Fransız Cumhurbaşkanı Macron, Mısır'da binlerce yıldan beri ilk kez seçilmiş başkan olan Mürsi'yi iktidara getiren olayların yıldönümünde yani ocak ayında (25/28 Ocak) Mısır'a damladı ve askeri bir yöntemle ve darbeyle iktidara gelen Sisi'nin konuğu oldu. Devrimcileri mahzun ederken darbeciyi sevindirdi, taziz etti. Burada tüy dikerek Venezüela Lideri Maduro hakkında nutuk attı ve onun tutumunun demokrasi ile bağdaşmadığını aksine çeliştiğini söyledi. Burada peşinen bir şey demeden geçemeyeceğim artık dünyada karmaşık bir tablo var. Netlikten son derece uzak. Bu açıdan dünya bir yanlışlar kümesi içinden geçiyor, seyrediyor. Herkes kendisine göre doğrunun bir parçasından tutuyor onunla ötekini yıkıyor. Yunus'un dediği gibi 72 millet dahi yüzünü yumaz değil ya da her fikirde veya nokta-i nazarda bir dane-i hakikat bulunabilir. Ama bu sahibini hakperest yapmaz! Önemli olan adaleti veya doğruyu kullanmak değil aleyhine dahi gelişse temsil etmek ve boyun eğmektir. Darbeyle seçilmiş bir lideri yıkan Sisi gibi bir müstebidin huzurunda Macron, Maduro'ya demokrasi dersi ve ayar veriyor! Elbette Macron kendi ülkesinde göstericilere Jakobenler gibi davrandı. Sisi ile Macron'un göstericilere karşı davranışlarında elbette bazı farklar var. Buna rağmen bu giderek kapanıyor; mahiyet farkından derece farkına geriliyor. Macron utanmadan göstericilerin tahripkar davrandıklarını binaenaleyh bu unsurları göz altına almak zorunda kaldıklarını ileri sürdü. Macron ev sahibi veya mihmandar ülke lideri Sisi'ye bir de giderayak nasihatte bulundu: Sivil toplum örgütlerine iyi bak, saygılı ol! Kendisi onlara saygılı olsaydı devrim yıldönümünde birkaç kese para için Sisi huzuruna çıkmaz; gerdan kırmazdı! Tam tersine Sisi zulmü Mübarek zulmünü fersah fersah aştı ve tüy dikti. Meclis'teki taraftarlar anayasanın ilgili maddesini değiştirerek iki dönem yerine Sisi'yi ömür boyu 'taçsız monark' olarak atamanın yollarını arıyorlar. Bu yolla yeni bir Hafız Esat ya da Burgiba doğacak! Sisi ayrıca anayasanın kefaleti altında olan gösteri hürriyetini de kaldırmak veya askıya almak istiyor. Fiili olarak da idari başkenti Kahire'nin 49 kilometre açığına alarak göstericilerin fiziki olarak buraya ulaşımını ve huzurunu kaçırmalarını engellemek istiyor!
Macron huzurunda Sisi bir cevher daha yumurtlayarak darbe öncesinde Mısır'da birilerinin (Mürsi ve Müslüman Kardeşler kastediliyor olmalı) dini bir devlet kurmayı ve ülkeyi kan gölüne çevirmeyi planladıklarını ve askeri kalkışmayla birlikte bunu engellediklerini ve akamete uğrattıklarını söyledi (https://www.france24.com/ar/20130703). Burada utangaç bir biçimde mazeret babından ülkelerinin şartlarının kendilerini bir Amerika ile bir Avrupa olmaktan alıkoyduğunu da söylemeyi ihmal etmemiştir. Sanılanın aksine 100 milyon Mısırlı için ifade hürriyetinin garanti altında olduğunu da söylemiştir. Bununla birlikte 5 bin üzerinde takipçisi olan sosyal medya hesapları tarassut altında bulunuyor.
