Mustafa Özcan

Türkiye’ye karşı Siyonist-Evanjelik ittifak

Sokak hareketlerinden sorumlu Yahudi asıllı Fransız filozof Bernard Henri Lévy "L'Empire et les cinq rois/ İmparatorluk ve Beş Kral" adlı kitabında dünyanın tahtında ve küpeştesinde oturan ABD'yi imparatorluk olarak tasvir ederken Türkiye de dahil bazı ülkeleri kraliyetler olarak tanımlamaktadır. Bu kraliyetlerin ABD'nin yokluğunda dünyaya nizamat vermek istediklerini, karıştırdıklarını ve buna bir son verilmesi gerektiğini savunuyor. Obama döneminde yazılan kitabın başlığında geçen beş kral ile Rusya, Çin, İran, Suudi Arabistan ve Türkiye kastediliyor. İmparatorluk ve Beş Kral kitabı adını Jean de La Fontaine'in fabllarından almıştır. Sokak hareketleri filozofu Bernard Henri Lévy kitap boyunca Obama'dan yakınmakta ve onun ortamı bu beş kraliyete bıraktığını söylemektedir. Bu kraliyetlerin imparatorluk olan ABD'yi umursamadıklarını düşünüyor. Kısaca aba altından sopa gösteriyor ve had bildirmeye çağırıyor.

Eskiden dilimizde ve yabancı dillerde de ortak bir deyim vardı. Ajan provokatör. Bernard Henri Lévy ile birlikte buna bir ilave daha yapmak gerekiyor. Filozof provokatör! ABD'yi kışkırtarak Türkiye gibi ülkelerin üzerine çöreklenmesini istiyor. Obama döneminde ABD'yi pençeleri sökülmüş bir imparatorluk olarak tasvir ediyordu. Şimdi muradına ermiş olmalı. Beyaz Saray'ın başında aynen kendi tıynetinde kışkırtıcı bir başkan var. Pervasızlığıyla dünyada nam saldı. Türkiye üzerine de hamle üzerine hamle yapıyor. Sürek avı icra ediyor. Levy gibi Trump da Türkiye'nin ABD tarafından yapılan iyilikleri karşılıksız bıraktığını ve nankörlük ettiğini söylüyor. Evet bir zamanlar karşılıklı ihtiyaçtan dolayı yollarımız aynı ittifak içinde kesişti. Soğuk Savaş dönemi Kırım Savaşı'nın bir tekrarı gibiydi. Bloklar mücadelesinde Türkiye Batı blokunun yanında yerini aldı. Yanlış da değildi. Lakin Soğuk Savaş sonrasında dünya yapısal bir değişim ve dönüşüm geçirdi. Türkiye de buna intibak etmeye çalışıyor. Ecevit'in başbakan olduğu 1978 yılında, BBC'ye yaptığı konuşmasının muhtevası bugün de aynen geçerlidir. Ecevit orada şunu söylemiştir. Batı ve ABD'nin Rusya ile ilişkileri müttefik ve dost Türkiye ile ilişkilerinden daha iyi ve gelişmiş düzeyde. Bizim Rusya ile müstakil ilişki kurmamızı istemiyorlar kendileri ise bunda bir beis görmüyorlar. Sonra da William Safire veya Levy gibiler Türkiye'ye satılık müttefik nazarıyla bakıyor.

'İmparatorluk ve Beş Kral' adlı eserinde Bernard Henri-Levy, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'kağıttan kaplan' olduğunu ve Batı'nın ona 'dur' diyebileceğini ileri sürmektedir. NATO'dan atılma tehdidiyle hizaya getirilebileceğini söylemektedir. Lévy ayrıca, Avrupa üzerinde 1938 Münih ruhunun dolaştığını söylüyor. 1938 yılında Avrupalılarca Mussolini ve Hitler'e imtiyazlar tanınmıştır.

