için Kâlâyî mahlasını seçen Refî'nin (1760-1812) Ramazan ayının gelişi münasebeti ile yazdığı ilginç bir ramazaniyyesi var. Bir kadı ve medreseli olmasına rağmen meşrebinin hiciv ve eğlenceye yatkın olmasından olsa gerek ramazaniyyesinde bir iftar sofrasını tüm ayrıntılarıyla tasvir eder. Ramazaniyye yazmanın moda olduğu dönemde şairlerin padişahı veya bir paşayı övmek için kaleme aldıkları ramazaniyyelerinin aksine latifeleşmek için kaleme aldığı kasidesinde eğlenir ve eğlendirir.
Kâlâyî, kasidesine diğer ramazaniyyeler gibi Ramazan ayından ve faziletlerinden bahsettiği nesib bölümü ile başlar ve girizgâh beyti olan 30. beyit ile konuya girer. Şairimiz sofrası zengin ikramı bol bir davete gitmiştir.
Birinin bir gece iftarına da'vetli idik
Han- i-ihsan-ı - firavânına boğdu gayet
Daha sonra ortamı ve davetlileri renkli benzetmelerle tasvir eder ve sofraya konulan yemekleri sıralamaya başlar. Yemeklerin isimlerini verirken öyle zikretmekle geçmez. Onları söz sanatı ile süsler ve okuyanların gülmesi için de birilerine takılır ve onlarla inceden dalgasını geçer.
Söylediklerimin anlaşılması bakımından ramazaniyyeden birkaç beyti örnek olarak vereyim.
Nola ayılsa görünce o, imambayıldı
Nakd-i aklini Tatar böreği etmiş garet
Burada şair imambayıldı ile ayılmak arasında iyhâm-ı tezat yoluyla ilgi kuruyor. Sanki iftarı beklerken kendinden geçmiş biri sofrada imambayıldıyı görünce hemen kendine geliyor. İkinci mısra ile birlikte düşünecek olursak bu sefer şöyle bir anlam çıkıyor. Sofranın başına oturmuş top sesini bekleyen davetlilerden biri aklını tatar böreği ile bozmuş iken, şu top patlasa da şu böreği yağma edeyim diye kendinden geçmiş bir halde imambayıldıyı fark edince hemen kendine geliyor. İmambayıldı varken tatar böreğine saldırılır mı? Önce imambayıldı, sonra tatar böreği.
Paçaya tırnak ilişdirşe elinden aslâ
Alamaz yaka-paça olsa da ehl-i hizmet
Sofrada bir de paça varmış. Tırnak iliştirmek, kapmak, almak demek olduğuna göre çorbası olmamalı. Yine obur bir misafirin tarifi var beyitte. O kadar aç ki sofradaki paçaya tırnağını batırsa sofraya hizmet edenler adamın yakasını paçasını yırtsa bile eline geçirdiği paçayı elinden alamayacaklarını söylerken hem paçanın çok değerli bir yemek olduğunu hem de adamın çok aç ve obur olduğunu söylemiş oluyor.
Enginarsa diyerek yer o Cehennem topuzu
Bulsa Cennet sıvası kimseye vermez nevbet
Açlıktan gözü dönmüş bir diğer misafiri tarif ederken açlıktan gözü öyle kararmış ki Kıbrıslıların cehennem topuzu adını verdikleri alabaş turpunu enginar zannederek yermiş. İlk mısrada cehennem geçtiğine göre ikinci mısrada da cennet geçecek. Yine iyham yoluyla tezat yapıyor şairimiz. Cennet sıvası dediği ise bildiğimiz kına. Bulamadığına göre fukaradan olmalı. Kimseye sıra vermemesi ise olur olmaz yerine süreceği anlamına geliyor. Belli ki şairin sevmediği bir tip.
Şöyle bumbar ile parmağımı fark eylemeyüp
Kapdı, alınca elinden kati çekdim zahmet.
Bu sefer bir başka davetliyi tarif ediyor. Biliyorsunuz, bumbar hayvanın kalın bağırsağının içi doldurularak yapılan bir dolma çeşidi. Şair ile birlikte sofraya oturanlardan biri aynı anda bumbara uzanıyor ancak herifin gözü o kadar dönmüş ki şairimizin parmağını da bumbar zannederek kapıyor. Şairimiz parmağını zor kurtarıyor herifin elinden.
Destini keş deme keşkekten anasın yanılıp
Sonra keşmiş diyerek hiç sana vermez fursat.
Keş, yağsız peynir türü, süzme yoğurdun kurutulması ile elde edilir. Daha çok çoban ve fakir yolcu yiyeceğidir. Hem dayanıklıdır, çabuk bozulmaz hem de doyurucudur. Ancak bir iftar sofrasında verilecek kadar da kıymetli değildir. Keşkeği anıp elindekine sakın keş felan deme. Sonra merak edip elinden alır, bir güzel yer ve sonra da evet keşmiş der. Sen de avucunu yalarsın.
Bunların yanında şiirde fincan böreği, pastırma, mercimek çorbası, kuskus pilavı, tavuk, hoşaf, köfteli çorba, ayran, pekmez, soğan dolması, gözleme de geçiyor. Gözleme bile gözde imiş, çünkü biri hep gözleme yediğini söylermiş, oysa yediği annesinin pişirdiği imiş.
Şairimiz bir kadı. Ama lâtifeleşmeyi, şaka yapmayı seviyor. Sevdiklerine takılmaktan da keyif aldığı belli. Şair Refî-i Kâlâyî'nin gittiği bir iftar sofrasında gördüklerini anlattığı ramazaniyyesinden ben sadece yemek isimlerini aldım. Bir de sofra başındakileri anlattığı bölüm var burada yazmak cesaret ister.
Ama bana "Ey İsmail, sen hangisini yemek isterdin?" diye soracak olsaydınız dostlarla birlikte huzur içinde olsun de isterse soğan ekmek olsun derdim. Ancak burada soğan-ekmeği mecaz yoluyla kullandığımı da belirtmezsem olmaz.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Emekli öğretim üyelerini dert edelim mi? (15.04.2022)
- Suriçi’ni bilmek isteyenlere kılavuz (12.04.2022)
- Ramazan ve Bektaşi fıkraları (08.04.2022)
- Ramazan fıkraları (04.04.2022)
- Şehr-i Ramazân merhabâ (01.04.2022)
- Derdi dağla paylaşmak (28.03.2022)
- Niye hikâye anlatıyoruz? (22.03.2022)
- Hikâyeler Allah’ın askeridir (19.03.2022)