Sisi'nin din devletinden bahsetmesini nasıl anlamalıyız? Burada Sisi'nin kendisini siyasal İslam'a karşı konumlandırdığı anlaşılıyor. Nitekim bu durumu ilk keşfedenlerden birisi Suriye despotu Beşşar Esat olmuş ve Mürsi'nin devrilmesini şöyle tanımlamıştır: "Siyasal İslam'ın yıkılışı… (https://www.france24.com/ar/20130703)" En doğru teşhisi bu suretle anında Esat ortaya koymuş oldu. Ama tamamını getirmemiştir. Sözlerini yarım bırakmıştır. Siyasal İslam'ı kim istememiştir ve bunda başta ABD olmak üzere Batı'nın rolü ne olmuştur? Kim suikast düzenlemiştir? Bunlardan hiç bahis yok. Lakin öne atılması ve darbenin tercümanı olması gelişmeden ne kadar memnun olduğunu göstermiştir. Nitekim, Sisi'nin Macron huzurunda itiraf ettiği gibi Beşşar Esat da topladığı yandaş ulema karşısında nasıl siyasal İslam'la mücadele ettiklerini ve baş ettiklerini anlatmıştır. Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş! Esat da kendi zaviyesinden siyasal İslam'ı bir virüse benzetmiştir (https://www.soshals.com/social/2758/).
Burada zaman zaman siyasal İslam ile ılımlı İslam arasında bir iltibas meydana geliyor. ABD kendi zaviyesinden ılımlı bir İslam tarzı oluşturmaya yeltenirken Merdan Yanardağ gibi ulusalcılar her ikisine karşı da cephe alıyorlar. Halbuki, onlarla birlikte cephe arkadaşı olan ne Esat ne de Sisi esasında Amerikan patentli ılımlı İslam projesine, modasına veya markasına karşı çıkıyor. Ama kendi ifadeleriyle siyasal İslam'ın baş hasmı mesabesindeler. Abdulfettah Sisi ile Beşşar Esat'ın ortak özelliği İhvan ve Seyyid Kutup karşıtı olmalarıdır. İslam dünyasında siyasal İslam denilen fenomenle en fazla mücadele eden iki ülkeden birisi BAE ötekisi de Suudi Arabistan'dır. Her ikisi de ABD'nin baş tacıdır! Özellikle de BAE hem Sisi hem de Esat rejimine Arap Baharı'ndan beri yakın durmakta ve bu yakınlık yer yer ittifak derecesine ulaşmaktadır. Ulusalcılar ılımlı İslam markasını ABD kurguluyor diye haklı olarak buna mesafeli davranıyorlarsa neden emperyalistlerin hasım oldukları siyasal İslam'a karşı dostane davranmıyorlar? Bu da sahip oldukları ideolojinin engeli! ABD maslahatı gereği siyasal İslam'a karşı da yerel ulusalcıların bu karşıtlıkta maslahatları ne? İslam'a gerici olarak bakıyorlar da ondan. ABD siyasal İslam'ı yumuşatarak ılımlılaştırma görevini üzerine almış! ABD siyasal İslam ile uğraşıyor onları yıkanlarla değil. Aksine yıkanlar ve darbeciler dostu. Öyleyse mantık önermeleri doğrultusunda ulusalcı kesim de siyasal İslam karşısında ABD'nin dost kategorisindedir.
Ulusalcılar İslam ile toptan mücadele ediyorlar. Bunun için de Amerikan dayatması ılımlı İslam ile siyasal İslam'ı birbirine buluyor ve karıştırıyorlar. Buradan da kendilerine meşruiyet devşiriyorlar. Ilımlı, radikal ve siyasal İslam'ı reddediyorlar da geleneksel İslam'ı kabul mü ediyorlar? Esasında onlar İslam'a hayat hakkı tanımak istemiyorlar. Ya da kafa karışıklıkları had safhada.
Kafa karışıklığını gidermek için burada şunu söylemek durumundayız: Ilımlı İslam diye bir şey yoktur İslam'ın kendisi ılımlıdır. İslam'da siyaset vardır ama siyasal İslam diye bir marka yoktur. Maksadı aşan bir biçimde vakti geldiği için sadece 'siyasal İslam döneminden' ve bu döneme girdiğimizden bahsedilebilir. Siyasal İslam bu anlamda sadece bir merhalenin ve dönemin adıdır.
Açık toplumun düşmanları olduğu gibi bugün de siyasal İslam'ın düşmanları vardır. Bunların başında şahsi düzeyde Kissinger, Cheney gibiler gelmektedir. Ülke düzeyinde de başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler Çin, Rusya gibi yeni ve eski emperyalistler de bu kervana katılmış durumdalar. Bunlara ilaveten emperyalizmin yeni yerel kılavuzları veya yeni Ebu Rigal'ler olarak Sisi ile Esat başta olmak üzere BAE kurmayları siyasal İslam'ın baş düşmanı olarak ön cephede yerlerini almış bulunmaktadırlar.