Sihirli kürenin ardından
Trump ilk dış gezisini Riyad'a yaptı. Sanki lanetli bir geziydi. Pandora'nın kutusunu açtı. Burada Kral Selman, Mısır darbe lideri Sisi, Trump birlikte bir kürenin etrafında bir araya gelerek; poz verdiler, karşılıklı fotoğraf çektirdiler. Belki de karede tek eksik BAE Veliahtı Muhammed bin Zayed idi. Hemen ardından Katar'a yönelik ambargo kararı geldi. Sonrasında çılgın kararların ardı arkası kesilmedi. Sihirli kürenin etrafındaki fotoğraf karesi sanki 2010 yılında Sirte'de çekilen kareyi hatırlattı. 4 Arap ülkesi lideri kol kola girmişler ve omuz omuza şen şakrak bir biçimde aynı fotoğraf karesine girmişlerdi. Kaddafi çocuklar gibi şen görünüyordu. Etrafında ise Mübarek, Zeynel Abidin Bin Ali, Yemen Lideri Ali Abdullah Salih yer alıyordu. Bu fotoğraf karesinden aylar sonrasında Arap Baharının ilk dalgasıyla birlikte bu liderlerin tamamı taçlarını ve tahtlarını kaybettiler. Kaddafi feci bir şekilde öldürüldü.
Riyad'daki sihirli küre ve kareden sonra Suudi Arabistan ardı arkası kesilmeyen krizlere yuvarlanıyor. Garip ve cinnet halini yansıtan kararlara imza atıyor. Şüphesiz bunda yeni Amerikan idaresinin payı büyük. Çılgınlık hali de bulaşıcı görünüyor. Çılgın kararlar ve adımlar domino etkisiyle birbirlerini tetikliyor. Nitekim, Trump Beyaz Saray'a gelmesinin ardından ilk yaptığı icraatlar ile çılgınlığını ortaya koymuştur. 6 İslam ülkesinin vatandaşlarına vize yasağı getirdi ve ardından yargı kararları bu planını sulandırdı. Nedense, İslam ülkelerine yönelik vize yasağına Körfez ülkeleri bir tepki ortaya koymamıştı. Lakin 900 kadar Amerikalı diplomat Trump'ın bu adımına karşı çıktı. Hariciyenin bir numaralı ismi Rex Tillerson da Trump ile pek uyumlu değil ve med-cezir halinde ilişki yaşıyor. İstifa noktasında gidip geliyor.
Trump'ın çılgınlığı bulaşıcı olduğundan bu çılgınlık Suud sarayına da yansımış oldu. Sihirli küre fotoğrafının ardından Katar krizi patlak verdi. Bu bölgede yeni bir kutuplaşmaya da neden oldu. Türkiye'nin Suudi Arabistan ile Kral Abdullah'ın vefatı sonrasında tamir olan ilişkileri Katar krizi ile birlikte kontrol altında olsa da yeniden bir kırılma noktasına doğru kaydı. Katar krizinin yansımalarından veya artçılarından birisi olarak 'Sahve aktabı/uyanış liderleri' denilen Selman Avde gibi İhvan liderleri derdest edildi ve içeri atıldı. Gerekçesi, Katar krizi karşısında sessizliğe bürünmek ve tarafları sağduyuya davet etmek! Resmi çizginin dışındaki bütün İslami figürler töhmet altında kaldı ve Veliaht Muhammed Bin Selman'ın yeni hedefini teşkil etti. Olaylar duruluyor derken tırmanma şeridinde yeni krizler patlak verdi. Katar krizini müteakiben Muhammed Bin Nayif veliahtlıktan azledildi ve eşinin, çocuklarının ve kendisinin mal varlığına el konuldu. Bu krizlerin en sonuncusu 200 kadar iş adamı ve 11 prensin gözaltına alınması ve işkence görmeleri olmuştur. Hatta içlerinden Lübnan eski başbakanlarından Riyad es Sulh'un torunu olan Velit Bin Tallal'ın -doğru ise- intihar girişiminde bulunmuştur. Aynı gün içinde Lübnan Başbakanı Saad Hariri Suudi Arabistan'a gelerek MBC kanalları aracılığıyla istifasını sunmuştur. Kimileri bu istifanın Suud Sarayı veya hanedanlığı baskısı altında alındığını ve yapıldığını savundu. Saad Hariri'nin bu ülkede siyasi rehine olduğuna inanan birçok kesim bulunuyor. Bunu teyit eden birçok emare de var. Bu tezi kuvvetlendiren emarelerden birisi de apar topar davet edilen Mahmut Abbas'a iki seçenek sunulmasıdır. Ya istifa edecek ya da jared kushner'in Filistin ile alakalı planını kabul edecekti. Bu da gösteriyor ki çılgınlık gemi azıya almış durumda ve reşit olmayan siyasiler bölgeye ayar vermeye kalkışıyor. İşadamları ve prenslere yönelik tutuklama furyası veya kampanyasının ardında Trump'ın damadı Jared Kushner olduğu ileri sürülüyor. Zira bu tutuklama kampanyası sırasında veya öncesinde damat Jared Kushhner Riyad'da Muhammed Bin Selman ile çitliğinde baş başa görüşüyordu. Bu tutuklama furyasını onun telkinlerine bağlayanlar oldu. Dolayısıyla sihirli küreden sonra başlayan krizlerin bir artçısı da damat Kushner'in ziyareti sonrasına rastlamıştır.
Eskiler ayağı uğurlu geldi derler ve ayağı uğurlu olması için de bazen çocuklarına 'hoş-kadem' ismi verirlerdi. Belli ki Trump ve damadı Kushner uğursuz tipler ve bed kadem olarak gittikleri yerlere krizleri de taşıyorlar. Nitekim Amerikan basını damat Kushner hakkında 'kara delik/black hole' tabirini kullanıyor. Değdiği noktayı kurutuyor ve ölü alana çeviriyor. Kimileri bu tutuklama kampanyasından Jared Kushner'in haberi olmadığını söylese de geniş bir kesim tarafından yakıştırılıyor. Muhammed Bin Selman hayali projelerini tahkik için sermaye ve finans arıyor. İşte bu nedenle de milyarlarca hatta yüz milyarlarca dolara hükmeden işadamları derdest edildi ve bunlara servetlerinin yüzde 70'inden feragat etmeleri karşılığında serbest kalabilecekleri tebliğ ediliyor. Bu düpedüz devlet korsanlığıdır. Bu telkini damadı mı yaptı bilmiyoruz ama bizzat Trump'tan destek geldi; Kral Selman ve oğlu Muhammed Bin Selman'ın ne yaptığını bilecek dirayette ve basirette olduklarını söyledi. Daha dengeli görünen Kral Selman anılan kararların neresinde pek bilinmiyor ama sonuçta oğlu Muhammed Bin Selman'a ön vererek çılgın kararların alınmasına yol açmıştır. İşin ilginç yanı Suudi Arabistan'dan 'sütlü/sağılır inek' diye bahseden Trump tutuklanan prensler için de bunların ülkeyi söğüşlediklerini ve inek gibi sağdıklarını söylemiştir! Ağzı argo tabirlere alışık olduğundan her gelişmeye aynı sözlerle karşılık veriyor. Dervişin fikri neyse zikri de o'dur.
New York Times gazetesinin de belirttiği gibi iki Muhammed (Muhammedeyn) ile Yahudi asıllı damat Jared Kushner bu kararların alınmasında zincirleme pay sahibi ve sorumlular. Üçünün arasından su sızmıyor. Belki de en kaşarlanmışları Muhammed Bin Zayed. Muhammed Bin Selman ile Zayed'in bir eli Mısır'da diğer eli de Washington'da. Washington'da Trump yönetiminden ve damattan güç ve destek alırken işkence üstatlarını da deneyimli Mısır'dan ithal ediyorlar. Muhammed Bin Selman'ın tutuklananlara işkence etmesi için Mübarek'in kötü şöhretli İçişleri Bakanı Habib Adli'yi danışman olarak transfer ettiği ve onun direktifleri doğrultusunda hareket ettiği söyleniyor.
BAE Veliahtı Muhammed Bin Zayed ile Suudi Veliahtı Muhammed Bin Selman ilginçtir birbirine zıt görünen iki kaynaktan besleniyorlar. Muhammed Bin Selman Habib el Adli'yi işkence ustası olarak yakın kadrosuna dahil ederken siyasi taktikleri de Kushner'den alıyor. Keza Muhammed Bin Selman'ın akıl hocası ve uluslararası mahfillere takdimcisi Muhammed Bin Zayed de İhvan düşmanlığını Nasirizm çizgisinden devralmış, iktisap etmiş bulunuyor. 1978 yılından beri İhvan'a karşı cephe alan Muhammed Bin Zayed İhvan düşmanlığında Nasirizm mirasından beslenmiştir. Onu bu hususta ayartan ve telkin altında tutan Mısır istihbaratının önemli isimlerinden Fuad Allam'dır. İhvan konusunda sürek avcısıdır. Muhammed Bin Selman'ın Nasirizm kalıntılarıyla köprü kurması ve ortaklığını Amerikan kaynakları tarafından da doğruluyor (https://www.nytimes.com/ 2017/11/14/ world/middleeast/saudi-arabia-mohammed-bin-salman.html ). Şeytanın ayarttıktan sonra kulağı geçen boynuzlara karşı ' ben senden beriyim' demesi gibi şimdi de Amerikalılar Muhammed Bin Selman karşısında sağduyuyu seslendiriyor ve bu hesapsız atakların bölgeyi istikrarsızlaştırabileceğini öngörüyorlar. Bununla birlikte akil adamlar müdahale imkanı olmadan durumu, vaziyeti kenardan seyrediyor.
İranlı bazı siyasi eksperlerin dediği gibi, Körfez'in yorgun, bezgin ihtiyarları bile gençlerden akil ve dengeli görünüyorlar. Lenin Marksistlerin siyasi ve ideolojik çocuksularından bahsetmiştir. Şimdi de hadis diliyle Körfez bölgesi 'ruveybide'(kamuya müptezellerin çöreklenmesi, hükmetmesi) yani siyasi çaylaklar, acemiler veya toylar dönemini yaşıyor. Bunlar reşit oluncaya kadar inşallah bölge iyice darmadağın olmaz.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Rakka düştü kel göründü (15.11.2017)
- İsrail’e ısmarlanan savaş! (13.11.2017)
- Vehhabilik Türk karşıtlığı mıdır? (10.11.2017)
- Güç merkezlerinin tasfiyesi (08.11.2017)
- Fitne diliyle konuşmak! (06.11.2017)
- Balfour’dan Lavrov’a… (03.11.2017)
- Uğursuz beyanname yüz yaşında (01.11.2017)
- Türkiye’den nem kapanlar (29.10.2017)