Bernard Henri Lévy Türkiye, İran ile Suudi Arabistan'dan yakındığı beş kraliyet çerçevesinde ABD'nin boşluğunu fırsattan istifade bu ülkelerin arsızca doldurduğunu öne sürerken aynı kanı ve aynı duyguları taşıyan George Soros da Balkanlar'da Türkiye, Çin ve Rusya'nın nüfuzunun artışına dikkat çekmektedir. Halbuki, Suriye'de Türkiye nüfuzu yerine İran ve Rusya nüfuzunu yeğleyen yine Amerikalılar değil mi? Ecevit'in sözlerini bir kez daha hatırlayalım. Türkiye'ye Ortadoğu'da yer vermek istemedikleri gibi Balkanlar'ı da Türkiye için yasak bölge haline getirmek istiyorlar. Kendileri 10 bin kilometre uzaktan buralara üşüşüyorlar ama hayat alanımız (lebensraum ) olduğu halde buraları Türkiye'ye dar ve yasak etmek istiyorlar. İnsanlar hatta hayvanlar hayat tarzı ve alanıyla yaşarlar. Nitekim yeni bir Haçlı saldırısının gerekçesi olarak 11 Eylül sonrası George Walker Bush , ' hayat tarzımıza saldırıyorlar' demişti. Halbuki 11 Eylül sonrasında eğitim üzerinden İslam dünyasının hayat tarzına saldırmışlar ve düşmanlık aşıladığı gerekçesiyle medreseleri dizginlemek istemişlerdi. Yemen, Pakistan gibi ülkelerde doğrudan eğitim müfredatına el atmışlardı. Kim kimin hayat tarzını tehdit ediyor? Onun ötesinde bir de Türkiye gibi ülkelerin hem Ortadoğu hem de Balkanlar'da hayat alanına müdahale ediyorlar, bütün dünyayı yüzümüze kapatmak istiyorlar. Bu pervasızlığın da ötesinde arsızlıktır. Bunu da dost kisvesi altında yapıyorlar.

Ortak makalelerinde baba-oğul Soros'lar, ''Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan varlığını her devlette hissettiriyor'' diye yazıyorlar. Bernard Henri Lévy ile aynı kaygıları paylaşıyorlar. Soros'lar, ilgili makaleyi şöyle noktalıyor:

''Batılı güçler, Balkan ülkelerini, yerel işbirliği ve nihayetinde Avrupa Birliği'ne giden yolda tutmayı başaramazsa; bu devletler Rusya, Türkiye ve Çin'in nüfuz alanlarına itilecek ve muhtemelen bunların arasında bölünecektir. Yani Balkanlar bir kez daha Balkanlaştırılacaktır.''

Peki! Papaz üzerinden veya bahanesiyle yürütülen Trump'ın Türkiye aleyhindeki kampanyasının arkasında ne var? İşte bunun cevabını İbrani Globus gazetesinden Mattay Gulan (Golani) veriyor ve Trump çatlak olsa da gelmiş geçmiş en akıllı Amerikalı liderlerden daha iyi olduğunu söylüyor. Demek ki gönlü akıllı değil çatlak ve deli istiyor. Yıkıcılıklarına uygun bir tipleme. Mattay Gulan yaptırımlar üzerinden Trump'ın hedefinin Erdoğan'ı devirmek olduğunu ileri sürüyor. Acem mübalağacıları gibi Yahudiler de mübalağaya bayılırlar. Edi Cohen adlı gazeteci dünyanın servetinin yarısının Karun gibi bir Yahudiye ait olduğunu ve onların istemeleri halinde Erdoğan'ın hakkından geleceklerini söylemişti. Mattay Gulan ise Trump'ıh Türkiye'ye yönelik yaptırımlarını ve tweetlerini ekonomik atom bombalarına benzetiyor ve bu bombalarıyla Trump'ın Türkiye'yi sarstığını ileri sürüyor. Tweet bombaları demek ki İsrail'in hoşuna gidiyor. Mattay Gulan şöyle yazıyor:" Trump'ın çok sayıda zayıf noktaları var. Biraz kaçık ve çatlak. Büyük bir dolandırıcı, sahtekar ( Omaraso da dengesiz demişti) bununla birlikte yine de akıllılardan iyi."

İsrail basınında konuyla ilgili yazanlardan birisi de Maariv gazetesinden Shmuel Rosner. O da Trump'ın neden Erdoğan'ı hedef aldığı sorusunu cevaplamaya çalışırken meseleyi 1 Mart Tezkeresi ve Irak işgaline getiriyor, bağlıyor ( https://www.turkpress.co/node/52042 ). Kuyruk acısı geçmemiş. Halbuki Trump da Irak işgaline karşı çıkmıştı. Mesele Türkiye'yi avuçlarının içine almak. Başaramayınca da köpürüyorlar.

Kısaca, İsrail basınına göre Siyonist-Evanjelik ittifakı Erdoğan'ı yıkmak istiyor. Türkiye verir mi vermez mi bilmem ama Trump'a söylenecek laf şu olmalı: Arkana bakmadan, papazını da al da git! Ne de kıymetli papazmış!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.