Yedek ideolojileri: Esadizm
Bazı Kemalistler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Esat'la yeni bir siftah yapması için can atıyor. Sürekli bu konuyu gündemde tutuyorlar, gündemden hiç indirmiyorlar. Onun ötesinde mobbing uyguluyorlar. 'Hatırlı ve deneyimli' bazı zevata bunun gereğini söyletip duruyorlar. Sonunda böyle yapa yapa ön kabul oluşturacaklar ve meseleyi ezber haline getirecekler. Meselenin çevresinde dolana dolana emri vaki haline getiriyorlar. Böylece hukümet aleyhinde ilelebet kullanacakları bir kozları daha olacak, surda bir gedik daha açmış olacaklar! Esat'la yeniden kucaklaşma konusunda baskının a'lasını yapıyorlar. Sözcü gazetesi, haftada bir, olmazsa iki haftada bir ama muhakkak en geç ayda bir 'bilge diplomat' diye sarıldıkları Şükrü Elekdağ ile Esat rejimiyle uzlaşmanın faziletlerini masaya yatırıyor. Şükrü Elekdağ da bir ayağı çukurda olmasına rağmen yaşına başına bakmadan ve üşenmeden 'Esat olmazsa olmaz' diyor. Bu Suriye'de Esat yanlılarının attığı sloganları hatırlatıyor: El Esat ev la ahed. Ya Esat ya da hiç! Burada büyük bir ahlak sorunuyla karşı karşıya bulunuyoruz. Türkiye'de gece gündüz yolsuzluklardan bahseden bir partinin fert veya destekçileri (CHP) çıkıyorlar ahlaki ve siyasi yolsuzluğun dibi olan Esat ile yol arkadaşlığını, birlikteliği teklif ediyorlar. Bunun için de milli menfaatlerimizi gerekçe gösteriyorlar. Halbuki, Beşşar Esat kısa yoldan halkın önünü açsaydı ülkesi, bölgesi ve Türkiye için en hayırlısı, en iyisini tercih etmiş olacaktı. O ve ona destek verenler ise işi yokuşa ve çıkmaza sürdüler. Bu saatten sonra katil ve ahlaksız adamın ödüllendirilmesi mi gerekiyor? Pek ahlaktan nasibini almış olduğu söylenemezse bile Obama'nın Dışişleri Bakanı John Kerry bile Hatıratında her kimyasal silah kullanmasından sonra Esat denilen siyasi soytarının, kadavranın dünyanın yüzüne baka baka yalan söylediğini yazıyor. Bu kadar yüzsüz ve tıynetsiz herif tarihte zor bulunur. Orada burada kümelenmiş yandaşları ise asparagas haberlerle Esat'in yalanlarını ve yalana bulanmış tezlerini destekliyorlar. Maalesef Türkiye'de Cumhuriyet gibi bazı muhalif gazeteler bunu hep yapıyor. Halbuki, Esat denilen madrabaz gelmiş geçmiş yalancıların arasında dikey ve yatay anlamda küresel yalan şampiyonu. Ortağı da İranlılar ile Ruslar.
Esat ile yeni bir siftah yapma fikri, teklifi gayet zehirli bir fikir. Kötüyü ödüllendirmek ve gelecekte dünyayı daha yaşanılmaz hale getirme teşebbüsüdür. Bu açıdan Uğur Dündar'ın gedikli bir biçimde Şükrü Elekdağ'a aynı nakaratı tekrarlatması bıkkınlık verdiği oranda tahammülü aşan bir iğrençliği de barındırmaktadır. Şükrü Elekdağ gibilerine göre insanların kanları satranç tahtası olmalı. Kötülük ve kötüler cezalandırmadıkça dünyaya iyilik ve huzur gelemez. Kötülük güçlü bile görünse payidar olamaz. Yoksa insanların adalete inancı kırılır. Adalete inancı muhafaza için Esat gibiler muhakkak cezalandırılmalı ve bu arada birileri de onu boykot etmelidir. Suriye'de Esat rejimi, Sırp Arkan Çetesinden Slobodan Miloseviç, Radovan Karadziç veya Ratko Mladiç'den daha iyi değil bilakis daha kötü. Sırp Çetniklerle Şebbiha arasında hiçbir fark yoktur. Hem Çetniklerin hem de Şebbiha'nın ağasının, patronunun Ruslar olması tesadüf değildir. Osmanlıların Balkanlar da gerilemesi sırasında bu tür çeteleri türeten ve tavzif eden Rusya olmuştur. Çetelere lojistik destek sağlayan ve onları himaye eden ve kışkırtan Çarlık Rusyası idi. Şimdi ise Putin Rusyası. Putin Rusyası 19'uncu yüzyıldaki mirası devralarak; Gürcistan'da Ahbazları Ukrayna'da Rusya yandaşlarını örgütlemiş ve bu suretle ülkeleri böldürmüştür. Suriye'de ise kendi kanından ve canından olan rejime sahip çıkmaktadır. Burada da Şii çetelerle birlikte hareket etmektedir. Suriye'de Vagner olarak bilinen paralı Rus askerleri cirit atmaktadır. Çeteleri örgütleyen Rusya bu suretle devletlerin altını oymaktadır. Bu anlamda PYD ile ortaklık kuran Amerikalılardan daha iyi iyi veya insani olduğu düşünülemez.
Tekrar asıl mevzumuza dönecek olursak; Şükrü Elekdağ yaşına başına bakmadan Uğur Dündar'ın çanak tutmalarına tav olarak savaş suçları işlemiş bir rejimle işbirliğini savunmaktadır. Kime ve neye karşı? Bu kendimizi inkar Esat rejimini ikrar olur. Bazen Şükrü Elekdağ bazen de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Esat rejimiyle yeniden ilişkiye geçmeyi tavsiye ediyorlar. Ama bir defa olsun savaş suçları işlemişse cezalandırılsın dediklerini duymadık. Keza kimyasal silahlar kullandığını nazara vermediler. Sanki Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci veya yedek ideolojisi Baasçılık olmuş durumda. Baasçılık da zamanla Esatçılığa dönüştü, indirgendi. Neden? Said Havva Hatıratında azınlıkların Baas Partisini Truva Atı olarak kullandıklarını ve hedeflerine ulaştıklarını ve ülkeyi ele geçirdiklerini söyler. Nitekim, Rusya'nın ve İran'ın yardımlarıyla da 2011 sonrası çoğunluğu oraya buraya sürdüler. Baas Azınlıkların binek olmuştur. CHP de aynı yoldan gidiyor. Cezayir eski başbakanlarından Abduhamid İbrahimi'nin tabiriyle 'ideolojik azınlığı' temsil eden CHP zamanla gerçek azınlıkların doluştukları bir parti haline gelmiştir. CHP sembolik azınlık partisinden gerçek azınlık partisi olmaya terfi etmiştir!
İftira mı ediyoruz? Asla. Zira gelişmelere baktığımızda CHP'nin azınlıkların bağrına bastığını, taşıyıcısı olduğunu görüyoruz. Bu yönüyle parti olarak Suriye rejimini andırmaktadır. Özellikle yerel seçimler arifesinde HDP ile seçim ortaklığına veya bölgesel ortaklığa gitme kararı alması bir kez daha bu gerçeği gözler önüne sermiştir. Tabiatından beklenen de budur. Merhum Mahir Kaynak, 1971 yılındaki 12 Mart darbe girişiminin başarı olması halinde Türkiye'de Baas türü bir rejimin kurulmasının tasarlandığını söylemişti. Bu darbe atlatılsa ve bu ihtimal boş çıksa ve böyle bir rejim kurulamasa bile Baas'ın Türkiye ayağı, şubesi vardır ve CHP'dir. Utanmadan sıkılmadan Esat deyip duruyorlar. CHP'nin ikinci ideolojisi maalesef Esadizmdir. Yoksa niye durduk yerde canhıraş bir biçimde karşımıza geçip savaş suçlularını savunsunlar? Esat için bir canlıyı incitmeye değer mi?
Şükrü Elekdağ da bu saatten sonra bilgeliğini koruyabilmek için biraz kenara çekilmeli her mikrofona çerez ve teşne olmamalıdır. Tabii ki kendi bilir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.