Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 3, 2017
Çernişev’den Nahshon’a…

Faysal Kasım, sunduğu İtticah el Muakis (Ters Açı) programında Lübnanlı dostumuz Tarık Şehdep'i ağırladı. Sunucu Faysal Kasım'ın, son günlerin moda ve gözde deyimlerinden birine başvurduğuna şahit olduk. O da şudur: Sırça köşkte oturan başkasının, komşusunun evine taş atmasın! Genellikle bu deyim karşılıklı kırılgan durumlar karşısında kullanılır. İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon da aynı deyimi Türkiye'ye karşı kullanmıştır. Türkiye'nin Harem-i Şerif ile alakalı haklı çıkışlarının ardından Türkiye'yi susturmak amacıyla bu deyimi ülkemize karşı Albert Çernişev'den sonra ikinci kez kullanmıştır. Deyim aracılığıyla verilmek istenen mesaj nettir ve şudur: Ayağını denk al! Senin de açıkların var; biz de bunları kurcalarız. Nitekim deyimin hemen ardından 'Kürt meselesini' yani PKK kartını diline dolamıştır. Bu deyimi Türkiye'ye karşı ilk kullanan diplomat ise vaktiyle Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev olmuştur. SSCB'nin dağılmasından sonra Yeltsin döneminde Türkiye'ye gelen ve Putin döneminde ülkesine dönen Albert Çernişev Çeçen meselesinin tırmandığı dönemde Türkiye'ye karşı caydırıcı bir mesaj vermek istemiş ve bunun için aynı deyime başvurmuştur. Onun da dilinin altında İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon gibi PKK meselesi olmalıdır. Bu deyim aracılığıyla kendilerine göre Türkiye'nin dış politikasına ayar veriyor, yumuşak karnına atıfta bulunmuş oluyorlardı.

*

İsrail tarafını bunca kızdıran Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'İsrail, oldu bittilerle Mescid-i Aksa'ya el koymak istiyor' sözleri olmalıdır. Müslümanlara Aksa ile ilgilenmenin imkan değil iman meselesi olduğunu söylemesi de muhatapları can evinden vurmuş olmalıdır. " İsrail'in amacı ufak tefek bahanelerle Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden çekip almaktır. Mescid-i Aksa'ya giden Müslümanlara terörist muamelesi yapılması asla kabul edilemez. Yahudi askerleri bugün açık bir surette Mescid-i Aksa'nın bahçesini çizmeleriyle kirletiyor ve basit olayları bahane ederek Filistinlilerin kanlarını döküyorlarsa; bütün bunun sebebi, gereği kadar Aksa'ya sahip çıkmayışımızdır…" Bu sözler İsrail'in niyetini açık etmiştir. Nitekim hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebu'l Geyt gibiler güvenlik gerekçelerinin bahane olduğunu amacın Harem-i Şerife el koymak olduğunu açıkça dile getirmişlerdir. Ahmet Ebu'l Geyt ve benzeri, İsrail'in metal dedektör gibi uygulamalarına karşı çıkan Arap liderlerinin mesajları, bu kadar doğrudan ve açık olmamıştır. Bu nedenle İsrail Dışişleri Sözcüsü veya diğer yetkililer bu hususta Araplarla ilgili tek söz etmemişlerdir. Sadece eski Savunma Bakanı Moşe Ya'alon bu hususta Türkiye ile Arapların çabalarını birbirinden ayrılması gereğine temas etmiştir. Bununla Türkiye'nin çabalarının yalnızlaştırılmasını istemiştir. Aksa civarında alınan sonra kaldırılan ' tedbirlerle' ilgili İsrail'in Arapların nabzını tuttuğu yönündeki yorumlara mukabil eski Savunma Bakanı Ya'alon 'alınan tedbirlerle' alakalı olarak 'Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan bilgilendirilmeli, onlarla koordineli hareket edilmeliydi' demiştir. Kısaca Arapların da kendilerine göre yumuşak karınları olsa da İsrailli sözcüler Arapların bu yumuşak karınlarına temas etmekten, hatırlatmaktan kaçınmışlardır. Acaba bunun nedeni söz konusu Arap ülkeleriyle kendilerini aynı cephede görmeleri midir?

*

Sözcü Emmanuel Nahshon kendisine göre Türkiye'nin haddini bildirmek üzere başka bir ifadeye daha başvurmuştur. Diplomatik anlamda karşı ateşle cevap veren Emmanuel Nahshon, Osmanlı imparatorluğu günleri geride kaldığını söylemiştir ( The days of the Ottoman Empurie have passed). Acaba bu sözler kendisine tatmin hissi vermiş midir? Yoksa yarasına tuz mu basmıştır? Bu ifadeyle birlikte Müslümanların ortak devleti olan Osmanlı'ya olan husumet hatta kinini ortaya koymuş olmaktadır.

Dikkat çekici husus, Türkiye düşmanlarının ortak vurgusu Osmanlı'nın dirilmesi korkusudur. Acem olsun Arap olsun Yahudi olsun Osmanlı'nın geride kaldığını söyleyenlerin tamamı bir biçimde tarih üzerinden, yükselen Türkiye'ye karşı rezervlerini veya rahatsızlıklarını ortaya koymuş oluyorlar. Sık sık komşu ülkelerin tv ekranlarından bu sözü duymak mümkün. Buna İsrail de katılmış oldu. Bununla birlikte Osmanlı'nın bölgeyi kimsenin burnu kanamadan 400 yıl boyunca yönetmesinin reçetesini bulamazlarsa kendi sonlarını hazırlamış olurlar. Bununla da kalmazlar Osmanlı'nın dirilişine davetiye çıkarmış olurlar. Nitekim İsrail eski Başbakanı Ehud Barak, İsrail'e yönelik ziyaretlerinden birinde Demirel'e "Osmanlı, tek şeritli jandarma onbaşı ile buraları idare etmiş, bunun sırrı nedir?" diye sormuştu.

İsrailli Sözcü Türkiye'nin yüzüne 'Osmanlı şamarı' vurmaya çalışacağına tarihten; Osmanlı'dan ders çıkarmalıdır. Osmanlı ölmüştür ama ruhu yaşamaktadır. İhtiyaç olması halinde dirilmesi imkansız değildir. Osmanlı'yı diriltecek olan dostlarının, sevenlerin sevgisi değil düşmanlarının nefreti ve eylemleri olacaktır!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN