Kudüs ve Mescid-i Aksâ üzerine…
Değerli okuyucum.
Geçen ay 29 Kasım 2017 tarihinde idrak ettiğimiz Mevlid-i Nebi Yıldönümü münasebetiyle yazılarımızda Sevgili Peygamberimizin (sav) Siret-i Cemile ve Sünnet-i Seniyyesini ele almayı düşünmüştük. Ancak geçen hafta ABD Başkanı'nın açıkladığı skandal karar üzerine, dünya kamuoyunun ilgisinin Kudüs üzerine yoğunlaştığı gözlenmektedir. Alınan bu karar, her Müslüman gibi bizi de derinden etkilemiştir. Aşağıdaki satırlar, -bu halet-i ruhiye içinde yazmanın pek de kolay olmadığı süreçte- kendi penceremizden konuya bakışımızın ifadeleridir.
İslam kültüründe zaman ve mekân kavramları vardır. "Leyâl-i Mübâreke" tabiriyle mübarek gün ve geceler kasd edilir. Mevlid, Regaib, Berat kandilleri ve Kadir Gecesi gibi… "Mukaddes Mekânlar" denildiği zaman da akla hemen yeryüzünde ilk mabedin kurulduğu yer olan Kâbe-i Muazzama ve çevresi, Hicretten sonra kurulan Mescid-i Nebevî ve Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksâ ve pek çok peygamberin hatırlarının bulunduğu Kuds-ü Şerif hatırlanır. Kudüs şehirlerden bir şehir değil, öteden beri Kuds-ü Şerif olarak anılagelen değeri yüce bir beldedir. Çünkü "Şerefül-Mekân bil-Mekîn" sözüyle ifade edildiği gibi burayı kadim zamanlarda mekân edinenler, Allah'ın Elçileridir; ve Allah'ın elçileri insanların en şereflisi en değerlisidirler…
KUDÜS'ÜN DİNLER TARİHİ AÇISINDAN TAŞIDIĞI MANA…
Dinler tarihi açısından bakıldığında Kudüs; Musevilik ve Hristiyanlık adına müstesna bir değere sahiptir. Hz. İbrahim, bu topraklarda yaşamıştır ve O, "Peygamberlerin Babası" vasfına sahiptir. Hz. Davud tarafından inşasına başlanıp oğlu Hz. Süleyman tarafından tamamlanan Beytül-Makdis'in –ki sonradan Mescid-i Aksâ olarak anılacaktır- Kudüs'tedir. Hz. Musa'nın, Allah Teâlâ ile konuştuğu Tûr-i Sinâ ve Hz. Meryem'in, oğlu Hz. İsa'yı dünyaya getirdiğine inanılan mağara bu topraklardadır. Kısacası, pek çok peygamberin hatıralarının, izlerinin sindiği bir coğrafyanın adıdır Kudüs…
BİR MÜSLÜMAN İÇİN KUDÜS NE DEMEKTİR?
İslam dini, Hz. Adem'den beri gönderilen her bir peygambere inanmayı emreder. Dolayısıyla, bu peygamberler de onların yaşadıkları yerler de hatıraları da Müslüman için muhteremdir ve değerlidir. Başka bir vasfı olmasaydı bile sadece bu özellikleri sebebiyle Kudüs Müslümanlar için değerli olacaktı. Ancak Kudüs'ün Müslümanlar için bu değeri yanında başka hususlar sebebiyle de ayrı bir kıymeti ve değeri vardır.
Bilindiği üzere, Hicretten bir yıl önce, amcası ve vefâkâr eşi Hz. Hatice'yi kaybeden ve yaşadığı derin üzüntü sebebiyle bu yıla "Hüzün Senesi" adı verilen bir zaman diliminde, Allah Teâlâ, Sevgili Peygamberimizi bir teselli vesilesi olarak huzuruna davet etmiş ve Mirâc hadisesi gerçekleşmişti. Mirac'ın başlangıç noktası Mescid-i Aksâ'dır. Bu olağanüstü hadisenin yaşandığı yer Kuds-ü Şerif'tir. Nitekim bahsi geçen hadise, İsrâ suresinin ilk ayetlerinde açık bir şekilde zikredilmektedir.
Öte yandan, namaz ibadeti farz kılındıktan sonra on altı-on yedi ay kadar Mescid-i Aksâ, Müslümanlar için Allah'â dua ve yöneliş için "kıble" hükmündeydi. Bu süreç Kıble olarak Kâbe'ye dönülmesini emreden ayet gelinceye kadar (Bkz. Bakara, 144) devam etmişti.
Yukarıda zikrettiğimiz bu iki husus, Müslümanlar için Mescid-i Aksâ'nın ve Kuds-ü Şerif'in "manevi hatırası" bakımından son derece önemli bir değeri olduğunu ortaya koymaktadır. Bir hadis-i şerifinde, Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, Mescid-i Aksâ'yı; Mescid-i Haram (Mekke) ve Mescid-i Nebevî (Medine) ile birlikte zikrederek onun bu değerine dikkat çekmişti. Dolayısıyla bu vasıfları taşıması hasebiyle Kudüs'ü sevmek, sürekli bir muhabbet beslemek, onun sevgisini yüreğinde taşımak ve yaşatmak, Müslüman için her şeyden önce bir "vefâ" meselesidir; ve vefâ duygusu en çok Müslümana yakışan bir durumdur!..
Kıymetli okuyucum.
Tarih içinde 44 kez yönetim adına el değiştiren bu kadim şehir, zalim ve insanlıktan yana nasibini alamamış kişiler ve ordularca defalarca yakılıp yıkılmış, talan edilmiş ve sakinlerinin canına kıyılmıştır maalesef… Yaşadığı en mesut ve bahtiyar zamanlar, Müslümanların ve özellikle Osmanlı Devleti'nin hükümran olduğu dönemdir. Adil Halife Hz. Ömer'in kiliselerindeki ibadet haklarına saygı duyduğu için gösterdiği nezaketi, şehrin kapılarından birine "Lâ ilâhe illallah. İbrahim Halîlullah" yazdırarak devam ettirmişti, Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman…
Zaman, yeni şeyler getirdi ve bu huzur beldesi yeniden işgallere sahne oldu. Gerçek sahipleri yerine işgalcilerin hüküm sürdüğü bu topraklar tam yüz yıldır, kan ve gözyaşıyla anılmaya başladı maalesef…
Bugün bizler, gerek İslam dünyası gerek dünya kamuoyu olarak geçen hafta ilan edilen ABD tarafından "Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak" kabul edilmesi kararının şokunu ve sancılarını yaşıyoruz. Ancak bunun bir sebep değil bir sonuç olduğunu hesaba katmadan… Zira, yüz yıldır inceden inceye hesaplar yaparak, uluslararası ticaret, eğitim, ekonomi, diplomasi, bilimsel çalışmalar ve daha pek çok alanda planlı ve programlı çalışmalarıyla İsrail bu kararı aldırabilmişse eğer, çok güçlü olduğundan değil, karşısındaki İslam ülkelerinin bu alanlardaki yetersiz ve başarısız durumundan dolayıdır. Yıllarca Hamas ve el-Fetih olarak kendi aralarında çatışan Filistinli Müslümanlardan tutun da bölgede Müslümanlardan çok İsrail ile muhabbet kuran İslam ülkelerinin idarecilerinin hayat hikayelerini ve yaptıklarını okumanız yeterlidir.
Üzerinde konuşmamız gereken daha pek çok noktanın var olduğunu ve bir sonraki yazıda bunları ele alacağımızı ifade ederek sözlerime son vermek istiyoruz. Türkiye'nin Dönem Başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanının yaptığı çağrı üzerine Çarşamba günü toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı'nın, Kudüs'ün durumu ve Ümmet-i Muhammed'in geleceği konusunda hayırlar getirecek karalar almaya muvaffak olmalarını Yüce Mevla'dan niyaz ediyoruz.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hayırlı bir evlât olarak Hz. Peygamber (sav) (07.12.2017)
- Peygamberimizin engellilere tesellisi (04.12.2017)
- Âlemlere rahmet: Hz. Muhammed (sav) (30.11.2017)
- Kâinat nurla doldu onun doğduğu gece… (29.11.2017)
- Allah’ı en çok seven ve en çok sevilen… (27.11.2017)
- Yaşlılık döneminde manevi destek ilkeleri (23.11.2017)
- Bugün 22 Kasım… En güzel Gül’ün Goncası’nın solduğu gün… (22.11.2017)
- İslam’ın yaşlılık dönemine ve yaşlılara bakışı (20.11.2017)