Mustafa Özcan

ABD tokat atarken tokat yedi

BM'de peş peşe gelen iki oylamada da ABD havlu attı ve dünya karşısında açık ara bir biçimde yalnız kaldı. Halit Meşal gibi birçokları bunu şamara benzettiler. ABD bir haftada BM çatısı altında iki defa şamar yemiş ve şamar oğlanına dönmüştür! ABD bu defa tek yanlı kararla şamar atarken iki defa şamar yemiştir. Birincisinde, BM Güvenlik Konseyi'nin geçmişte aldığı kararlara aykırı olarak Trump tek yanlı olarak elçiliklerini Kudüs'e taşıma kararı almış, bunun üzerine Filistin adına Mısır meseleyi karar tasarısı olarak BM Güvenlik Konseyinin gündemine getirmiştir. Ardından meseleyi görüşen BM Güvenlik konseyi Amerikan vetosuna karşı 14/1 nispetinde karara karşı çıkmıştır. Önemli olan, burada ABD'nin kararını durdurma kapasitesinden çok vicdani ret oyu kullanmak ve tek yanlı kararın onaylanmadığını göstermekti. Nitekim öyle de olmuştur. ABD Güvenlik Konseyinde tarihi bir sille yemiştir. 6 Aralık tarihinde Trump'ın nakil kararını açıklamasından tam bir hafta sonra yine bir Çarşamba günü (13 Aralık 2017) İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı da yine bu tek yanlı kararı reddetmiş ve Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunu karar ve imza altına almıştır.

Ardından Türkiye ile Yemen'ın ortaklaşa verdikleri karar tasarısı BM Genel Kurulu gündemine alınmış ve 21 Aralık 1017 tarihinde görüşülmüş ve beklendiği gibi burada üçte iki çoğunluk tehditlere aldırmadan Trump kararı aleyhinde ve Filistin lehinde oy kullanmıştır. 193 ülkeden 172 ülke oylamaya katılmıştır. Burada ABD ile İsrail'i de sayarsak 9 ülke, onları dışarıda tutarsak sadece 7 ülke karar tasarısı aleyhinde oy kullanmıştır. Bu ülkeler de Cezayirli yazar Habip Raşidin'in ifadesiyle mikroskobik ülkelerdir. Aralarında Mikronezya'nın da bulunduğu hayırcı ülkeler kuşağı şunlardan oluşmaktadır. ABD ve İsrail'in yanı sıra, Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Togo ve Palau tasarıya karşı oy kullandı. Bunun yanı sıra Avustralya, Antigua-Barbuda, Arjantin, Bahama Adaları, Benin, Butan, Bosna Hersek, Kanada, Hırvatistan, Çekya, Dominikler, Ekvator Ginesi, Fiji, Haiti, Jamaika, Letonya, Lesoto, Kamerun, Kolombiya, Kiribati, Malavi, Macaristan, Meksika, Panama, Paraguay, Filipinler, Polonya, Romanya, Ruanda, Soloman adaları, Güney Sudan, Trinida Tobago, Tuvalu, Uganda ve Vanuatu ise oylamada çekimser kaldı.

Türkiye Kudüs meselesinde öne çıktı ve göze geldi. Nitekim Kudüs meselesinde ya da Amerikan elçiliğinin İsrail'in tek yanlı bir şekilde ilan ettiği başkenti Kudüs'e taşınması kararına itiraz girişiminde iki kez öne çıkmış ve rol almış oldu. Bunun temel nedenlerinden birisi Türkiye'nin İİT dönem başkanlığı yapmasıdır. Bu sıfatla da BM Genel Kurulu toplantıya çağırmıştır. Yemen de Arap Birliği veya grubu adına inisiyatif kullanmıştır.

Son yıllarda Türkiye önemli olaylarda kaderin bir remzi ile öne çıkmaktadır. 1990'lı yıllarda özellikle Japonya-Malezya ekseninde dünya düzenine ve seyrine aykırı bir ses yükselmişti: ABD'ye hayır diyebilmek. O dönemlerde, ABD'ye hayır diyebilmeyi akla getirmek veya temenni etmek siyasi bir moda idi. Rahmetli dış politika duayenlerinden Kamran İnan bu istikamette ' Hayır Diyebilen Türkiye' adıyla siyasi modaya uygun bir kitap kaleme almıştı. Ama o dönemde hayır demek sadece teorik zeminde mümkündü. Ne Çin ne de başkaları henüz hayır demeye hazırdı!

1 Mart Tezkeresinin yine kaderin remziyle direkten dönmesiyle birlikte Türkiye bir adım daha öne çıkmıştır. ABD'ye hayır diyebilen bir dünya düşü kuranların bu hayır ile birlikte koltukları biraz daha kabarmıştır. Afrika tarihçisi Kenyalı Ali Mazrui 1 Mart Tezkeresinin reddini tarihin dönüm noktalarından birisi kabul etmiştir.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye saldırısının akabinde 2009 yılında Davos Dünya Ekonomik Forum'unda Şimon Peres ile karşı karşıya geldiğinde özelde Gazze genelde ise Filistin konusunda yaptıklarından dolayı bu ülke liderine 'one minute/Bir Dakika' çıkışı yapmıştır. Bu da ABD-İsrail koalisyonuna hayır deme silsilesinde bir kilometre taşı olmuştur. ABD'ye had bildirme seansları BM çatısı altında el'an devam ediyor.

YEMEN TEMSİLCİSİNİN KONUŞMASI

Karar tasarısının oylanması öncesinde Yemen Temsilcisi Halit Yemani, Trump'ın kararının Filistin halkına ve hukukuna ve Arap ve İslam ümmetine ve hukukuna bir tecavüz olduğunu dile getirmiştir. Kudüs'ün statüsünün değiştirilmesine müsaade edilemeyeceğini ve bu meyanda Kudüs'e yabancı temsilcilik açılmasının Müslümanların kırmızı çizgisi olduğunu beyan etmiştir. Halit Yemani yine Trump'ın kararının uluslararası anlaşmalara ve yükümlülüklere de aykırı olduğunu hatırlatmıştır. Kuvvet kullanmak yoluyla başkalarının toprağına el koyma ve İşgali meşrulaştırma amacı taşıdığını ifade etmiştir. Dünya barışı ve bölge istikrarını da baltaladığına dikkat çekmiştir. Yemen Temsilcisi ayrıca bu adımın aşırılığı körükleyeceğine de parmak basmıştır.

RİYAD MALİKİ'NİN KONUŞMASI

Filistin Dışişleri Bakanı Riyad Maliki de oylama öncesinde BM Genel Kurulu'nda ABD'ye düşmanlık için değil Trump'ın tek yanlı kararını reddetmek için toplandıklarına işaret etmiştir. Trump'ın bu tek yanlı ve İsrail yanlısı adımının statükoyu bozacağına dikkat çekmiş ve elçiliği taşıma kararının Kudüs Şerif'teki Filistin halkının, Arapların, Müslümanların ve dünya Hıristiyanlarının hukukunu hiçe saymakla eşdeğer olduğuna dikkat çekmiştir. Maliki Trump'ın kararının sadece İsrail'in gündemine hizmet edeceğini bir de aşırıları güçlendireceğini ifade de etmiştir.

ÇAVUŞOĞLU: TARİHİ BİR ANA TANIKLIK EDİYORUZ!

Oylama öncesi konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise şunları söylemiştir: "Yasa dışı işgal devam ediyor ve Filistinliler en basit haklarını dahi alamıyorlar. Filistinliler sistematik şiddet ve ayrımcılığına maruz kalıyor. Bugün kullanılacak oy bize Filistinlilerin yalnız olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Bugünkü oylama Filistin davasının hala bizim davamız olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu bağlamda, bugün adalet ve barış için sesimizi yükselteceğiz. Bugün, üç ilahi din için de kutsal sayılan Kudüs için sesimizi yükselteceğiz. Bugün farklı etnik grupların ve dinlerin bir arada yaşayabileceğini göstereceğiz."

Konuşmasında, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in Başkenti olarak tanımasını da eleştiren Çavuşoğlu, bu kararın uluslararası hukuku hiçe saydığını kaydetti. Filistin'in tarihi statüsünün "bütün insanlığın" görevi olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, konuşmasında, Filistin için verilecek tek taraflı bir kararın şehrin çok etnisiteli ve çok kültürlü dokusunu tehdit ettiğini söyledi.

Çavuşoğlu ayrıca, ABD'nin diğer BM üyesi ülkeleri tehdit etmesine tepki gösterdi.

Bakan Çavuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu toplantı öncesinde bir BM üyesi bir ülke diğer bütün BM üyelerini tehdit etti. Hepimizin hayır oyu kullanması istendi ya da sonuçlarına katlanmamız söylendi. Bazıları ise gelişme yardımlarının kesilmesiyle tehdit edildi. Bu kabul edilemez. Bu tehdittir ve bu grup buna boyun eğmeyecektir. Oy kullanacak ülkelerin oylarının satın alınabileceğini düşünmek ahlaki değildir. Ya da şöyle söyleyeyim, biz korkmadık! Sen güçlü olabilirsin ama bu seni haklı yapmaz."

Öte yandan Bakan Çavuşoğlu, BM Genel Kurulu'nda yapılacak oylamanın "tarihi bir an" olduğuna dikkati çekerek, "Filistin halkı için kullanılacak oy, tarihin doğru tarafında yer bulacaktır." İfadesini kullandı.

BİG BROTHER SÖZCÜSÜ KONUŞTU: BEDELİNİ ÖDERSİNİZ!

ABD'nin temsilcisi Nikki Haley Güvenlik Konseyi oylamasından sonra BM Genel Kurulu'nda da tehditlerine devam etti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan sonra tekrar kürsüye çıkan Haley BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında "Bu oylama Amerikalıların BM'ye nasıl baktığı ve bizim bize BM'de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark oluşturacaktır " ifadeleriyle tehditkâr tutumunu sürdürmüştür.

ABD'nin Kudüs konusunda yalnız bırakılmasını her zaman hatırlayacağını söyleyen Haley, "ABD Kudüs'e büyükelçiliğini taşıyacaktır, bunu bizden ABD halkı istiyor ve doğru olan da budur. Hiçbir oylama bunu değiştirmeyecektir. Ama bu oylama Amerikalıların BM'ye nasıl baktığı ve bizim bize BM'de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark ortaya koyacaktır " dedi.

Haley, ABD'nin temsilcisi konuşmasının başında BM'ye en fazla maddi katkı sağlayan ülkenin ABD olduğunu da hatırlattı. 'Parayı veren düdüğü çalar demek' istedi. Haley, ABD'nin kararının barış sürecine zarar verecek herhangi bir nitelik taşımadığını söylerken, kararda Kudüs'ün nihai sınırlarına ilişkin bir vurgu olmadığını aktardı.

Belki de ABD, tarihinde İlk defa bu kadar yalnızlaştığı kadar açıktan açığa bu derecede küstahlaşmış ve skandal dolu konuşmalara imza atmıştır. Bununla birlikte ne olursa olsun; dünya kuru gürültüye pabuç bırakmamış ve ABD'ye 'kral çıplak' demiştir. Sadece ben varım diyen ABD'ye iki şamar vurmuş ve kendi varlığını hatırlatmıştır. Dünya beşli çeteden büyüktür; yalnız kurttan haydi haydi büyüktür!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.