Arama

Mustafa Özcan
Nisan 23, 2018
Selefiliğin karşıt kutupları Sururiye ile Camiye üzerinden vuruşma

Resmi Selefilik markası olan Vehhabilik modernizm konusunda çok gerilerde idi ama roket hızıyla öne çıktı, bu alanda İhvan'ı geçti. Cemal Kaşıkçı El Cezire Kanalı'nın konuğuydu ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın öncülük ettiği modernizm dalgasını tartışıyorlardı. Sunucu şunu sordu: Şimdi Suudi Arabistan'da sinema açılışlarına Müslüman Kardeşlerin karşı çıktığını söylüyorlar. Ne dersiniz? Bunun üzerine Cemal Kayıkçı tarihe tanıklık ederek şunları söyledi: Aksine Müslüman Kardeşler geçmişte sinema taraftarı olarak ve gevşek Müslümanlar olarak biliniyorlardı. Şimdi ise Selefi meşrep alimler gevşeklikte İhvan'ı geçtiler! Selefiler İhvan'ın radikal mi yoksa gevşek mi olduğu noktasında henüz bir karara varabilmiş değiller. Selefi davetçiler hasımları olarak gördükleri İhvan'ı genellikle İran, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Seyyid Kutup çizgisiyle anıyorlar. Seyyid Kutup üzerinden onları radikalizme mal ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden de gevşekliğe atfediyorlar. Cemal Kaşıkçı'nın dediği gibi Vehhabi ulema 1960 ve 1970'li yıllarda İhvan'ı gevşek olmakla (münfelit) suçlarken şimdi tersinden radikallikle suçluyor. Bu da olsa olsa onların 30-40 yıl içinde aldıkları mesafeyi gösteriyor olmalı! Anlaşılan uçmuşlar! Nitekim, Mısır İskenderiye Selefilerinin önemli simalarından Yaser Burhami İhvan'ın evlilik dışı ilişkileri ve cinsel sapıklığı onayladığını ileri sürmüş ve İhvan'ı ehl-i bidat olarak nitelendirmiştir. Batı'yı memnun edebilmek için Müslüman Kardeşlerin evlilik dışı ilişki ve eş cinsellik gibi hususları onayladığını ileri sürmüştür. Yine Selefi Davet grubundan Şerif Taha Müslüman Kardeşleri aynı noktadan suçlama konusunda Yasir Bürhami'nin kullandığı Batı gerekçesini, ifadesini çıkarmış yerine Türkiye'yi koymuştur. Müslüman Kardeşler ister Türkiye'yi ister se Batı'yı izlesinler her hâlükârda Suudi Arabistan destekli Selefiler nazarında suçlu oluyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB'ye girmek için dini konularda taviz verdiğini ve İhvan'ın da hem Erdoğan hem de Batı'ya şirin görünmek için pozisyonunu, tutumunu bu doğrultuda gevşettiğini ileri sürmüştür (https://www.christian-dogma.com/t1494107 ). İhvan'ı sapık fırkalar gibi ehli bidat olarak tasvir etmiştir.

Benzeri bir suçlama Cezayir ile Suudi Arabistan'ı da karşı karşıya getirmiştir. Suudi Arabistan Selefiliğinin/Vehhabiliğinin Cezayir'deki uzantısı, yerel temsilcisi Muhammed Ali Ferkus, ' kim Ehli Sünnet içi, kim dışıdır?' tasnifinde ve değerlendirmesinde Sufi ekolleri, İhvan'ı ehlisünnet dışı ve ehli bidat olarak saymıştır. Bunun üzerine Cezayir devleti refleks göstermiş başta Abdulaziz Buteflika olmak üzere Suudi Arabistan destekli Vehhabi/Selefi akımı karşısına almış, paylamıştır. Cezayir Din İşleri Bakanı Muhammed İsa ise doğrudan isim vererek Suudi Arabistan destekli Medahile akımına çatmış ve onlara gönderme yapmıştır. Bakan, ülkedeki tanınmış Selefi Şeyhi Muhammed Ali Ferkus'un, "İhvan, Sufiler ve demokrasi taraftarlarının ehlisünnet dışında olduğu" şeklindeki açıklamalarını sapık fikirler olarak nitelendirmiştir. Cezayir Din İşleri Bakanı Muhammed İsa, ülkedeki tanınmış Selefi Şeyhi Muhammed Ali Ferkus'un, "İhvan, Sufiler ve demokrasi taraftarlarının ehlisünnet dışında olduğu" şeklindeki açıklamalarını sapık fikirler buketi olarak nitelendirdi. Ülkenin batısındaki Gilzan kentinde açılışı yapılan Uluslararası Tasavvuf Sempozyumu'nda konuşan İsa, son günlerde tartışmalara neden olan Cezayirli Selefi din adamının İhvan ve Sufiler gibi düşünce akımlarını "Ehli Sünnet" dışında saymasına dair ifadelerine sert tepki gösterdi. Ferkus'un bazı mezhep ve dini gruplara ilişkin değerlendirmelerini sapıkça fikirler olarak niteleyen Bakan İsa, "Sapık dini fikirlerle mücadele edeceğiz" diye tavırlarını ortaya koymuştur. Selefi ekolün İslam'ın ilk dönemine bağlılık talebinde olduğunun düşünüldüğünü belirten İsa, "Bu akım, ümmetin çoğunu Ehli Sünnet Vel Cemaat dairesinden çıkaran ve yalnızca kendi topluluğunu Ehli Sünnet'e bağlılığa indirgeyen dışlayıcı bir düşünceyi ilan etmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Herkesi bilhassa İhvan'ı fitne çıkarmakla suçlayan Selefi akımlar Cezayir rejimi tarafından fitneci olarak damgalanmıştır. Kaderin bir cilvesi olarak Beşşar Esat halkına hayvan derken Trump tarafından bütün dünyanın önünde hayvan olarak nitelendirilmiş ve bu sıfat haber ajansları tarafından dünyaya yayılmıştır.

Keza Selefiler karşıtlarını 'dalalet ehli ve fitneciler' olarak nitelendirmektedir. Cezayir'deki resmi zevat da 'el cezau min cini'l amel/ ceza mükâfat, fiilin türündendir' ifadesi gereği muhataplarını hem fitnecilik yapmak hem de dalalet ve sapık ehli olmakla nitelendirmişlerdir. Suçlamaları aynıyla karşılık bulmuştur. Daha da skandal olan Suudi Arabistan destekli Selefi akımın ve Medhaliye grubunun sözcülerinin 'Bakan Muhammed İsa bizi yanlış anladı. Biz esasında Cezayir devletini ve çizgisini destekliyoruz' demeleridir. Kendi itiraflarıyla da bunlar dünya sisteminin oyuncakları. Onu bunu ehli bidat olarak damgalarken bu suçlamaya kendileri de muhatap olmuştur.

Bir taraftan İhvan'ı tekfirci, ehli bidat olarak tasvir ederken öbür yandan da yine onları gevşekler güruhu olarak takdim etmektedir.

Cemal Kaşıkçı bu hususta somut bir örnek anlatarak Kardavi'nin İslam'da Haram ve Helal kitabının Selefi ulema tarafından gevşek bulunması nedeniyle 1960'li yıllarda Suudi Arabistan'da satılmasının yasaklandığını hatırlatmıştır. Tam aksine şimdi erkeklerin elini sıkmayan Müslüman kadınlara pasaport vermeyeceğini ilan eden Fransa ise kitabı sert ve radikal bulduğu için 1980'li yıllarda Siyon Liderlerinin Protokolleri gibi kitaplarla birlikte yasaklamıştır. Sisi darbesinden sonra ise ayrım gözetilmeden Kardavi'nin kitapları Mısır'da meydanlarda yakılmıştır.

Bizde de benzeri bir tartışma olmuş, merhum Salih Özcan'ın sahibi olduğu Hilal Yayınlarının Kardavi'nin İslam'da Haram ve Helal kitabını çevirtip yayınlaması Şevket Eygi Bey tarafından mahzurlu bulunmuş ve kitap mezhepsiz sayılmıştır.

Kuveytli Kari Mişhari Raşit Al Afasi ile birlikte camiye/Medheliye zemininden konuşan Yasir Bürhami İhvan'ın tekfirci olduğunu ve Seyyid Kutup fikriyatına kaydığını ileri sürmektedir. Özellikle de 2005 yılından beri Mısır'da Müslüman Kardeşlerin radikal bir çizgiye kaydığını ve Kutupçuların öne çıktığını ileri sürmektedir.

