Aksa’nın Türk Murabıtları
'Murabıtlar' özel bir deyim. İfadesini bir hadisten almaktadır. 'Filistin rıbat yurdudur' şeklindeki hadisten murabıtlar ve murabıtalar deyimi türetilmiştir. Kendisini Kudüs davasına adayan, vakfeden ve oranın manevi bekçiliğini yapanlara murabıtlar denilmektedir. Kısaca Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya adanmış kişiliklere murabıtlar diyoruz. Onlara Kudüs mücavirleri de denebilir. Türkçemizde bu deyimi genel anlamıyla 'alperen' kavramıyla karşılamak mümkündür. Abdulkadir Es Sufi ismiyle anılan İskoç mühtedi Ian Dallas lakabını bir müddet sonra es Sufi'den el Murabıt'a çevirmiştir. Nedeni, murabıt ifadesinin daha kuşatıcı ve zülcenaheyn yani iki kanatlı olmasındandır. Bu ifade zımni olarak aksiyon ve hareketi de çağrıştırır. Sufi genellikle pasif ve edilgen kişilik olarak algılanır. Murabıt ise alperen olarak gece abid, gündüz mücahittir, 'suğur' denilen sınır/serhat boylarını bekler. İşte hadis diliyle ifade edilen sınır boylarından birisi Kudüs ve Mescid-i Aksa çevresidir. Tarih boyunca üzerinde yabancıların tasallutu eksik olmamıştır. Bu nedenle de 'rıbat yurdu' olarak anılmış, isimlendirilmiştir.
Bu girizgahı, Türk Arap İlişkileri Merkezi (TAİM) Genel Sekreteri Münir Said Bey'in Filistin'deki son gelişmeler üzerine yaptığı analizde sarf ettiği kavramların daha iyi anlaşılmasına hizmet etmesi amacıyla yaptık. Münir Said Bey sohbette, 14 Temmuz 2015 tarihinde Kara Cuma olarak isimlendirdiğimiz günde başlayan yaklaşık 14 gün yani iki Cuma boyunca devam eden Mescid-i Aksa ve Harem-Şerifin statüsünü değiştirmeyi ve Müslümanların bu mabet üzerine siyasi ve dini hükümranlığını yok etmeyi amaçlayan İsrail'in planlarını tahlil etti. Haliyle Münir Said Bey konuyu en vakıf ve yakından takip eden isimler arasında yer almaktadır.
*
Elbette Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin kutsalı değildir. Türkler de dahil bütün Müslümanların ortak kutsalıdır. Bu açıdan herkesi içine almayan veya katmayan kısmi veya arizi sahiplenmeler, savunmalar kadük ve neticesiz kalmaya mahkumdur. Yaklaşık iki hafta süren gergin günler, med- cezirler boyunca Harem-i Şerif çevresinde ziyaretçi olarak bulunan Türkler de olaylara tanık olmuştur. Onlar da bu çekişmenin ortasında kalmış ve gerilimden paylarına düşeni almışlar. 'Burası Filistinlilere aittir' diye köşelerine veya otellerine çekilmemişler. Sohbette onlardan bazıları da bulunuyordu. Yetmişlik bir delikanlının hikayesini aktardılar. İkrime Sabri gibi plastik mermilere hedef olarak acıyı yüreğinde hissetse de yararlılığından dolayı da yüzünde tomurcuklar açmış. Plastik mermi bir parmağına isabet etmiş ve bu parmağından Aksa'nın pak toprağına düşen kan damlalarını da ribat yurdunda bulunmanın vergisi ve diyeti saymış.
Münir Said Bey son Aksa olayları sırasında Makdislilerin kendi çaplarında destan yazdıklarına ve İsrail'i geriye püskürttüklerine, geri adım atmaya zorladıklarına işaret etti. İşte bu mücadelede Makdisliler en yakınlarında Türkleri bulmuşlardır. Herkesin Aksa zaferini çalmak istediği hengamede Makdislilerden sonra başarıdaki en büyük pay psikolojik düzeyde de olsa Türklere aittir.
Önceki duyumlarına ilave olarak hazır bulunan Türklerden de duyduklarından ilhamla Münir Said Bey, Aksa'nın Türk murabıtlarından yani alperenlerinden bahsetti. Şüpheniz olmasın orada toprağın altında olduğu gibi üzerinde de nöbette olan murabıtlar bulunmaktadır. Bunlardan birisinin hikayesini İlhan Bardakçı kaleme almıştı. 21 Mayıs 1972 tarihinde Mescid-i Aksa avlusunda dolaşırken istemeden tarihe tanıklık etmiş ve Iğdırlı Onbaşı Hasan künyeli son murabıtla karşılaşmıştı. 55 yıldır serhat nöbetçisi gibi oradan ufukları gözlüyordu.
Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın sonraki safahatını ve final serencamını bilmiyoruz. Dünyasını değiştirdi ise rıbatına ötede devam ediyor olmalı. Ama yaşanılanlar ışığında 'murabıtlar diriliyor' diyebiliriz.
Sohbetimizde Münir Said Bey'den 14 Temmuzu takip eden günlerde alınan yüz güldürebilecek boyutta-varsa- neticeyi sorduk. Daima tetikte ve müteyakkız olmak gerektiğinin altını çizmekle birlikte İsrail'in sürek avının veya makro planının kısmen akamete, tadilata uğradığını belirtti. Netanyahu'nun son hamlesinin başarısızlığa uğradığının altını çizdi. Amaçları, Harem Şerif'i de Halil kentinde ve Halil Camiinde olduğu gibi iki topluluk arasında bölüştürmek. Zamansal ve mekânsal olarak (Mekani veya zamani boyutta) Harem-i Şerif'in kullanımını Müslümanlarla Yahudiler arasında pay etmek. Münir Said Beyin ifadesiyle mekanı taksim planı bu mukavemetle birlikte işlememiş, akamete uğratılmıştır. İsrail koruma bahanesinin arkasına sığınsa da Mescid-i Aksa'nın içinde ne işi var? Alınan tedbirlerin taciz edici olduğunu vurgulayan Münir Said Bey bunu veciz bir benzetmeyle anlatmıştır: Sanki mabede ve mescide değil havaalanına giriyorsunuz!
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Çernişev’den Nahshon’a… (03.08.2017)
- Tahir ül Kadiri ve Darbeci Hocalar (31.07.2017)
- Sızıntılar Kelle Aldı (28.07.2017)
- Lübnan’da Çekişen İki Proje (26.07.2017)
- Kudüs; birliğe giden yol! (23.07.2017)
- Beydak ile Bayrak (21.07.2017)
- Kara Cuma’dan Seferberlik Cuması’na (19.07.2017)
- Kara Cuma (17.07.2017)