ABD İran’ı vuracak mı?
El Cezire'nin programcılarından Faysal Kasım besi hayvanlarının önce beslendiğini sonra da yenmek için kesildiğini söyleyerek ABD'nin de bölgede besili bir ülkeyi gözüne kestirdiğini söylüyor. Ülke ismi vermiyor. Kimileri bu ülkenin Suudi Arabistan kimileri de İran olabileceğini söylüyor. Bu arada Faysal Kasım mini bir anket düzenleyerek Araplar ve Müslümanlar için hangi ülkenin daha tehlikeli olduğunu soruyor: Suudi Arabistan mı, İran mı? Mini anket sonuçları Müslümanlar ve Araplar açısından Suudi Arabistan'ın daha zararlı olduğunu ortaya koyuyor ya da denekler bu kanaatte. ABD eskiden Saddam üzerinden Körfez ülkelerine şantaj yapıyor, hizaya getiriyordu. Şimdi bu şantajını İran üzerinden yapıyor. İran onun için bir düşman mı bilmiyoruz düşmansa bile yararlı bir düşman olmalı. Tabiri caizse ABD'nin bekçi köpeği, koyunların ve evcil hayvanların ağılda tutulmasını sağlıyor.
Peki gerçekten de ABD İran'ı vurmaya niyetli mi? Bu hususta iki gösterge var. Faysal Kasım'ın ifade ettiği gibi Amerikan yönetimi Saddam üzerine iki defa çullanmadan önce hep Irak'ı ve Saddam Hüseyin'i şeytanlaştırmıştır. Lakin İran konusunda benzeri bir şeytanlaştırma süreci yaşanmadı.
Bu hususta ikinci görüşte Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi hocalarından Hasan Nafia'ya ait ve bu kadar yığınak yaptıktan sonra geri dönüşün zor olacağını ve ufak bir kıvılcımın çatışmaya dönüşebileceğini öngörmektedir. Hesapta olmayan kazara bir çatışmanın yaşanabileceğini ihtimal dahilinde saymaktadır.
Hatırlıyorum da böyle bir tartışmayı biz 1991 yılında yaşamıştık. Saddam ile baba Bush'un tırmanan atışmaları çok kimseye inandırıcı gelmemiş ve blöf hatta danışıklı döğüş yaptıkları intibaı ağır basmıştı. Mehmet Ali Birand, Fehmi Koru gibi duayen gazeteciler veya gazeteci milletinin umumu atışmanın kapışmaya dönüşeceğine inanmıyordu. Olaya kayıkçı kavgası olarak bakıyorlardı. Lakin Hüseyin Gülerce yüzde 99 oranında savaşın patlak vereceğini, çıkacağını söylüyor ve bunu ABD'nin askeri yığınağına bağlıyordu. Bu kadar yığınak yaptıktan ve savaş tamtamlarını çaldıktan sonra geri dönüşü olmayan bir yola girilmişti.
Şimdi hangi aşamadayız? Kapsamlı ve sistematik bir yığınaktan bahsetmemiz mümkün değil. Öyleyse bu, silahla randevu alma sanatı mı? Savaş mı şantaj mı? Hala şantaj aşamasında olduğumuz söylenebilir. Zira savaş tamtamları çalmıyor, İran aleyhinde yoğun bir şeytanlaştırma propagandası uygulanmıyor. Trump, Kuzey Kore lideri Kim'i yola getirdiği gibi Molla Hameney'i de bu yolla dize, yola getireceğini ve masaya çekeceğini ummaktadır. Bununla birlikte evdeki hesap İran pazarına uymazsa durum ciddileşebilir. Trita Parsi'nin söylediği gibi Trump, diyalog kurmak için askeri baskıyı artırmaktadır. Umutsuz bir biçimde Trump İranlı yetkililerden bir diyalog ve müzakere randevusu kopartmak istiyor. Trump bu noktada gizli müzakere taktiğini ve yöntemini benimseyen Obama idaresinden ayrılıyor. Obama Umman Sultanlığı üzerinden 8 ay boyunca müzakere sürdürdükten sonra İran ile bilinen nükleer anlaşmayı teati etmişti. Trump ise mollalarla aleni bir biçimde müzakere etmek ve onların bileğini bükmek istiyor. Arka koridorları veya kanalları kullanmaktan imtina ediyor. Onun tarzı da bu. Gizli kanallardan vazgeçmese de aleni olarak da masada görünmek istiyor.
Şimdi Suriye'de Rusya ile ABD birbirine, İran ile Rusya'nın yakınlığından daha yakınlar. İran Tartus Limanı çevresinde Rusya aleyhinde casusluk faaliyetlerinde bulunuyor. Putin de İran'dan alacağını aldı şimdi İsrail ile ABD ile yoluna devam etmek istiyor. Putin beklenmeyen bir açıklama yaptı ve İranlı yetkililere yönelik, 'kendi başının çaresine bak, yoksa kabak başına patlar' mealinde ifadeler kullandı: "Şimdi, belki de Avrupalı dostlarımızın kulağına hoş gelmeyecek, diplomasi dışında bir şey söyleyeceğim. Amerikalılar çekildi, anlaşma dağılıyor ve Avrupa ülkeleri onu kurtarmak için, ekonomik alandaki kayıpları telafi etmek için İran'la gerçekçi bir çalışma için hiçbir şey yapamıyor. Ancak İran karşılık olarak ilk adımları atar atmaz herkes, dağılmayı başlatan tarafın ABD olduğunu unutacak ve her şeyin suçu İran'a yüklenecek. Dünya kamuoyu da bilerek o yöne doğru hareket edecek."
İranlı muhataplarıyla görüşmelerde bu konuyu birçok kez dile getirdiğini aktaran Putin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne olacağını göreceğiz. Rusya bir itfaiye ekibi değil, tamamen bize bağlı olmayan konularda herkesi peş peşe kurtaramayız. Biz kendi rolümüzü oynadık, ileride de aynı pozitif rolde olmaya hazırız. Ancak bu sadece bize bağlı bir durum değil, ABD de, Avrupa ülkeleri de, İran da dahil olmak üzere tüm ortaklara, tüm aktörlere bağlı bir durum."
Kısaca Trump'ın histerik tutumu ile AB'nin kırılgan pozisyonu karşısında biz tek başımıza İran'ı kurtaramayız, itfaiye ekibi değiliz diyor. Belli ki Putin'de biraz İran'ın burnunun sürtülmesini istiyor. Ama Suriye konusunda bu ülkenin Irak ya da Libya olmasına müsaade etmeyeceklerini söylüyordu. Neden aynı kalkanı İran'a uzatmıyor? Silah arkadaşı değiller mi?
Batıllar ilaveten zımni olarak da Ruslar İran'ı Suriye'de mayın eşeği olarak kullandılar şimdi ihtiyaç kalmadı. Şimdi kaderiyle baş başa. Putin'in dediği gibi arkasında kimse hatta Rusya bile yok. Sırtı saldırıya karşı açık.
Bununla birlikte bir çatışma durumunda sadece İran değil aynı zamanda aynı gemide olan Körfez ülkeleri de kaybedecek. 'Eşeğini dövemeyen semerini döver' hesabı İran Amerikalılardan intikam alamazsa hesabını Körfez'deki ortaklarından sorar. İran hesap sorar ABD de faturayı keser ve tahsil eder. Füceyre kundaklamasının bunun işaret fişeği olduğu kanaati epey yaygın.
Eş zamanlı olarak Füceyre kundaklaması ile Husilerin Riyad'ın petrol bölgelerine yönelik silahlı drone saldırıları İran'ın hem BAE hem de Suudi Arabistan'a bir mesajı: Ayağınızı denk alın, ABD sizi koruyamaz!
Kuveyt Parlamentosu Başkanı Merzuk el Ganim bölgede bir savaş patlak vermesi ihtimalini büyük ve ciddi olarak gördüklerini söylemiştir. Irak savaşlarından deneyimli olan bu ülkenin liderleri ne dediklerini bilecek durumda olsalar gerek. Irak ile İran'da da bu uyarılara eşlik eder nitelikte bazı diplomatik misyonlar boşaltılıyor.
ABD'nin saldırmak için bir motivasyonu var mı? Harry Truman Japonların teslim olmasına ramak kala bu ülkeye nükleer silahlar atması gibi Amerikalılar heybetleri için her şey yaparlar. Siyasi damarlarından canilik akıyor.
Savaş ihtimali geri dönülmez bir ufka, aşamaya varmış değil ama bir kıvılcım kısmi veya kapsamlı bir savaşa dönüşebilir. Tetikteki eller hata ile bir savaş çıkarabilir.
ABD de böylece kaybetmiş olduğu uluslararası heybetini ve caydırıcılığını kısmen geri kazanabilir.
Bununla birlikte, hatırlanacağı üzere kimyasal silah saldırısının ardından Esat'ı cezalandırmak isteyen Trump cezalandırır gibi değil sırtını okşar gibi bir askeri harekat düzenlemişti. Maslahatları daima vicdanlarını ve ilkelerini bastırmıştır.
Olsa bile taktik siyasi hedeflere dayalı askeri harekat, göz boyama seviyesini aşmayabilir. Bu iki tarafın da yararına olur. İmaj tazelemiş olurlar.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Esat’ın açılma mevsimi (13.05.2019)
- Ferezdak’tan Trump’a! (12.05.2019)
- Esat’ın hocaları! (10.05.2019)
- Camiye türleri ve Suriye camiyesi (08.05.2019)
- Trump’ın B takımı (03.05.2019)
- Kralların fetvası! (29.04.2019)
- Kendisi mezara giderken davası zafere koşuyor (26.04.2019)
- Körfez’in taşeronları (24.04.2019)