Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 31, 2018
15’inci vilayet!

2 Ağustos 1990 tarihinde Saddam Hüseyin petrol havzası olarak bilinen Rumeyla bölgesini bahane ederek Kuveyt'e saldırmış ve bu komşusu ülkeyi işgal etmişti. 8 Ağustos 1990 tarihinde ise Kuveyt'i 19'uncu il veya vilayet olarak Irak'a ilhak ettiğini duyurdu. Ertesi yıl 30'dan fazla ülkenin katkısıyla 'koalisyon' adı verilen güçler tarafından Saddam silah zoruyla Kuveyt'ten atılmış ve Irak ordusu da ağır bir darbe almıştı.

2011 sonrasında da İranlı yetkililer Saddam'a özenerek Suriye ile Irak'ın İran'ın yeni vilayetleri olduğunu ileri sürdüler. Hazmetme kapasitelerine bakmadan ve onun üzerine çıkarak Bağdat'ın yeni Sasani veya Pers imparatorluğunun merkezi haline geldiğini duyurdular. Hazmetme kapasitesinin sınırlarına dayanınca da burasını Putin'e devrettiler veya peşkeş çektiler. Halkına teslim etmedikleri Suriye'yi Rusya'ya teslim ettiler ve siyasi olarak onun yanında bir figüran oyuncuya dönüştüler. Bu davranış kalıbı İran'ın tarihi zemindeki kodlarına da yabancı veya ters değildir. Suriye rejimi de bu rejimle birlikte hareket etmektedir. Eski vekillerden Şerif Şahada gibiler İran'ın dost ve müttefik olduğunu asla kendisinden vazgeçmeyeceklerini söylüyorlar. Bununla birlikte Amerikalıların deyimiyle Suriye'de asıl oyuncu Ruslar ve asıl oğlan da Putin'den başkası değil. Bu çelişkiden nasıl kurtulacaklarını doğrusu kendileri de bilmiyorlar.

İdlip meseleyi yeniden yüzeye, sahneye çıkarken Türkiye'yi sıkıştırma ve manevra alanını daraltma babından Suriye rejimi yeniden eski alışkanlıklarına döndü. İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransa ile birlikte varılan mutabakatla ihtilaflı bölge olan Hatay Türk topraklarına katıldı. Ardından Golan Tepelerini İsrail'e kaptıran azınlık Nuseyri rejimi Golan Tepelerinden umudu kesince Lübnan'a yönelmiş ve bu ülkeyi iliklerine kadar sömürmüştür.

Paralelinde Türkiye'yi rahatsız etmek ve şövanist duyguları canlı tutmak için haritalarında Hatay'ı kendi toprakları arasında gösterme cüretinde bulunmuştur. Şimdi eski alışkanlıkları yeniden depreşti. Suriye haritalarında Hatay bu ülkenin 15'inci vilayeti olarak gösteriliyor. Böylece kendi kendilerini tatmin ediyorlar.

İdlip üzerinden yeniden Suriye rejimi ile Türkiye arasında gerilim tırmanırken Şam rejiminin küflü ve pas tutmuş isimlerden Velit Muallim gibiler tekrar meseleyi kurcalıyor, kaşıyorlar. Velit Muallim özellikle Suriye sahil şeridine yaptığı bir gezi programı sırasında haritalarda yer alan İskenderun Sancağına işaret ederek burasının işgal altında olduğunu ima etmiş ve Suriye'nin 15'inci vilayeti olduğunu ileri sürmüştür. Harita üzerinde parmaklarını Hatay Vilayeti üzerinde gezdiren Velit Muallim burada Nuseyri ahaliye bir mesaj veriyor. Mesaj şudur: Ülkedeki muhalefeti ezdikten sonraki hedefimiz Hatay'ın geri alınmasıdır. Bu hareketini Lazkiye kırsalında Semra köyünde yapan Velit Muallim aklınca halkına mesaj Türkiye'ye de gözdağı vermiştir. Semra Köyü aynı zamanda Kayıp Çiftlik adlı Suriye yapımı bir televizyon dizisinin de çekildiği bölge olarak bilinmektedir. Diziden bağımsız olarak siyasi anlamda Kayıp Çiftlik (Day'a Daia) onların nazarında İskenderun veya Hatay ise, merhum Şair Nizar Kabbani'nin muhtelif şiirlerinde dile getirdiği gibi halkın nazarında da esasında Suriye'nin tamamı bir çiftlikten ibarettir ve bu çiftlik Esat çiftliğidir. Suriye 50 yıldan beri Nuseyri azınlığın ve Esat hanedanlığının tahakkümü, işgali ve ötesinde katliamı altındadır. 50 bin Fransız aydını imza vererek Macron'dan Esat'ın yargılanmasına dair bir işlem başlatılmasını istemişlerdir. Asrın seffah rejimidir. Ebu'l Abbas es Seffah ile birlikte ünlenen bu deyim günümüzde en fazla Esat rejimine intibak etmektedir. Kan içici ve kan dökücü demektir. Kısaca bir zamanlar Romanya'da Voyvoda (Voyvoda III. Vlad Tepeş, Kont Drakula ya da Kazıklı Voyvoda ) ile birlikte ünlenen siyasi vampirliktir.

Muallim'den bir müddet önce de onun parlak çıraklarından diplomatik şövmen Beşşar Caferi de Soçi de dile gelmiş ve İdlip'in Türkiye işgali altında olduğunu ve Asitane sürecini istismar eden Ankara'nın İdlip'i yuttuğunu ileri sürmüş ve şöyle kışkırtıcı cümleler kurmuştu: Osmanlılar 400 yıl boyunca Suriye'yi işgal ettiler. Sonunda Osmanlıları kovduk ve topraklarımızdan attık, çıkardık. Osmanlı torunları da işgal ettikleri bölgelerde 4 yıldan fazla tutunamazlar. Onları buralardan (Zeytin Dalı Harekatı ile Fırat Kalkanı bölgeleri kastediliyor) söküp atacağız.

Türkiye'de PKK yandaşlarının neden aynı zamanda Esat yandaşı olduğunu görebiliyoruz. Esat iktidarda kalsın ve Esat ile siftah yapalım diyenler bilerek veya bilmeyerek onların nakaratını tekrarlıyorlar: Esat kalsın, Türkiye gitsin! Esat'ı PKK'dan daha az tehlikeli görenler patron ile çırağı karıştırıyorlar.

Belki bir süre deve kuşu gibi başınızı kuma gömebilirsiniz ama bu yöntemle gerçeklerden kaçamazsınız. Esat sadece bildiğimiz Esat değil aynı zamanda 2011 yılından beri olaylar üzerinden yaşayarak derinliklerini ve dehlizlerini öğrendiğimiz Esat'tır. Şimdi zafer şarkıları söylese de içinden çıkamayacağı bir girdapta yuvarlanmaktadır ve er geç burada boğulacaktır.

İsrail savaş sonrası düzenlemeleri kabul etmeyeceklerini duyurdu. Muallim konuşmalarıyla savaş öncesi pozisyona dönmek istediklerini ima etse de tarihin yatağı ve akışı değişti.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN