İsrail, son Mescid-i Aksa kriziyle birlikte büyük bir çıkmazın içine düşmüştür. Bu nedenle de farklı arayışlar içine girmiştir. Bunlardan birisi oldukça eski olan bir projenin yeniden gündeme taşınmasıdır. Bu proje İsrail, Ürdün ile Filistin arasında bir konfederasyonu öngörmektedir. Bu kadim-cedit tezi Haaretz gazetesinde Prof. Gabriel Moked gündeme getirmiştir. Haaretz gazetesinde yayınlanan makalesinde bu fikri veya projeyi 1970 ve 1980'li yıllardan beri savunduğunu ve mütemadiyen gündemde tuttuğunu dile getirmektedir. Bu tezin temel unsuru şudur. Filistin, İsrail ile Ürdün arasında konfederal çatı altında bir birliğe gitmek. Böylece çözümsüz meseleleri çözüme kavuşturmak. Teklif edilen yapıyı kısmen Belçika ile karşılaştırmak mümkün. Bu konfederasyonun müşterek ve bölünmemiş başkenti Kudüs olacaktır. Bununla birlikte Filistin ve İsrail için Kudüs ayrıca özel başkent olarak da görev yapabilecektir. Keza Ürdün'ün özel başkenti Amman yerini ve konumunu muhafaza edecektir. Burada hem Filistin hem de İsrail tarafına yüklenen özel yükümlülükler ve mükellefiyetler olacaktır. İşte bu ideal formül veya çözüm Gabriel Moked'e göre, 150 yıllık çekişmeyi bitirecektir. Bu ideal çözümün hayata geçirilebilmesi için öncelikli olarak Filistinlilerin yapması gereken bazı ödevler veya vermeleri gereken bazı tavizler var. Buna göre, Filistinliler konfederasyonun üçayağından biri olan İsrail'e Filistinli göçmenlerin geri dönüşü konusunda hayallerine sınır çizmek zorunda kalacaklardır. Filistinli göçmenlerin İsrail'in sınırları içine dönmesi hayaline veda edecekler. Buna paralel olarak, 'milli ve dini kışkırtmalardan' kaçınacak ve vazgeçeceklerdir. İsrail dini zeminde kışkırtma yapsa ve yayılma planlarına hız verse de mukabil olarak Filistinlilerin meseleyi dini bir zemine taşımasından ve arkasına İslam dünyasının manevi desteğini alması ihtimalinden son derece ürkmektedir. Aksa krizi bu ihtimali güçlendirmiştir. Halbuki, Mahmut Abbas gibi seküler Filistinli siyasetçiler de İsrail'in resmi söylemi doğrultusunda meselenin dini bir mesele değil siyasi bir mesele olduğunu ileri sürmektedirler. Oysa İsrail açıktan söylemese bile kutsal İslami mekanları Yahudileştirmeyi hem resmi hem de gayri resmi düzeyde sürdürmektedir. Aksa meselesinin dini zemine çekilmesinden son derece rahatsız olmuştur. İsrail'e göre bu, meselenin İslam dünyası geneline yayılması tehlikesini barındırır.
*
Prof. Gabriel Moked aynı zamanda Filistinlilerin milli kışkırtma yöntemlerinden de kaçınmaları gerektiğini yazmaktadır. İsrail (Filistin) topraklarında Yahudi varlığını inkardan da vazgeçmeleri gerektiğini beyan etmektedir. Ayrıca kendilerini 'masum kurbanlar' şeklinde uluslararası kamuoyuna takdimden de geri durmaları gerektiğini kaydetmektedir. Buna mukabil, Filistinli diasporanın veya göçmenlerin kademeli bir biçimde Filistin devletine ayrılacak topraklara dönebileceklerini öngörmektedir. Resmi dil Arapça ve İbraniceye ilaveten İngilizce olacaktır. Üçlü konfederasyonun müşterek ordusu olacaktır ayrıca bölgesel kurumlara ve bu meyanda Arap Birliğine üye ve ortak olabilecektir.
Buna mukabil Gabriel Moked, plan veya taslağın başarılı olması için İsrail tarafından da bazı ödünler/tavizler istemektedir. Bunların ilki, aşırı İsrail sağından kurtulmak. İsrail aşırı sağı konfederal çözümlerle ilgili ortamı, havayı zehirlemekte ve bu tarz planların hayata geçirilmesine müsaade etmemektedir. Gabriel Moked'e göre, aşırı sağın İsrail'in tarihi topraklarına dair Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki topraklarla ilgili vizyonu, boş, saçma ve yalana dayanmaktadır. Münhasıran bu toprakların İsrail'in egemenliği altına olması fikri, tarihi gerçeklere terstir.
*
Prof. Gabriel Moked bu fikrin ya da üçlü konfederasyon tezinin sadece kendisine ait olmadığını ve birçok hatırlı kişinin de bu vizyonu öteden beri paylaştığını ifade etmektedir. Bunlardan birisi de 2014 yılından beri İsrail cumhurbaşkanı olarak görev yapan ılımlı kanattan Reuven "Ruvi" Rivlin'dir. Rivlin bilindiği gibi Netanyahu'dan farklı olarak Araplara karşı daha ılımlı bir politika izlenmesini benimsemektedir. Bu teze veya projeye destek veren isimler arasında İsrailli generallerden Odid Tira akademisyen Doron Matsa'yı da anmaktadır. Bu projeye destek veren uluslararası bazı isimler de saymaktadır. Bunlardan birisi de Fransızca Kur'an mütercimi André Chouraqui'dir. Muhammed Hamidullah ile birlikte Kur'an-ı Kerim'i Fransızcaya aktaran Müslüman çevirmenlerden Zeynep Abdulaziz (Le Qur‟ān Traduction du sens de ses Versets Par ZEINAB ABDELAZIZ), André Chouraqui'nin nezih ve sadık bir Kur'an çevirmeni olmadığını ifade etmektedir.
Ezcümle Prof. Gabriel Moked çözümsüzlüğe götüren eski kalıplardan kurtulmak gerektiğine temas etmektedir. Ona göre, eski hal muhaldir atide de iki seçenek bulunmaktadır: Ya yeni hal ya izmihlal! Gabriel Moked'in sunduğu çözüm teklifi esasında çaresizliğin getirdiği çare olarak da görülebilir.
Kağıt üzerinde etkileyici, muhteşem fikirler demeti, yumağı ama evdeki hesap çarşıya uyar mı? Aşırı sağdan kurtulmak sanıldığı kadar kolay mı? Kaldı ki İsrail'de de neredeyse sağ sol tükendi, kalmadı sadece sağ veya sol sosuna batırılmış popülizm var.
İsrail'i kurtarsa kurtarsa; Davud soylu bir Mesih'ten ziyade Fransız tarzı de Gaulle tipli bir askeri-siyasi lider kurtarabilir. De Gaulle, 1962 yılında Cezayir'de kalmak için direnen kalın kafa Fransız yerleşimcileri derdest ederek bu ülkedeki işgallerine bir son vermişti. İvedi bir biçimde İsrail'de de de Gaulle tipli bir lider aranıyor.
Mustafa Özcan