Yaser Bürhami 2005 yılından itibaren Müslüman Kardeşlerin Kutupçu bir çizgiye kaydığını ve Seyyid Kutup, Muhammed Kutup ve Muhammed Surur Zeynelibadin'in fikirlerinin cemaat içinde etkili olmaya, öne çıkmaya başladığını söylemiştir. Muhammed Bin Selman Sahve/Uyanış akımı için 1979 yılını milat olarak ortaya atması gibi Yasir Bürhami de Mısır için 2005 tarihini baz ve esas almaktadır. Yasir Bürhami gibilerine göre İhvan aynı anda hem cıvık hem de radikal bir çizgiyi temsil etmiş oluyor.

Son günlerde Kuveytli Kari Mişhari Raşit Al Afasi ile Yasir Bürhami Müslüman Kardeşleri çapraz ateşe almış bulunuyorlar. Özellikle İhvan içindeki Selefi damar olan Sururiye akımını hedef tahtasına oturtuyorlar. Cezayir zıt akım Camiye/Medhaliyeyi hedef seçerken Suudi Arabistan destekli Selefi akımlarda karşı kutbu temsil eden Sururiye akımını hedef alıyorlar. Belki de en iyi savunma saldırıdır anlayışıyla hareket ediyorlar.

Son günlerde Yasir Bürhami Körfez şeyhlerinin veya dini anlayışlarının doğrultusunda yeni bir fetva verdi. Diriliş Ertuğrul filminin izlenmesinin doğru olmadığını ileri sürdü. Rejimlerin elinde istibdat mührü veya vizesi haline gelen bu akımın önemli isimlerinden Bürhami gerekçe olarak da İbni Arabi fikriyatının işlenmesini gösteriyor. Şöyle diyor: "kadın ve müziğini bir tarafa koysak da film sadece İslam'a değil bütün dinlere aykırı olan İbni Arabi fikriyatını işlemektedir ve ona atıflar yapılıyor…" Bir tarafta Seyyid Kutup diğer tarafta da İbni Arabi'yi hedef alıyorlar. Kendilerince bunda bir tezat yok. Zira Abdullah Azzam'ın İslam Düşünce Devi Seyyid Kutup adlı eserinde de ele aldığı, aktardığı gibi Nasirüddin Elbani Seyyid Kutup'u Fizilal'de İbni Arabi'nin vahdet-i vücut mesleğini benimsediğini ileri sürmektedir. Kuveytli Selefilerin ikon isimlerinden Abdurrahman Bin Abdulhalılık da İbni Arabi anlayışının bütün dini geleneklere aykırı olduğunu ifade etmektedir. Buradan yola çıkan Bürhami, Diriliş Ertuğrul filminin İbni Arabi fikriyatına dayandığı için izlenmesinin caiz olmadığını ileri sürmüştür. Film üzerinden bir taşla iki kuş vuran Yasir Bürhami bu yolla Türk modelini de kendince itibarsızlaştırmış oluyor!

Seyyid Kutup ve Sururiye akımına sataşmakta Bürhami'nin ortağı olan Kuveytli Kari Mişari Raşit Al Afasi de Türk modeline takıntılı durumda.

Ebu Muhammed el Makdisi gibi müfrit selefiler Erdoğan'ı tekfir ettikleri gibi tefrit ayağından da Al Afasi gibiler de aynı adrese karşı tekfir silahını işletiyorlar. Ahmet Bin Raşid Bin Said adlı Suudi Arabistanlı akademisyen Al Afasi'nin Türkiye ve Erdoğan'ı tekfir ettiğini söylemesine karşılık Al Afasi inkâra yeltenmekte sadece bu hususta soru sorduğunu ileri sürmektedir (https://al-marsd.com/85164.html ).

Al Afasi, son günlerde Suriye mevzilerine yönelik Amerikan eylemine karşı çıkması üzerine Hamas'ı rejim ve İran eksenini desteklemekle suçlamıştır. Bununla birlikte Suriye rejimiyle aynı safta hatta İsrail ile aynı çizgide olan Ramzan Kadirov ile aynı kareyi paylaşmıştır. Buna göre Ramzan Kadirov rejim yanlısı olmuyor da sadece Hamas rejim yanlısı oluyor?

Sae ma yahkumun!

Ne kötü yargı!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN