Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Allah’a karşı vefalı olmaktır: “Semi’nâ ve ata’nâ” demek…

Bu yılın Mevlid-i Nebî Haftası münasebetiyle gündemde olan "Vefâ" ve "Vefâkârlık" konuları üzerinde durmaktayız, bildiğiniz üzere… Görünen o ki, bu derin ve geniş manalar ihtiva eden mevzû -tâ başından beri zaman zaman ifade ettiğimiz üzere- daha uzun süre devam edecek gibi…

Bugünkü yazımızda Kur'an-ı Kerim'de iki farklı şekilde yer alan "işitmek ve itaat etmek", ya da "işitmek ve isyan etmek" söylemleri üzerinde durmak ve bu söylemlerin vefâ yahut vefasızlık ile alakasını belirlemek arzusundayız.

Konumuza temel teşkil eden ayetlerin, indiriliş sürecinde Ashab-ı Kiram'ın kişilik ve karakterlerini inşa etmek gibi bir fonksiyonu olduğu gibi, günümüzde de biz Müslümanların ve İslam'a gönül vermesi muhtemel tüm insanların, "Allah inancı" ve "Allah'a verilen sözde durmak" gibi hususlarda da önemli rol oynayacağını söyleyebiliriz.

KONUYLA İLGİLİ AYETLER BİZE NELER SÖYLER?

Kur'an-ı Kerim'de biri müminlerin, diğer ikisi ise Ehl-i Kitab olarak bilinen Yahudilerin söylemlerinden bahseden üç ayet, iman ve inkar anlamına gelecek söz ve tavırlar hakkında bilgiler vermektedir.

Konuya, önce Yahudilerden bahseden ayetlerle başlamak tarihî bakımdan isabetli olacaktır. Nisa suresinin 46. Ayetinde şöyle buyurulmaktadır:

"Hatırlayın o zamanı... Sizden sağlam bir söz almış ve (Tûr) dağını da üzerinize kaldırmıştık. 'Size verdiklerimize sımsıkı sarılın, söylenenlere kulak verin' demiştik. Fakat onlar, 'İşittik ve isyan ettik!' dediler. İnkârları yüzünden kalpleri buzağı sevgisiyle dolduruldu. (Ey Habibim) De ki: 'Eğer böyle inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!'

Ayetle ilgili olarak kaynaklar şu bilgileri vermektedir: Allah İsrâiloğulları'ndan "Allah'a kulluk edip O'na ortak koşmayacaklarına, gönderilen peygamberlere iman edeceklerine, Allah'ın hükümlerine ve kanunlarına boyun eğeceklerine", özellikle kendi milletlerinden olan Hz. İsmâil'in soyundan gelen Hz. Muhammed'e inanacaklarına ve daha başka konulara ilişkin olarak söz almıştı…

Buna rağmen onlar, Hz. Mûsâ'nın ikazlarına, "İşittik ve isyan ettik" şeklinde karşılık vermek veya bu anlama gelebilecek eylemlerde bulunmak suretiyle inat ve isyanlarını sürdürmüşlerdi.

Medine'deki Yahudiler de, "Biz sadece bize indirilene inanırız" diyorlardı. Oysa onların inanç tarihleri, belirtildiği gibi bir sürü sapmalarla doluydu; onun için de onların yanlış inançları kendilerine böyle kötü şeyler emrediyordu; Hz. Peygamber'i ve Kur'an'ı reddetmeleri de bu kötülüklerden biriydi…

Konuyla ilgi bir diğer kaynağımız ise Bakara suresinin 93. Ayetidir ve şu bilgileri ihtiva etmektedir:

"Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden saptırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak 'işittik ve isyan ettik (karşı geldik); dinle, dinlemez olası… ve (onlar) râinâ' diyorlar. Eğer onlar 'Dinledik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet' deselerdi, şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat inkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık onların pek az bir kısmı iman ederler."

Bu ayetle ilgili olarak da tefsir kaynakları bize şu bilgileri vermektedir: Yahudilerden bir kısmı, kelimelerin yerlerini değiştirmekteydiler. "Tahrif" denilen bu işlemi bazen de ses benzerliğinden veya kelimelerin diğer mânalarından yararlanılarak olumsuz, kötü, aşağılayıcı maksatlarla yapmaktaydılar. Nitekim Arapça'da "Bizi gözeterek, durumumuzu göz önüne alarak konuşur musunuz" anlamına gelen "râinâ" kelimesini Ashab-ı Kirâm rica talebiyle kullanırken, Yahudiler ise İbranice'deki aynı sesi taşıyan ve "laf anlamaz/söz dinlemez" anlamındaki "Râûnâ" kelimesini kast ederek "râinâ" diye hitap ediyor ve Peygamber Efendimize (sav) kendilerince hakaret etmeye yelteniyorlardı.

Görüldüğü üzere iki ayette de ortak nokta "işittik ve isyan ettik" sözünün, hem peygamberleri Hz. Musa'ya hem de Peygamberimize karşı söylenmiş olmasıdır. Aslında burada satır aralarında okunması ve gözden kaçırılmaması gereken önemli husus, böyle davrananların, kendilerine türlü türlü nimet ve imkan bahşeden Allah Teâlâ'ya karşı vefasızlıklarıdır. Zira Yahudiler tarih sahnesinde pek çok kere Allah Teâlâ'nın kendilerine sunduğu ikram ve ihsanlara muhatap olmuşlar, ancak her defasında kadir-kıymet bilmeyerek, isyan sayılacak söz ve eylemlerde bulunmuşlardır. Peygamberler Tarihi ve Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayeti –özellikle Bakara suresi- bu konudan detaylı şekilde bahsetmektedir.

Şimdi ise "işittik ve itaat ettik" söyleminde bulunan müminlerden bahsedelim.

Ayet-i Kerimenin nüzul sebebi hakkında kısa bir bilgi vermek istiyoruz.

Bakara Sûresinin 284. Ayeti nazil olmuştu. İlgili ayet: "Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker ve O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder." hükmünü getirmişti. Ashâb-ı Kiram, kaygı, korku ve üzüntü içinde Peygamber Efendimize (sav) gelerek: "Ya Resulallah! Bizler, namaz, oruç, cihad ve sadaka gibi şeylerle yükümlü tutulduk. Bunları yerine getirmeye muvaffak olabiliyoruz. Ama şimdi bir ayet nazil oldu ve biz içimizden geçenlerden sorumlu tutulacağız. Buna nasıl gücümüz yetsin. Kalbimiz elimizde değil ki?.." dediler. Resul-i Ekrem (sav): "Yoksa siz de, önceki toplumlar gibi 'Semi'na ve asayna' (işittik ve isyan ettik) demeyi mi düşünüyorsunuz? Hayır siz 'Semi'nâ ve ata'nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileyke'l-masîr' (İşittik ve itaat ettik. Affına sığınırız Ey Rabbimiz. Dönüşümüz elbette Sana'dır) deyiniz." buyurdu. Ashab-ı Kirâm bunun üzerine büyük bir teslimiyet içinde "Semi'nâ ve ata'nâ Ğufraneke Rabbena ve ileykel-masîr" cümlesini tekrar tekrar okumaya başladılar.

Onların bir süre, gece-gündüz sık sık bu sözleri okumalarının akabinde Allah Teâlâ aynı surenin 285. ayetini indirdi. Gelen hüküm, onları bu duygu, tavır ve davranışlarından dolayı tebrik eder nitelikteydi: "Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: 'Bu peygamberlerden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.' Yine onlar şöyle dediler: 'İşittik ve itaat ettik. Affına sığınırız Ey Rabbimiz. Dönüşümüz ancak Sana'dır.'"


İşte, aslında Peygamberimizin çok önemli noktada müdahale ve yönlendirmesiyle tavsiye ettiği ve Ashab-ı Kiram'ın, dillerine vird edinerek tekrarladıkları bu sözleri, Allah'a karşı vefâlı olmalarına bir gösterge olduğu gibi, günümüz Müslümanları için de Kur'an-ı Kerim'in her bir ayetine karşı "İşittik ve itaat ettik" anlamındaki semi'nâ ve ata'nâ sözü de aynı şekilde Allah'a karşı vefâlı olmak demektir. Hatırlayacağınız üzere, bir önceki yazımızda Sevgili Peygamberimizin günlük hayatında Allah'a verdiği sözün gereği olarak O'na olan kulluk vazifesini yerine getirme hususunda okuduğu tesbihat ve dualarla yine günlük ibadetleriyle en güzel örnekler sunduğundan söz etmiştik…

Cuma gününün feyiz ve bereketinin, hepinizin üzerine olması niyazıyla…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.