Şamar oğlanı ve bataklık
Şamar oğlanı Pakistan bataklık ise Afganistan. 11 Eylül'den itibaren Amerikan başkanları Pakistan'ı başında kim olursa olsun konum i itibarıyla düşman olarak bellemiş, telakki etmişler ve buna göre davranmışlardır. Pakistan'a şamar oğlanı gibi davranmışlar Afganistan'da ise bataklığa saplanmışlardır. Trump seleflerinin Pakistan'a yönelik yaklaşımlarını ve hatalarını tekrarlıyor. Esasen Trump kötü bir kopyadan ibaret. Bush'un retoriğini aynen benimsiyor ve uygulamaya çalışıyor. Sözgelimi Bush gibi efelenirken benzeri retoriklere başvuruyor. Bush 11 Eylül'den sonra 'shock and awe' ifadesini kullanmıştı. Buna göre düşmanlarına yani İslam âlemine yönelik 'şok ve diz çöktürme' politikasını devreye sokacağını taahhüt etmişti. Trump ise sanki ondan kopya çekmiş gibi bilhassa Kuzey Kore için 'Fire and fury/ ateş ve gazap ' retoriğini benimsemiştir.
Pakistan'da yayınlanan Dawn gazetesinden Zahid Hussain 'Third American-Afghan war?' başlıklı makalesinde Afganistan'a yönelik iki savaş açan Bush'un yerini Trump'ın aldığını ve Afganistan'a ve Taliban'a yönelik Üçüncü Amerikan savaşını başlattığını yazmaktadır (https://www.dawn.com/ news/1340794 ). Bush'un Afganistan'a yönelik olarak başlattığı ilk sefer veya savaş Ekim 2001 tarihine ve ramazan ayına denk getirilmiştir. İkincisinin tarihi ise 2005 yılının damgasını taşımaktadır. Trump Afganistan'da ek askerlerle birlikte yeni bir sefere çıkarken Pakistan'la da ağız dalaşına girmiştir. Daha doğrusu selefi Bush gibi bu ülkeyi azarlamaya ve paylamaya başlamıştır.
*
2006 yılı Eylül ayında Müşerref'in ABD ile ilişkiler konusunda basına yansıyan açıklamaları pek akıllardan çıkacak gibi değil. CBS ve BBC'nin yayınlarına göre Müşerref, dönemin Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage'ın Pakistan İstihbarat Teşkilatı Başkanına şöyle dediğini aktarmıştı:" Terörle savaşta Pakistan Kaide'ye karşı bizim safımızda mücadeleye katılana dek; bombalarla onu manyak edeceğiz, taş çağına geri döndüreceğiz (http://news.bbc.co.uk/ 1/hi/ world/south _asia/ 5369198.stm )."
Armitage o günden bu güne Trump'a ilham vermiş olmalı. Taliban onlara göre taktik Pakistan ise stratejik hedef olmalı. Zira bu hiddet ve şiddeti Taliban ve Afganistan'a bile göstermeyen Amerikan yönetimi nedense daha şiddetlisini Pakistan'a karşı tasarlamaktadır! Neden hazmedemedikleri bir şey mi var? Elbette bir İslam ülkesinin nükleer silahlara erişimini hazmedemiyorlar. Bu nedenle de bu türden hazımsızlık örnekleri sergiliyorlar. Müşerref basına yansıyan ilgili konuşmalarında, 11 Eylül'den sonra Amerikalıların karşılarına komik taleplerle çıktıklarını hikâye etmektedir. 11 Eylül'den sonra Müşerref yönetimi 'Keşmir'i feda ederek Afganistan'ı kurtarma' adı altında Amerikan yönetimiyle işbirliğine gitmiştir. Pakistan hava sahasını Amerikan uçaklarına açtığı gibi istihbarat paylaşımına da gitmiştir. Bununla birlikte tam işbirliği sağlayamadıkları noktasında Amerikan istihbaratı nazlanmasını sürdürmüştür.
*
Trump Bush'un bıraktığı yerden Afganistan savaşını sürdürüyor. Buraya yeni birlikler sevk ediyor. Bununla birlikte Zahid Hussain gibi uzmanlar Bush idaresinde olduğu gibi Trump idaresi döneminde de Afganistan'ın ABD için bir bataklık (quagmire) haline geleceğini haber veriyorlar. Herkesin hemfikir olduğu gibi Trump inat etse ve görmek istemese de Afganistan ABD'nin kâbusu ve bataklığı haline gelmiştir (https://www.dawn.com/news/1353216/trump-strategy-wont-solve-afghan-problems-say-analysts).
Peki! Trump yeni Afganistan hamlesi çerçevesinde Pakistan'ı neyle suçlamaktadır? Taliban'a kol kanat germek ve yardım ve yataklık etmekle. Kısaca söylemek gerekirse Taliban'a yönelik savaş Pakistan'ın değil ABD'nin kendi savaşıdır. İdeolojik ve siyasi çıkarları ve hegemonya arayışları bunu gerektirmektedir. Müşerref'in 'kaba üslup' dediği Armitafge'ın üslubu Trump tarafından da tekrar edilmektedir. Trump Pakistan'ın terör örgütlerine ve elemanlarına güvenli sığınak ve liman haline geldiğini ileri sürmüş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:" Biz Pakistan'a terörle savaşta milyarlar ve ardından yine milyarlar akıttık ve akıtmaya da devam ediyoruz. Ama onlar kalkıyor bizim savaştığımız teröristlere ev sahipliği ve mihmandarlık yapıyorlar. Bu politikalarını ya değiştirecekler ya da değiştirecekler…"
Nevaz Şerif'in yüksek yargı tarafından azledilmesinden sonra Pakistan'ın kaptan köşkü boş kalmıştır ve dolayısıyla yeni idare bu suçlamalar karşısında cılız, yetersiz ve yalpalamaktadır. Yeni kabine kendisine olan güven eksikliğinden dolayı suçlamalara yeteri kadar güçlü tonda cevap verememiştir. Cevap çoklarının da paylaştığı gibi zelil, ödlek ve cılız kalmıştır.
Bununla birlikte beklenmedik bir biçimde Çin devreye girerek Pakistan'ı savunmuş ve terörle savaşta büyük yararlılıklar gösterdiğini; katkı ve fedakârlıklarını esirgemediğini açıklamış ve dünyayı Pakistan'la dayanışmaya ve ona sahip çıkmaya çağırmıştır.
Pakistan Hariciyesi kimsenin terörle savaşta Pakistan kadar bedel ödemediğini söylese de yine de Çin kadar muktedir bir savunma yapamamıştır. Çin bunun ötesinde isim vermeden Afganistan'da Kabil-Yeni Delhi ve Washington eksenine karşı Kabil-Pekin-İslamabad ekseninin devreye sokulması gerektiğini ifade etmiştir. Bu bölgede yeni bir saflaşma arayışının ifadesidir. Trump bu zekice olmayan politikaları yüzünden Pyongyang 'dan (Kuzey Kore) sonra bölgede İslamabad'ı da ikinci bir proxy/vekil olarak Çin'e kaptırmakla karşı karşıyadır. Çin, ABD'nin kendisine karşılıksız sunduğu piyonlarla onun üstesinden gelmenin hazzını yaşıyor. Çin, Trump-Kim Jong-Un kapışmasını, didişmesini Pekin'de keyifle izliyor olmalı. Gururun, kendine fazla güvenin verdiği zararı başka hiçbir şey veremez. 'Aptal Amerikalı' deyimi bu halin bir yansıması olmalıdır.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Arap Baharı sonrası İslamcıların dönüşü (21.08.2017)
- Türkiye’nin Ostpolitik’i (18.08.2017)
- Utanç raporu (16.08.2017)
- İsrail’i, Sağından Kurtarmak! (14.08.2017)
- Sistematik Hedef (11.08.2017)
- Arap Bilincini Köreltmek! (09.08.2017)
- Fatih ile Salahaddin Kardeşliği (07.08.2017)
- Aksa’nın Türk Murabıtları (04.08.2017)