Güç 17’den Grup 19’a
Zaman zaman garip isimlendirmeler oluyor. Sözgelimi Arafat'ı koruyan muhafızlara 'Güç 17' diyorlardı. Şimdi Cezayir'de Abdulaziz Buteflika'nın etrafını çevrelemiş ve saran nafiz gruba Grup 19 diyorlar. Bu grubun başında ise Abdulaziz Buteflika'nın kardeşi Said Buteflika var. Financial Times gazetesi onu şu sıfatla anıyor: Başkanlık Kapısının Muhafızı. Eski dilimizde buna haciplik veya perdedarlık diyorlardı. Hasan Barari adlı yazar, 'Cumhuriyetçi Arap kraliyetleri (cummelikiyyat el arabiyye) ve Buteflika' başlıklı yazısında bu modelin Cezayir ayağını işliyor, yazıyor.
Bilindiği gibi Arap dünyasında cumhuriyetleri ilk kraliyete çeviren rejim Suriye rejimi olmuştu. Baba Hafız Esat yerine Basil Esat'ı hazırlıyordu onun ani bir trafik kazasıyla ölümü üzerine Londra'da göz doktorluğu alanında eğitim gören Beşşar Esat'ı geri çağırarak yerine hazırladı ve tertibat kabilinden bazı formaliteleri yerine getirdi. Anayasada cumhurbaşkanlığı yaşını 40'ın altına indirerek Beşşar'ın atanmasına münasip hale getirdi. Bu plan sektirmeden 2000 tarihinde uygulamaya konuldu. Cumhuriyetçi krallıklar ardından kötü bir çığır halini aldı. Mübarek oğlu Cemal'i, Ali Abdullah Salih oğlu Ahmet'i ve Kaddafi ise Seyfülislam'ı yerine hazırlıyordu. Araya Arap Baharı girdi ve bu planı altüst etti ve akamete uğrattı. Cezayir'in bununla ne alakası var denilebilir. Cezayir'in bununla gecikmeli ama yakından bir alakası var. Şöyle ki, Buteflika biri 2014 yılında olmak üzere iki defa beyin kanaması geçiriyor ve başkanlık yapmasına imkan veren melekelerini yetiriyor. İnsanların önüne çıkamıyor ve 7 yıldan beri halka hitap edemiyor. İşte burada devreye kardeşi Buteflika giriyor ve ülkeyi 2014 yılından beri fiili olarak yönetiyor. Esasında Buteflika çevresinde ne olup bittiğinden bile haberdar değil. Grup 17 içerisinde eskiden yer almış iki isim bu durumla ilgili mühim ifşaatta bulundular. Bunlardan birisi olan eski başbakanlardan Ali Benfilis Buteflika'nın beşinci dönem için adaylığını koyduğundan bile haberi olmadığını ifade etmiştir.
Adaylık için son başvuru tarihi olan 3 Mart tarihinde (2019) İsviçre'de bir üniversite hastanesinde gaybubet yani kendinden geçmiş bir halde yatıyordu. Müracaat ya da başvuru vaktinin dolmasına saatler ve dakikalar kala Cezayir'den sürekli olarak flaş haberler geliyordu. Bu haberlerin birinde Yüksek Seçim Kurulu'nun adayların bizzat müracaat etmemesi halinde müracaatın dikkate alınmayacağı duyuruluyordu. Cezayir halkı bunun gerçek olmasını temenni ederek, kabustan uyanmasına vesile olacağını düşünmüştür. Ama ne olduysa bu şart bypass edilmiş ve eski başbakanlardan ve Buteflika'nın seçim kampanyası müdürü Abdulmalik Sellal'ın yerine yeni atanan kampanya Müdürü Abdulaziz Zalan başvuruyu vekaleten yerine getirdi. Başkan Buteflika kendinden ve ülkeden habersiz bir şekilde İsviçre'de hastanede yatarken onun namına Abdulaziz Zalan beşinci dönem başkanlık yarışı için başvuruda bulunuyordu. Zira adaylığın son başvuru günü öncesinde Butefika'yı İsviçre'ye götüren uçak geriye boş dönmüştü. Kısaca Buteflika Cezayir yerine İsviçre'de bulunuyordu. Yeni kampanya müdürü Buteflika adına bazı vaatlerde de bulundu. Bunlardan birisi, 'ömrü elverirse' Buteflika bir yıl içinde seçimlerin yenileneceğini müjdeliyordu! Keza halkın istekleri doğrultusunda yeni bir anayasa hazırlamayı vadediyordu. Vadetmesine vadediyordu ama Grup 19'un sabık üyelerinden Lahdar Buriga Başkan Buteflika'nın yakın çevresi tarafından rehin olarak tutulduğunu ve onun namına karar verdiklerini ve işleri tedvir ettiklerini söylüyordu.
Peki! Neden bir yıl sonra seçimlerin yenilenmesi vaat ediliyor? Grup 19'dan geriye kalan yakın çevre Buteflika sonrası için gerekli düzenlemeleri yapamadığından bir ek süreye ihtiyaç duyuyor. Bir yıl içinde Buteflika sonrasını arzuları istikametinde düzenleyebilecekler. İşte burada yeniden karşımıza cumhuriyetçi saltanatlar veya kraliyetler rejimi çıkıyor. Yeni Kuşak Partisinin Başkanı Ceylali Süfyan bu hususta şunları söylüyor: Abdulaziz Buteflika'nın hastalığından beri ülkenin fiili yöneticisi Said Buteflika'dır. Said iki hedeften birisi için çalışmaktadır. Bunlardan birisi kardeşinin yerine geçmek bu olmuyorsa ikincisi de kardeşinin yerine geçecek kişiyi ve Cezayir'in yeni otoritesini tayin etmek. Peki! Böyle bir ihtimal varit mi? Sekteye uğrayan cumhuriyetçi saltanatlar modelinde başkanlık babadan oğula geçiyordu. Cezayir modelinde ise abiden kardeşe geçmesi tasarlanıyor veya öngörülüyor! Bu uygulanabilir bir formül mü? Bu tehlikeli oyun nedeniyle bugün Cezayir bıçak sırtında ve Ali Benfiis gibi liderler ülkenin kritik bir noktada ve galeyan halinde olduğunu söylüyorlar. İstibdat veya zorba rejimlerden demokrasiye geçiş kolay değil. Bununla birlikte cumhuriyetçi saltanatlar modelinde kardeşten kardeşe geçiş mümkündür. Zira Osmanlı'da son dönemde benzeri bir kardeşler rejimi kurulmuştur. Suudi Arabistan'da Kral Selman'a kadar kardeşler rejimi uygulanmıştır. Kardeşten kardeşe formülü nazari olarak mümkündür. Bununla birlikte Mübarek'in planlaması nasıl Arap Baharı ve halkın kalkışmasına takılmış devre dışı kalmış ve rafa kalkmış ise Cezayir'de de her şeye sabreden halk artık bu tiyatroya sabredemez hale gelmiş ve sabrı taşımıştır. Bu nedenle de 22 Şubat sonrasındaki cuma gösterilerinde yediden yetmişe ve her kesimden 5 milyon insan gerçekçi bir seçim atmosferi istemiştir.
Sindirilmiş Cezayir halkı Arap Baharı sırasında sesini çıkaramamıştır. Bunun nedeni Karanlık On Yıl olarak anılan 1990 ile 2000 yılı arasındaki süreçte oluk gibi kan akmış ve en azından 200 binden fazla insan canından olmuştur.
Halbuki, Cezayir'deki generallerin veya laik kesimlerin İslamcı fobisinin ayakları yere basmıyordu. Merhum Cemal Kaşıkçı da Türki ed Dehil ile bir konuşmasında FIS'in iktidara gelmesi halinde İslami kesimlerin iktidar dönüşümüne açık olacaklarını söylüyordu. Cezayirli generaller, İslamcılar bir kez gelirlerse gitmezler tezine mi inandılar yoksa halkın tercihlerinden mi korktular?
Cezayir halkı ülkedeki her türlü olumsuzluğa rağmen Arap Baharına iştirak etmedi. Sabretti. Hasarlı, travmatik geçmişini hatırladı. Peki! Bugün niye harekete geçti? Cezayir halkı onuruna düşkündür. Siyasi süreçten tamamen dışlanmasına, yok kabul edilmesine ve ayrıca bitkisel hayattaki kukla Buteflika'nın devlet adayı olarak dayatılmasına ve bu yönüyle aşağılanmasından tahrik olmuştur. Buteflika'yı rehin alarak istismar edenler halka 'bu kadar da olur mu?' dedirtmişlerdir. Dolayısıyla halk Suriye ile Karanlık On Yıl ile korkutulmasına rağmen bunları kale almamış ve sokağa taşmış ve dökülmüştür.
1982 yılında Hama'da Müslüman Kardeşler rejimle karşı karşıya gelmiştir. 2011 yılında ise bütün Suriye halkı galeyan halinde ortaya döküldü. Bütün dünyayı arkasına alan Esat hala halkı bastırmaya çalışıyor. 1991 sonrasında Cezayir'de ise Hizb-i Fransa ile selefi eğilimli FIS karşı karşıya geldi. Elbette bunlar halkın bir kısmını temsil ediyorlardı. 22 Şubat 2019 yılında başlayan Cezayir'in ikinci baharında ise neredeyse gösteriye katılmayan kesim yok. Göstericiler bütün kesimleri temsil ediyorlar.
Washington Post gazetesinde yazan Ishaan Tharoor, 'Is a new Arab Spring on the way?' başlıklı makalesinde Cezayir ve Arap dünyasında yeni bir Arap Baharının ayak seslerinin duyulduğunu yazıyor. Kısaca halkların maratonu henüz bitmedi.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Tedafü’ yasasından, ‘tekalüb’ dönemine (01.03.2019)
- Cezayir’de kontrollü demokrasinin sonu (25.02.2019)
- 'Babilleşme'den 'Atinalılaşma'ya! (24.02.2019)
- Çift koldan saldırı! (18.02.2019)
- Kayan yıldız (15.02.2019)
- Çin usulü İslam! (12.02.2019)
- Dostları küstürmemek! (08.02.2019)
- Dipsiz kuyu… (04.02.2019)