Arama

Mustafa Özcan
Şubat 25, 2019
Cezayir’de kontrollü demokrasinin sonu

Cezayir'de beşinci dönem için Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın, iktidar partisi (Ulusal Kurtuluş Cephesi) ve destekçi partileri tarafından yeniden aday gösterilmesi ülkede bardağı taşıran son damla oldu. Sudan'ın ardından Cezayir'de de halk gösterilere başladı. Cezayir travmatik bir ülke. 1962 yılında Fransa'dan zorla ve bileğinin gücüyle aldığı bağımsızlığı ve devrimi çalındı veya kaçırıldı. Eski başbakanlardan Abdulhamid İbrahimi'nin dediği gibi Hizb-i Fransa, cephede mağlup olmuş ama entrikada kazanmıştır. Cezayirlilerin zaferini kendine mal etmiştir. 1991 yılında ise FIS'ın kazandığı seçimler aynı cunta veya uzantıları olan Halit Nezzar gibiler tarafından çalınmış ve kaçırılmıştır. Ardından Cezayirlilerin isimlendirmesi ve ifade tarzıyla 'Aşriyye Sevda' denilen 10 karanlık yıl sökün etmiştir. 1999 yılında uzlaşma sağlanmış ve Buteflika'lı iktidar yılları başlamıştır. 20 yılın sonunda o da sağlık sorunları nedeniyle tıkanmıştır. Buteflika son yıllarını hastanelerde ve tekerlekli sandalyede geçirmeye başlamıştır. Sağlık durumu tekerlekli sandalyeye mahkum olan Lenin'in son yıllarını hatırlatmaktadır. Robot gibi hareketsiz olmasına ve konuşmada ve anlamada zorluk çekmesine rağmen devlet erkanı onu turp gibi sağlıklı göstermeye çalışmaktadır. Bunun iki nedeni olabilir yeni bir cumhurbaşkanı adaylığı konusunda 'power' adı verilen derin devletin kendi arasında uzlaşamamasıdır. Bu nedenle de yeni dönemde bitkisel hayattaki cumhurbaşkanının siluetiyle idare etmek istiyorlar. İkinci ihtimal ise Buteflika'nın etrafına kümelenmiş yolsuzluk çetesinin, komisyoncuların bu yöntemden vazgeçememeleri.

Bununla birlikte hem halk kitleleri hem de muhalefet açısından durum 'yeter' deme noktasına gelmiş, dayanmıştır. İşba derecesine ulaşmıştır. Halk sokağa inmiştir. Cezayir bu suretle sıfır noktasına geri dönmüştür. Esasında 1962 yılında başlayan bağımsızlık süreci krizlerle kesilmiştir. 1992 yılına kadar generaller 30 yıllık bağımsızlığa 30 milyar dolarlık ( o günün parasıyla) yolsuzluğu sığdırmışlardı. Bu paralar kimi İsviçre bankalarında yatıyordu. 1991 ve 1992 sonrasında ise 10 karanlık yıl baş gösterdi ve 20 yıldan beri de ülkeyi Buteflika yönetiyor. Kısaca 57 yıllık Cezayir tarihini kabaca iki otuz yıla ayırmamız mümkün. 1991 seçimlerine kadar geçen 30 yıl ve sonrasındaki ikinci otuz yıl. Bu yıllarda belki de Cezayirlilerin mutlu geçirdikleri tek dönem Şadli Bin Cedid dönemidir. Lakin Cezayir'in daima oligarşik bir yapısı olmuştur. İçten ve dıştan bütün telkinlere rağmen 5 Ekim 1988 günü patlak veren halk intifadası sonrası Bin Cedid çok partili sisteme geçişin düğmesine basmıştır. Bunun üzerine Pandora'nın kutusu açılmıştır. Bunun sorumlusu FIS değil aksine birinci turu büyük ara farkla kapatan FIS'ın zaferine el koyan askeri cunta veya bu cuntanın özünü temsil eden Hizb-i Fransa'dır. Şadli Bin Cedid olumsuz gelişmeler üzerine istifa etmiştir.

22 Şubat 2019 tarihinde halkın yeniden sokaklara inmesiyle birlikte Cezayir yeniden başa, ilk kareye dönmüş oldu. 5 Ekim 1988 tarihi gibi çoğulcu sistemin kapılarını yeniden çalmıştır. Cezayir'de görüntüde çoğulcu bir sistem var lakin bu gerçekte işlevsiz bir çoğulcu sistemdir ve aktif hale getirilmesi gerekir. 1991 seçimlerinin ikinci turunun askıya alınmasından sonra Cezayir yeniden 5 Ekim 1988 öncesine yani kontrollü demokrasi dönemine geri dönmüştür. Buteflika'nın yeni dönemde de adaylığında ısrar edilmesi bu kontrollü demokrasi barajını yıkmıştır ya da yıkmak üzeredir. Cezayir yeniden 'eski hal muhal ya yeni hal ya da izmihlal' noktasına gelmiştir. Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) üyelerinden Abdulhamid Mehri 1991 sonrasında asla ucu açık, sürprize açık kontrolsüz bir demokrasiye müsaade etmeyeceklerini söylemiştir. Şimdi ise halk tıkanma üzerine yeniden bariyerlerini kırıyor. Halk rejim partilerinin siyasi ihtikar ve monopolüne son veriyor. Dolayısıyla Cezayir yeni bir dönemeçten geçiyor. Butefllika ile birlikte tıkanan tekel modeline son vermek istiyor. Bu hususta vaktiyle FIS'e karşı bayrak açan cunta ile birlikte olan hafif meşrep kimi sanatçılar bile halkı sokağa davet etmiş ve intifada çağrısı yapmıştır. Bu çağrıdan bir intifada ötesinde bir devrim çıkarak çalınan süreci tashih ve tamir edebilir mi? Cezayirliler onurlarına düşkün insanlardır ve Felle Ababise adlı sanatçı halkın itibar ve onuruna hitap ediyor, gönderme yapıyor!

Aynı doğrultuda eski başbakanlardan Ali Ben Felis ülkenin içine düştüğü sefaleti şöyle ifade ediyor: Buteflika aday olduğunun bile farkında değil. Adına yolsuzluk ekonomisini işleten, yürüten baronlar karar veriyor! Buna mukabil özrü kabahatinden büyük olan haciplerinden, perdedarlarından eski başbakanlardan ve Buteflika'nn seçim kampanyasının Müdürü Abdulmalik Sellal adaylık başvurusunu kelime kelime ve ve satır satar bizzat Buteflika'nn kaleme aldığını söylemiştir.

Bu yönde Sellal'ı geçenler de var. Bunlardan birisi de Ulusal Kurtuluş Cephesi üyelerinden Muaz Bu Şarip olup Allah'ın Buteflika'yı kurtarıcı ve müceddit sıfatıyla Cezayir'e gönderdiğini ve bu yönüyle vazifedar olduğunu söylemiştir. Kazara böyle bir pozisyonda aynı ifadeleri muhalifler kullansaydı akıl hastanesine kapatılırlardı. Ama gücün gölgesinde böyle konuşabiliyorlar.

Mısır'da da Ezher hocalarından Sadettin Hilali, Sisi darbesinin ardından şöyle bir cümle kurmuştur: "Allah, Musa olarak Sisi'yi, Harun olarak İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim'i Mısır'a göndermiştir." Fikir ishali ve hezeyan sınır tanımıyor. Musa Aleyhisselam kalksa gelse inkar ederler, darbecileri ise onun yerine koyuyorlar! Olsa olsa onlar İsrail'in Moşe'si ve Aron'u olurlar! Nitekim de öyledirler.

Kısaca Cezayir'de cin yeniden şişeden çıkmıştır ve halk zincirlerini kırıyor ve kontrollü demokrasi ve fix seçimler dönemine son veriyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN