Arap Gücü
Mısır ordusu 1979 yılından beri 'Camp David ordusu' olarak anılıyor. Misyonu İsrail'e karşı savaşmak değil İsrail namına iç cepheyi teskin etmek ve susturmak. Mısır ordusu 1952 yılından beri kendi halkı veya değerleri lehine muharebe etmiyor çarpışmıyor. 1973 savaşını saymazsak zaten savaşlarda bir varlık gösteremedi. Sebebi Mısır'ı yönetenlerdir. Mısırı yönetenler bilvekale hareket etmediklerini ve ülkelerinde yabancılara üs vermediklerini söylüyor ve bununla övünüyorlar. Halbuki, Mısır'da yabancı üslere, orduya gerek yok. Tevfik Tavil gibilerinin de işaret ettiği gibi Mısır sömürge dönemi sonrası bizatihi veya kendinden kaynaklı bir sömürü çarkının içindedir. Mısır ordusu fazlasıyla bunu yerine getiriyor, yabancılara ihtiyaç bırakmıyor. Tamamen yabancılar namına çalışan paralı ve paravan bir ordu. İran Devrim Muhafızları gibi her tarakta bezi var. Mısır Ordusu da Nasır'dan beri aslında Devrim Muhafızları gibi çalışıyor. Milli ordu değil zümre ordusu. Ülkeyi savunma gücü değil. Kimi kimden koruyor? Sisi gibi çatlakları halktan koruyor. Arap ülkelerinde her şey, ordular da dahil eğreti ve sahte. Hamza Mansur'un dediği gibi bağımsızlıkları da sahte. Sahi ülkeyi kimden kurtarmışlar ve bağımsız hale getirmişler? 1922 yılında Mısır, İngilizlerden değil Osmanlılardan bağımsızlığını kazandı. Ürdün rejimi milli gün olarak ihanet kalkışmasını kutluyor vesaire. Bugün Arap liderlerinin davranışlarına baktığımızda milli konularda herkesin gerisine düştüklerini görebiliyoruz. Bu George W. Bush'un Arap diyarlarını işgali için motivasyon kaynağı olmuştur. Araplar kendi kendilerini idare etme gücünden yoksunlar öyleyse beyaz adam'ın kılavuzluğuna ihtiyaçları var! Bush ve avenesinin işgal mantığı buydu. Filistin meselesinde de Arap dünyasının geri safa düştüğünü görebiliyoruz. Öyleyse Arap rejimleri ne işe yarar? Kısaca, beyaz adam ile İsrail'e hizmet eder. Sudan'dan toprak talep eden Mısır, topraklarını; Sanafir ve Tiran Adalarını Suudi Arabistan'a satıyor. Bununla da kalmıyor daraltılmış Bonsai haline getirilmiş veya başka bir tabirle Bandustan haline getirilmiş Filistin'e Sina'dan toprak aktarmayı taahhüt ediyor.
Arap rejimleri hem ABD açısından hem de İsrail açısından işlevsel rejimler. Hizmette sınır ve kusur tanımazlar. Efendilerinden aferin almak için kardeşlerinin üzerine çullanmaktan çekinmezler. Yine de Arapları Arapların gazabından efendileri kurtarır! İsrail sınırlarını bu ülkeler koruyorlar. 1973 yılından beri Suriye rejimi Kunaytıra bölgesini fedai eylemlerinden koruyor. Suriye'de çekişme turnusol kağıdı oldu, Esat rejiminin işlevselliğini bir kez daha deşifre etti. Halkından başka herkesin yarı, dostu. Bu rejim sadece 1973 yılından itibaren İsrail'i Suriye sınırları itibarıyla korumaya almış değil, aynı zamanda Arap Gücü sıfatıyla Lübnan'a girerek Filistinli fedaileri dağıtma misyonunu burada da da devam ettirmiştir. 1976 yılında aynen bugün Suriye'de halkına karşı suret-i haktan göründüğü gibi o gün de Lübnan'a, Filistinli fedaileri ve müttefiklerini sindirmek için girmiştir. Eli kolu serbest bırakılmıştır. İsrail lehine kaybettiği Golan Tepelerine mukabil tarziye ödülü olarak kendisine Lübnan verilmiştir. Buna mukabil üzerine düşen görev buradaki fedaileri sürmek ve müttefiklerini sindirmektir. Nitekim, öyle olmuştur. Önce Kemal Canbolat öldürülmüş ve 1983 yılında yani Golan Tepeleri -Kunaytıra hattını stabil hale getirdikten 10 yıl sonra, Lübnan'daki fedailer sökülmüş Arafat ve arkadaşları Tunus'a sürgüne gönderilmiştir. Şimdi de Suriye' nin İslamcıların eline geçmesine engel oluyor. Halkını sürgüne gönderiyor. Lübnan'daki sünnetini/çığırını işliyor!
İsrail'in namına Suriye'nin kuzeyini kontrol etmek ve geçirmez hale getirmek lazımdır. Türkiye'nin rolünü dengelemek de buna dahil. ABD'nin bu yöndeki kartları ve argümanları çökmüştür. Masrafa girmeme bahanesiyle Trump yönetimi kuzeyi ve özellikle de PYD kontrolü altındaki bölgeleri güvenilir bir güce teslim etmenin yollarını aramaktadır. Bunun için de bir Arap gücü teşkilinden söz edilmektedir. Peki! Bu 'ikinci Arap gücü' kimlerden teşekkül edecektir? John Bolton'un ortaya attığı teklife göre Arap gücü Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Katar'dan temin edilecektir. Bu kavgalı ülkelerin nasıl bir araya gelecekleri ise muamma ve meçhul. Bununla birlikte misyon belli. Türkiye'yi dengelemek veya durdurmak. Devamı olarak İsrail'i korumak. İran ve Rusya'yı dengelemek veya durdurmak adı altında pazarlanan bu Arap Gücünün asıl misyonu Türkiye'yi dengelemek ve İsrail'i korumak olacaktır. Burada şöyle bir denklem ortaya çıkıyor: İsrail Batı'nın, Araplar da İsrail'in ileri karakolu pozisyonundadır.
ABD, Paris 'te Suriye'nin geleceğiyle alakalı beşli bir toplantı yaptı. Bu toplantı Astana sürecine alternatif bir toplantı olarak değerlendirilmişti. Fransa, İngiltere, ABD'nin yanında Suudi Arabistan ile Ürdün'ün katıldığı bu toplantı Suriye konusunda yeni bir kutbu veya karşı kutbu akla getiriyor. Bunun mütemmim tarafını da mutasavver Arap gücü temsil ediyor. Burada olması halinde Katar'ın konumu Türkiye açısından neyi ifade ediyor? Öbür taraftan Akdeniz'de yatan zenginliklerin paylaşımı noktasında da Katar'ın Türkiye'nin karşıt kutbunda yer aldığına dair değerlendirmeler var. Belki de Katar'ı Arap kampına çekerek ABD, bu ülkeyi Türkiye ile İran'ın çekim alanından çıkarmak istiyor.
Arap Gücü ile alakalı olarak şimdiye kadar Arap ülkeleri konumlarını belli etmediler. Mısır şimdiye kadar ortadan konuştu ve yorumlarda Mısır'ın İran ekseniyle karşı karşıya gelmek istemediği işlendi. Ya denildiği gibi mesele İran'ı gösterip Türkiye'yi vurmak ise Mısır'ın tavrı ne olur? Araplar için geçmişte: "Anlaşmamak üzere anlaştılar" tabirini kullanmışlardı. Vahit Halefoğlu ise buna bir ilavede bulunmuştu: Araplar müspette değil menfide yani olumsuzda bir araya gelirler. Kısaca Araplar hayırda değil şerde birleşirler Gelişmeler de bunu doğruluyor.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü Amerikalılardan öğrendiği 'yarım ağız diplomasi'siyle El Ahram'a yaptığı açıklamada Arap gücüne asker vermelerinin mümkün olduğunu söylemiştir. Kısaca Suriye'nin kuzeyine asker gönderebileceklerini söylemiştir. Bununla birlikte bu imkan veya ihtimalinin şartlara bağlı olduğunu da söylemiştir. Mısır'ın dışarıya asker göndermesinin anayasal kayıtlara bağlı olduğunu ve bunun barışı koruma gibi BM çerçeveli misyonlarda mümkün olabileceğini söyledi. Bu kapıyı açık tuttukları anlamına geliyor.
İsrail için hizmette sınır yoktur.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Evanjeliklerin kapışması (02.05.2018)
- Nefret ve muhabbet vaizleri! (01.05.2018)
- Türkiye’nin önünü kesmek (27.04.2018)
- Öne çıkarılanlar (25.04.2018)
- Selefiliğin karşıt kutupları Sururiye ile Camiye üzerinden vuruşma (23.04.2018)
- Vekalet savaşlarından vekalet konuşmalarına (20.04.2018)
- Sultan Abdülaziz’den beri (18.04.2018)
- Beşerin hesapları ve kaderin cilvesi (16.04.2018)