1968 kuşağından Pakistan asıllı Tarık Ali, 11 Eylül sonrası dönemi tanımlamak için 'Fundamentalizmler Çatışması' deyimini kullanmış ve bu isimle bir kitap kaleme almıştır. Dönemin ruhunu yansıtan ve buna denk düşen bir isim ve kitap olmuştur. Esasında Tarık Ali'nin bu kitabı 'fundamentalizmler çağı' olarak da okunabilir. Her kesimin veya inanç gurubunun da kendisine göre fundamentalizm eğilimi ve dolayısıyla fundemantalistleri/köktencileri bulunabilir. Roger Garaudy bunu biraz daha vulgarize ederek entegrist yani yobaz ifadesiyle karşılamıştır. Necip Fazıl Kısakürek merhum sık sık yobazlık meselesine temas eder, atıfta bulunurdu. Trump'ın elçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma yönündeki meş'um kararından sonra evanjelizm yeniden gündemimize girdi. Bu akım Trump'ın muharrik veya motivasyonlarından biri olarak görülüyor. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kavramın, meselenin alınan kararlar ve yaşanılan olaylarla yakından bağlantılı olduğunu vurguladı. Nedeni de Trump'ın seleflerinden birisi olan Başkan Reagan'ın ve dahası haleflerinin bu meseleye giriftar olmasıdır. Nitekim evanjelik tele/vaiz Jim Bakker ile konuşmasında ona şöyle hitap etmiştir; " Armagedon' u yaşayacak nesil biz olabiliriz." Lakin kötü kehanetleri tutmayınca, evanjelist kehanet furyası dinmiş, merakı biraz geçmişti. Evanjelik vaizlerin ipliği de bu arada pazara çıkmış, sönüşe, inişe geçmişlerdi. Sonraki dönemlerde bu mesele yeniden nüksetti. Zaman zaman bu kehanetler ve sahipleri kelaynaklar gibi yüzeye vurup sonra tekrar kayboluyorlar. Bu dini akımın siyasi arenadaki yansımalarını Chirac'ın itiraflarıyla öğrenmiş olduk. Irak'a askeri operasyon düzenlemek isteyen ve zaman zaman Allah ile Irak ve Filistin meselesini konuştuğunu söyleyen George W. Bush, Chirac'ı arayarak," Yecüc ve Mecüc'e karşı birlikte olalım, saflarımızı sıklaştıralım, operasyon yapalım, ortak cephe kuralım" demiştir. Chirac şaşkındır. Danışmanlarına meseleyi araştırmalarını söyler böylece Yecüc ve Mecüc meselesini öğrenir.
Kısaca kıyamet alametleri üzerine fiil ve eylem bina eden dini telakki ve anlayışlara evanjelizm diyoruz. Bu alametlerden kendisine vazife çıkartanlara evanjelik diyoruz. Yahudilik ve bilhassa İslamiyet kural dinidir. Kurallar da genellikle inşai naslardan veya metinlerden üretilir, devşirilir. İhbari (geleceği bildiren) metinler ise kurallara veya uygulamaya zemin teşkil etmez. Müteşabih alanı temsil eder. Kanaat verir ama hüküm vermez de denebilir.
Bununla birlikte son dönemlerde hem Hristiyanlık hem Musevilik hem de İslamiyet çatısı altında benzeri grupların serpildiklerini söyleyebiliriz. Bu akımlar hareket noktası veya amel noktası olarak ihbari metinleri esas alıyorlar. Veya buraya odaklanıyorlar. Kısaca kıyamet alametleri veya dünyanın sonuyla ilgili metinlerden kendilerine bir yol haritası çıkartıyorlar ve bu da zamanla evanjelik bir akıma dönüşüyor. Sözgelimi, Yahudiler de Mesih'in zuhurunu hararetle beklerler. Bunun bazı öncülleri ve mukaddimeleri vardır. Kısaca onlarda da bekleme/intizar doktrini bulunmaktadır. Revizyonist Yahudilikten önce inanış şöyle idi: Davud soyundan bir Kral Mesih zuhur edecek ve Yahudileri toplayacak ve atalar yurduna ( Arz-ı Mev'ud) geri sevk edecek! Bununla birlikte revizyonist Yahudilikle birlikte araba atın önüne konmuştur. Revizyonist anlayış sonucu, Yahudiler Arz-ı Mev'ud'a dönerler Mesih de artık arkalarından gelecektir. Kendileri Mesih'e öncü olurlar. Öncülük ederler. Bir nevi 'istim arkadan gelir' anlayışını ikame ederler. Revizyonist Yahudilik Siyonizme ön açmıştır. Zamanla bu adımı ikmal eden evanjelik öncüller teşekkül eder. Kırmızı buzağının doğması veya bir şekilde elde edilmesi ile Mescid-i Aksa'nın yıkılması ve yerine Süleyman Tapınağının yapılması (Temple Mount) gibi. Ağlama Duvarı da bunlar arasındadır. İşte bu telakkilere Garaudy İsrail'in kurucu mitleri adını vermektedir, Abdulfettah Halidi ise modern İsrailiyat diyor. Modern hurafeler de denebilir. İsrailiyat kendisini sürekli olarak yeniden üretmektedir.
Bugün kıyamet alametleri üzerine bina edilmiş bir Yahudi akımından veya evanjelizminden bahsetmek mümkün. Bu evanjelizm türü Musa Bin Meymun fıkhını ya da Halakha'sını terk ederek veya ihmal ederek sadece kıyamet alametleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Hahamlar kafayı Halakhaya değil Mesih'in zuhuruna takmış bulunuyor. Bütün dertleri Mesih'in zuhurunu temin etmek ve bunun için olayları hızlandırmaktır.
Grace Hallsell adlı Amerikalı yazar ilk kez Protestan çıkışlı bu dini akımı nazara vermiş ve dünya bunu ondan öğrenmiştir. Felsefelerini, 'Tanrıyı Kıyamete Zorlamak' şeklinde tanımlamıştır. Yani beşer eliyle ilahi planı hızlandırmak. Kurgu ile Allah'ın fiilini yönlendirmek! Ya da daha yalın ifade edecek olursak, Allah'ın işine burnunu sokmak. Bu ise hadsizlik ve haddini bilmemek olduğu gibi dini anlamda da bir sapma hareketidir. Allah'a karşı ihlassızlık, samimiyetsizlik olduğu kadar diğer insanlara veya inanç kümelerine karşı da yapıcı değil yıkıcı davranmaktır. Müdahaleci olmaktır. Bugün İsrail'de Yahudi kitlelerin Musa Bin Meymun'un yolundan veya öğretilerinden saptıklarını, uzaklaştıkları ve kıyamet alametleri üzerinden revizyonist bir anlayış ürettiklerini söylenebilir. Günümüzde gelişen dini uçlardan birisi deizm ise (tanımsız dindarlık) diğeri de evanjelizmdir.
Bozacının şahidi şıracı misali Yahudi evanjeliklerin ortakları ve kafadarları ise Mesih'in zuhuruna değil de ikinci gelişini veya nüzulünü bekleyen Hristiyan evanjelizmidir. İki evanjelist akımın ortak noktası Müslümanları hedef almaktır. İki evanjelik akımın Müslümanlara veya İslam mukaddesatına karşı birleştiklerini ve buluştuklarını görebiliyoruz. Bu buluşma prafan bir buluşmadır. Zira İsrail ile Hıristiyan Evanjelizmi kader ortaklığına giderken aksine Filistinli Hristiyanlar ve Mısır Ortodoksları bu hususta Müslümanlarla aynı çatı altında buluşmakta, kader birliği yapmaktadır. Yahudilerle Batılı kimi Hristiyanları mutadın hilafına buluşturan şey, iki tarafta da egemen olan evanjelizm dürtüsü, ruhudur.
Kuralcı ve kurumsal bir dindarlıktan değil hercai bir dindarlıktan besleniyorlar. Evanjelizm uzantıları İslam çatısı altında da bulunuyorlar. Söz gelimi Şiilikte Usululik akımı, telakkilerini aklın süzgecinden geçiren, muhakemeyi esas alan bir anlayış iken Ahbarilik içinde neşvü nema bulan Huccetiyecilik ise Şiilik zemininde Evanjelizmin karşılığıdır. İhbar kültüründen beslenmektedir. Burada kıyametle ilgili haberleri yok sayıyor değiliz. Bununla birlikte olaylar kendi seyri içinde zorlama olmadan gelişmeli, akıp gitmeli. Akışa müdahale edilmemelidir. Bununla birlikte, Allah'ın planına bir beşer müdahalesi olduğunu görüyoruz. Burada onların planlarının ilahi iradenin dışında gelişip gelişmediği sorusu hatıra gelebilir. Elbette değil ama izahı biraz girift. Olay iki haneli, basamaklı. Söz gelimi Allah, 'Kitapta veya Tevrat'ta iki defa Yahudilerin bozgunculuk yapacaklarına hükmettik' diyor. Bununla birlikte Al-i İmran 112'inci ayette 'Nerede olurlarsa olsun Yahudilere zillet damgası vuruldu; ancak Allah'ın ipine bağlı olmaları ve insanların ipine sarılmaları hariç, müstesna' denilmekte ve kaydı düşülmektedir. İnsanların ipine tutunma ile Allah'ın yargısının dışına mı çıkmış oluyorlar? Allah'ın yargısının veya yazgısının dışına çıkılamaz. Bununla birlikte iki ayetin arasını şöyle telif edebiliriz: Allah'ın rızası dışında ama iradesiyle Yahudiler payidar hatta faik ve üstün olabilirler. İnsanların ipiyle ayakta ve payidar oldukları dönem, peygamberlik ahdinin/sözleşmesinin dışındaki seküler dönemleri kapsamaktadır. İfsatla, bozgunculukla karışık üstünlük dönemlerinde ilahi mazhariyete nail olamazlar. Aksine başarıları ve zaferleri aleyhlerindedir ve bundan sorumlu olurlar. Muradı ilahi rızayı ilahi değildir. Şeytanın işleri gibi.
Zorlama ile Allah'ı kıyamete zorlayanlar hak tarafı değil batıl tarafı temsil ediyorlar. Mesih kampını çatarken belki de doğallıktan uzak kurmaca hareketleriyle, farkına varmadan Deccal kampına düşüyorlar. Doğru kampı ararken yanlış kampa düşebilirler. Zira adaleti kaçırdıkları gibi zulme de çanak tutuyorlar. Bu açıdan günümüzde ABD'deki evanjelik kitlelerin çoğunluğunun 'Filistin mi, İsrail mi?' ayrımında Filistinlilere meylettikleri görülebiliyor. Ama liderlerinin nevası ve gönlü hala Siyonizmle birlikte atıyor.
Evanjelikler kendi işlerine değil Allah'ın işine karışıyorlar. Ya da öyle zannediyorlar. Allah belki de onların azgınlıklarını bu suretle dışa vuruyor ve haklarında 'cezaen vifaka/uygun ceza/işlem' sırrı tecelli ediyor. 'El cezau min cinsi'l amel/ ceza ve mükâfat amelin, eylemin türündendir' sırrıyla kadere fetva verdiriyorlar. Kendilerini kıyamet çağının yakıtı haline getiriyorlar.
Elbette Evanjelizmin Şii versiyonu da var. Söz gelimi İran Devrim Muhafızlarının Komutanı Muhammed Ali Caferi Suriye'de savaşmalarının Mehdi'nin zuhurunu hızlandıracağını veya önünü açacağını söylemiştir (https://al-marsd.com/9962.html ). Hamaney'in Danışmanlarından Yahya Rahim Safevi de bu anlayışı yansıtan, seslendiren bir ifade kullanmıştır:" Kabe'de kan dökün ki Mehdi zuhur etsin (https://al-marsd.com/136647.html )!"
Hâlbuki savaşlarda meşruiyetin kaynağı intizar/bekleme teorisi değil aksine adaleti tesis etmek ve zulmü bertaraf etme çabasıdır. Mehdi geldiğinde eğik adalet terazisini doğrultacağına göre Mehdi'ye zemin hazırlayanlar nasıl bunun tersini yapabilirler? Burada çarpık bir zihniyet olduğu aşikâr. Savaşlarda zuhur değil adalet gözetilir. Hâlbuki Bush, Reagan ilaveten kimi İranlılar da savaşları intizar teorisi üzerine kuruyor, bina ediyorlar.
IŞİD'i de kendi çapında bir evanjelik hareket, dalga olarak değerlendirilebilir. Kıyamet alametlerinden kendilerine kurguyla görev çıkartıyor, yüklüyorlar. Nitekim yayın organlarına Dabık ismi vermişler ve kendi hareketlerini kıyamet haberleri ve alametleri üzerine bina etmişlerdi. Bununla birlikte kurgusal hareket ettiklerinden dolayı bu haberlerin belki de kahramanı değil figürü haline geldiler.
Kendilerine göre kıyamet sürecini hızlandırmak isteyenler belki de bu sürecin yakıtı haline geliyorlar. Bu akım hangi rengi taşırsa taşısın; bütün yönleriyle aklıselim, kalbi selime aykırıdır.
Velhasıl, evanjelikler buluşması, kapışması ve çatışması çağında yaşıyoruz!